✶ . ࣪ ׅ 16 ' 🪄

147 16 18
                                    

                     𝐭𝐡𝐞 𝐝𝐫𝐢𝐧𝐤𝐬 𝐚𝐫𝐞 𝐚𝐥𝐥 𝐠𝐨𝐧𝐞

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


  𝐭𝐡𝐞 𝐝𝐫𝐢𝐧𝐤𝐬 𝐚𝐫𝐞 𝐚𝐥𝐥 𝐠𝐨𝐧𝐞

𝐛𝐮𝐭 𝐭𝐡𝐚𝐭'𝐬 𝐟𝐢𝐧𝐞, 𝐛𝐚𝐛𝐲, 𝐬𝐨 𝐚𝐦 𝐢

— chaseatlantic ਏਓ

Film.

Bir gün Sukuna'yla romantik bir film izleyeceğim söylenseydi, güler geçerdim. Şu an bunun gerçekleşiyor olmasına şaşırıyordum. İkimiz de kanepede yan yana oturmuş, karşımızdaki büyük televizyonu izliyorduk.

Ama... O bu durumdan memnun değil gibiydi. Ne tür bir film izleyelim diye sorduğunda, direkt romantik demiştim. Sanırım kendisi daha çok katliam ve aksiyondan hoşlanıyordu. Her konuda zıt olduğumuza emindim.

Elimi bacağımın yanına koyduğumdan, parmak uçlarımız birbirine değiyordu. Bu küçük temas bile kalbimin hızlı atmasına sebep oluyordu. Parmaklarını, parmaklarımın arasından geçirerek ellerimizi kenetledi. Elinin yanında elim küçücük kalıyordu. Baş parmağı elimin tersini hafifçe okşamaya başladı.

Göz ucuyla ona baktığımda, televizyonu izlemeye devam ediyordu. Ben de filmi izlemeye devam ettim.

Bir süre sonra filmdeki karakterler fazla yakınlaşmaya başlayınca, gözlerimi ekrandan çektim. Daha açalı yarım saat bile olmamıştı ve şimdiden birbirlerini soyuyorlardı! Sukuna'nın bakışlarını üstümde hissettiğimde ona baktım. Bakışları oldukça alaycıydı.

"Sanırım senin için fazla erotik değil mi, küçük kedi?"

Bu hitaptan hiçbir zaman vazgeçmeyecekti...

"Ne alaka be! Ama sen çok seviyormuşsun onu anladım. Açtığın filme bak. Başka film mi bula-"

Bir anda kendimi kucağında buldum. Ani bir refleksle, omuzlarını tuttum. Ellerini belime yerleştirip, gözlerimi izlemeye başladı.

"S-Sukuna?"

Cevap vermeyip, boynuma burnunu yaklaştırıp beni göğsüne doğru çekti.

"Aynı benim gibi kokuyorsun. Bu... Hoşuma gitti."

Nefesi tenimde sıcak, omurgamdan aşağıya bir ürperti gönderdi. Elleri kalçamda dolaşmaya, hafifçe sıkmaya başlamıştı. Bana daha da fazla dokunmasını istiyordum. Kucağında kıpırdanmaya başladığımda, sertliğini hissettim.

"Tanrım, sana şu anda ihtiyacım var..." Sesi alçak ve kabaydı, kelimeleri vücuduma bir heyecan gönderiyordu.

"Umurumda değil ne olursa olsun, sadece senin içinde olmak istiyorum..."

Dudağını izlediğimi fark ettiğinde, dilini dudağının üzerinde gezdirdi. Daha fazla dayanamayıp, dudaklarını sertçe öpmeye başladım. Bunun hoşuna gittiğini belirten bir ses çıkardı.

Dudakları, dudaklarımı talan ederken alçak sesle hoşuna gittiğini belirten bir ses çıkardı. Dili derinlere doğru gitmeye başladığında, elleri göğüslerimi kavrıyordu.

Geri çekildiğinde bana aç ve karanlık bir ifadeyle bakarken göğsü inip kalkıyordu.

"Nazik bir sevişme olmayacak."

Cevabımı beklemeden, benimle birlikte ayağa kalktı. Bacaklarımı beline doladım. Beni sertçe duvara yasladığında, ağzımdan çığlığa benzer bir inleme çıktı.

"Daha fazla bekleyemiyorum..."

Kapının çalınmasıyla, Sukuna'dan uzaklaşmaya çalıştım.

"Umursama. Çalar çalar gider."

Ama kapıyı çalan kişi gitmeyecek gibi duruyordu. Sukuna küfürler yağdırarak beni kucağından indirip, kapıya doğru yürüdü.

"Bu da kim? Sikeceğim artık..."

Arkadasından onu takip etmeye başladım. Kapıyı sertçe açtığında, gelen kişiler yine şaşırtmamıştı.

"2 saattir şu kapıyı açmanı bekliyoruz!"

Itadori ve Choso kapıya yaslanmışlardı. Beni görmeleriyle gözleri şaşkınlıkla Sukuna'ya döndü.

"S-Siz?" İkiside aynı anda konuşmuşlardı. Bende şaşkındım. Sukuna'yla uzaklaşmak isteyip daha da yakınlaşmamız çok saçmaydı. Ama garip bir şekilde bana böyle kaba ve sert davranmasının bir sebebi olduğuna emindim. Bu sebebi ne olursa olsun öğrenecektim.

"Zamanlamanızı sikeyim. Itadori sen hani en az bir hafta kalacaktın?"

"Choso'nun evi bok götürüyor napıyım ya!"

"Ne alaka?"

"Ne ne alaka? Orası artık senin evin değil böceklerin evi!"

"Tamam, kesin sesinizi artık. Gidin bir an önce."

"Burası benim de evim. Hiçbir yere gitmiyorum." Itadori, Sukuna'ya omuz atarak salona doğru ilerlemeye başladı. Choso da hemen arkasından bize şaşkın bakışlar atarak gitti.

"Ee bende gideyim artık... Görüşürüz."

"Akemi." Kapıdan çıkmak üzereyken adımı seslenmesiyle, ona baktım. Tekrardan ciddileşmişti.

"Sana söylemek istediğim birkaç şey var ama burada ayak üstü olmaz... Yarın buluşabilir miyiz?"

Söyleyeceği şeyleri duymak istediğimden emin değildim.

"Bu sefer de biraz önceki olayı mı unutmamı isteyeceksin?" Yüzümdeki buruk gülümsemeyle, ona baktım. Gözlerini kaçırmıştı.

"Bak... Bunları yarın konuşalım. Söz sana her şeyi anlatacağım."

Bana neden böyle davrandığını çok merak ediyordum ama bu kadar çabuk anlatacağını düşünmüyordum. Her şeyi derken annesi de buna dahil miydi acaba?

"Ne yapacağımı bilmiyorum Sukuna."

"Sadece yarın beni dinlemeni istiyorum Akemi. Beni dinledikten sonra hayatından çıkacağım."

Sadeness' - 𝐑. 𝐒𝐮𝐤𝐮𝐧𝐚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin