6

90 11 55
                                    


"Bu olmasını beklediğimiz ama istemediğimiz bir şeydi."

"Ne demek oluyor bu?"

"Geçirdiğiniz kaza kolayca atlabileceğiniz bir şey olmadığı gibi, uyandıktan sonra da sizin üzerinizde etkisinin olmasını beklediğimiz bir olay. Bu trafik kazalarında çok sık görülen bir şey, yaşadığınız şey Parapleji. Bilinen ismiyle omurilik felci."

"Size bana ne olduğunu açıklayın demedim. Ne olacak şimdi? Ne yapacağım bu halde? Hiç iyileşmeyecek miyim?"

"Bunu bize zaman gösterecek. Kendinizi iyice toparladığınızda iyi bir rehabilitasyon programı, yürüme cihazları ile yürümeye başlamanıza yardımcı olabilir."

"Bu ne kadar sürecek?"

"Belki yıllarca belki de aylarca, bilemiyoruz. Size yardımcı olması için gönüllü bir rehabilitasyon görevlisi ayarlayacağız."

"Kimseyi istemiyorum."

"Bu yardımı almak zorundasınız. Tabii tekerlekli sandalyeye bağlı olarak yaşamak istemiyorsanız." doktor konuşmasını sert bir şekilde bitirdiğinde Heeseung neredeyse sinir krizi geçirmek üzereydi.

Her şey bir anda üstüne yıkılmış gibiydi, yeni uyanmasına rağmen tüm hayatı altüst olmuştu. İşi bırakmayı düşünüyordu ama bu şekilde değil. Çalışmasa bile tüm hayatını geçirecek kadar parası vardı ama tekerlekli sandalyeye mahkum bir hayatı hayal bile edemiyordu.

Tekrar uyumak ve bunun bir rüya olduğunu düşünmek istiyordu. Doktor ve hemşire ondan ses çıkmayınca odasından çıkmıştı. Tek yaptığı şey kımıldamayan bacaklarına bakmaktı.

Kendini zorlayarak oynatmaya çalışıyordu sadece. Yumruklarını sertçe sıktı ve bacaklarını tekrar oynatmaya çalıştı.

"Kahretsin...beni böyle yarı yolda bırakmayın. Hareket etmek zorundasın, kahretsin." Yumruğunu bacağına indirdi, hiçbir şey hissetmiyordu.

Aklını kaçırmak üzereydi. Elleriyle yüzünü kapattı. Bugünden sonra birine muhtaç olarak mı yaşayacaktı? Her hareketi için yardım mı isteyecekti?

Aylarca hatta yıllarca iyileşmeyi mi bekleyecekti? İnanç getirmek istemiyordu. Başka birinin yardımını istemiyordu, kendisi bu durumdayken onunla beraber yaşayacak kişinin ondaj iyi durumda olmasına katlanamazdı. Bunu kesinlikle reddedecekti.

Uyanmadan önce gördüğü son şey geldi aklına. Kendisini suyun içindeyken görmüştü, çıkmaya çalıştıkça dibe battığı o suyun içinde hareket ettirebildiği tek şeyin elleri olduğunu hatırladı. Rüyasında bile bir şeylerin ters gitmesinden belliydi.

Hissettiği sinir ve üzüntüden gözleri doluyordu. Ağlamak istiyordu ama bunu yapacak kadar zayıf gözükmek istemiyordu. Her şeyin düzelmesini istiyordu. Bu kazayı hiç geçirmemeyi diliyordu.

Kapı tekrar çaldığında kendine çekidüzen verdi. Gelen hemşire ya da doktor değildi. Genç bir çocuktu. Ailesini ziyarete gelmiş birine benziyordu, burada çalışıyor olamazdı.

"Burası Lee Heeseung'un odası mı?"

Adını duyduğunda şaşırmıştı, bu çocuk onun için mi gelmişti?

"Evet, Lee Heeseung benim."

Kapıdaki çocuk rahatlamış bir şekilde nefesini vererek içeriye hızlıca girdi. Diğer elinde bir bavul taşıyordu, kapının yanına bırakarak kapıyı kapattı.

"Harika! Yaşlı biri çıkacak diye çok korkmuştum. Yaşlılarla pek anlaşamıyorum da." gerginlikle başını kaşıyıp gülümsemişti. Enerjisini asla saklayamadığı için Heeseung'u şaşırtıyordu. Kimin nesiydi bu çocuk?

Genç adam selam vermeyi hatırlayıp dizlerine kadar eğildiğinde Heeseung da başıyla selamlamıştı.

"Ben Sim Jaeyun, bundan sonra size yardımcı olacak rehabilitasyon görevlisiyim."



























_________________________________________

jae cok sirin geldi aglcm


angels fall sometimes.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin