"Jaeyun."
"Efendim? Kendinizi daha iyi hissediyor musunuz?"
"Evet, her neyse. Gittiğimiz yer yaşayacağımız ev değil."
"Nasıl yani?"
"Oraya geldiğimizde sana şifreyi vereceğim, içerideki askılıkta bir anahtar olacak. Orası bundan sonra yaşayacağımız yerin anahtarı, onu alıp gel."
"Nasıl istersen. Merakımdan soruyorum, neden orada yaşamayacağız?"
"Artık şehirde olmak istemiyorum. Zamanı geldiğinde bir adam yollayıp eşyaları aldırarak o evden tamamen çıkacağım. "
"Anladım."
"Bu senin için bir sorun mu?"
"Elbette hayır."
"Bundan sonra benimle yaşamayı nasıl kabul ettiğini anlamıyorum. Evin, ailen, sevdiklerin ne olacak? Kendi hayatından neden gönüllü olarak vazgeçtiğini gerçekten anlayamıyorum."
"Kimsem yok benim. Bu yüzden bir sorun olmaz. Tek sorun ilerisi. Bunu da açıklamak istemiyorum, zaman bize gösterecek."
Heeseung anladığını belirten bir şekilde kafasını sallamış ve yolu izlemeye başlamıştı.
yarım saatlik bir yolun sonucunda nihayet Heeseung'un eski evinin önünde taksi durmuştu.
"Şifre 1515, anahtarı alıp gel."
Jaeyun başını sallamış ve koşarak binaya girmişti. Heeseung da Jaeyun'un kendisine bir telefon sipariş etmesi için verdiği Jaeyun'un telefonuna bakıyordu.
Kendi kazada telefonunun tuzla buz olduğunu Jaeyun'dan duymuş, içerisindeki her şey gittiği için biraz üzülmüştü. Jaeyun ona bir sorun olmayacağını, kendisine yeni bir telefon aldığında her şeyi aktarabileceğini söylediğinde ise havalara uçmuştu. Şimdi o anahtarları almaya gitmişken Heeseung da kendisine telefon bakıyordu.
Yani baktığını sanıyordu. Rastgele yüksek modellerden birini seçerek sipariş vermiş, kendisi Jaeyun'un galerisinde gezinmeye başlamıştı.
Jaeyun'un galerisi çokça çocuk ve manzara resimleriyle doluydu. Gerçekten çocukları seviyor olmalıydı, onlarla oyun oynarken çektiği bir sürü öz çekimi bulunuyordu.
Kırık kalp olan bir klasör vardı, Heeseung sevgilisidir diye tıkladığında köpek fotoğraflarıyla karşılaştı.
"Köpek fotoğraflarının bulunduğu bir klasör neden kırık kalple isimlendirilir ki? Ne garip çocuk."
Kafasını döndürdüğü an Jaeyun'u gördüğünde panikle uygulamadan çıkmış ve ekranı kapatmıştı. Jaeyun şaşkın bir yüzle ona bakakalmıştı.
"Neden böyle paniklediniz? Telefonu aldınız mı?"
"Evet sipariş verdim. Anahtarı aldın mı?"
"Aldım." elindeki anahtarları salladı. "Bunlar, değil mi?"
"Evet. bin de gidelim hadi."
"Tamamdır. Yeri söylediniz mi?"
"Şimdi söyleyeceğim." Heeseung şoföre seslenmiş ve gidecekleri yeri söylemişti.
"Nasıl bir yer olduğunu merak ediyorum."
"Gidince göreceksin ama biraz işi var gibi. Birini çağırmak gerekebilir."
"Sorun yok, hallederim ben."
"Gidelim o zaman."
_________________________________________
salak heeseung cocugun ozeline ne bakiyon
ŞİMDİ OKUDUĞUN
angels fall sometimes.
Short StoryAğır bir trafik kazası sonucunda felç kalan Heeseung, hayata o haldeyken bile tutunmasını sağlayacak biriyle tanışır.