Dokuzuncu Adım

457 37 4
                                    

"Mete!"

Uzaklardan kendisine seslenildiğini duyuyordu Mete ama cevap vermiyordu. Büyükannesinin kendisine gösterdiği karanlıktan çıkış yolu aramakla meşguldü. Bir kapı olmalıydı, mutlaka bir kapı olmalıydı. Bir ışık, bir işaret. Onu buradan çıkaracak bir şey olmalıydı. İnsan sonsuza kadar karanlıkta kalamazdı ya!

"Mete! Aç gözlerini!"

Gözlerini açmak... Kapalı mıydı? Kapalıysa karanlığı nasıl görebiliyordu?

"Mete! Mete!"

Kimdi bu insanlar? Neden Mete'nin adını haykırıp duruyorlardı. Bir insan ne zaman haykırırdı? Ne zaman seslenirdi? İhtiyaç duyduğunda, ya da ihtiyaç duyulduğunda. Mete şu an bunlardan hangisiydi? Bilmiyordu, sadece bir kapı arıyordu. Çıkacaktı ve adını haykıranlara "Efendim" diyecekti. Yapması gereken buydu. Bu kadarcıktı.

Işığın gözlerini yakmasına izin vererek gözlerini yavaşça araladı.

"Şükürler olsun!"

Herkes çok müteşekkirdi. Ne içindi? Mete anlayamıyordu. Gözlerini tamamen açabildiğinde çevresine baktı. Çoğu ağlamış, bazısı hala ağlıyordu. Bazısı şaşkın gözlerle onu incelemekle meşguldü. Açıda bir sıkıntı vardı. Hepsi yan duruyordu. Hayır. Mete yatıyordu. Elini boynuna götürürken iki elin onu engellediğini fark etti.

"Hayır! Dokunma!"

"Kendini zorlama. Kalkma."

Çevredeki sesler netleşmeye başlamıştı. Örümceklerden bahsediyorlardı. Zehirli örümcekler ya da zehirli olmayan örümcekler. Bir şeyleri kıyaslıyorlardı. Başını çevirdiğinde tanıdık bir yüz görmek hoşuna gitmişti.

"Yağız?"

"Korkuttun be oğlum! Konuşma, yorma kendini. Örümcek ısırmış sanırım, anladığım kadarıyla yani. Seni ben buldum. Baygındın. Ekibi çağırdım işte... Ayrıntıları hatırlayamıyorum."

Mete, elini kaldırıp Yağız'a susmasını işaret etti. Sonra elini Yağız'ın dizine koyup gülümsedi. O da karşılık verdi. Mete üzgündü aslında. Herhangi bir sağlık sorununun ailelere bildirilmesi zorunluluğunu biliyordu çünkü. Muhtemelen haber çoktan ulaşmıştı. Ne kadar da endişelenmişlerdi kim bilir? Kampın sağlık ekibinin eşliğinde hastaneye götürüldü, orada da gereksiz bir sürü şey... İyiydi işte, ne gerek vardı bunlara?

Sergüzeşt Kampı'nın kurallarına göre bazı sağlık sorunları devam etmeye engeldi. Kampı terk etmek zorundaydı. Hem de herkes hala yoldayken. Hem de veda etmeden. Sadece Yağız vardı. Zaten en önemlisi de oydu. Ama diğerleriyle de görüşebilseydi keşke.

"Pekala, yol adamı. İritabatı koparmak yok. Kamptan sonra bize gel, seni bekliyor olacağım."

Mete, Yağız'a sıkıca sarıldı. Vedaları sevmiyordu. Eve dönüyordu. Şimdilik.

Arabadan indiğine kendisine doğru koşan küçük kardeşi uzun süredir görmediği ailesine duyduğu özlemi derinden hissetmesine neden oldu. Ona sarıldığındaysa geri döndüğüne değdiğini düşünüyordu. Annesini kucakladı, babasını da. Ve içeride kendisini büyükannesinin beklediğinden habersizdi. Herkesle görüştükten sonra odasına çıktı. Mert de arkasındaydı. Gülümsedi.

"Gel bakalım ufaklık."

"Büyüdüm artık be ağabey!"

"Dokunmamışsın eşyalarıma. Hani hepsini alacaktın?"

Kardeşinin saçlarını karıştırdı.

"Kıyamadım ya. Zaten kullandım, merak etme."

Mete etrafa bakarken aslında odasını bile ne kadar çok özlediğini fark etmişti.

"İşler yolunda gitmemiş..."

"Öyle oldu... Kimin aklına gelirdi?"

"Geri gidecek misin peki?"

"Düşünüyorum. Ama şimdilik değil. Ne fark ettim biliyor musun? Evi özlediğimi. Evi görene kadar, seni görene kadar bunu hissetmemiştim. Ama öyleymiş."

"Kendi adıma sevindim. Seni bilemem."

Mete kendisi de bilmiyordu. Sevinmeli miydi üzülmeli miydi? Yol tutkusunun heves olmadığından emindi. Eve gelmeyip yola da devam edebilirdi. Belki herkesten habersizce kaçıp uzaklaşabilirdi. Ama evi özlemişti işte. Bahaneye gerek yoktu. Eve gelişinden günler sonra günlüğünü eline aldı.

"Yeniden evdeyim. 

İlk yolculuğum güzel başlasa da umduğum gibi gitmedi. Küçük bir örümceğin beni yolumdan etmiş olması biraz garip. Yine de güzel insanlar tanıdım, kaçtığım kalabalıklar yine vardı, olmalılar da zaten. Ancak bu, bir veda; elveda değil. Yollara yeniden döneceğim, hatta şimdiden nereye gideceğim belli. Yağız, benim için yeni bir kampa başvurmuş. O da katılacakmış. Onu yeniden görecek olmak güzel. Evdekileri ikna etmekte artık zorlanmayacağım. Feride sultan onlarla konuşmuş, onlara ne dedi bilmiyorum ama artık bana karışmayacaklarını, yeterince büyüdüğümü fark ettiklerini söylediler. Evde kaldığım süre boyunca bir sonraki maceram için para biriktireceğim. Yeni yolculuğum için şimdiden heyecanlıyım. Ben bir yolcuyum ve bu da başarılı bir yol hikâyesinin kısmen başarısız olmuş başlangıcı. İnsan kaybetmeden kazanmayı öğrenemez."

Mete, kalemini yavaşça masasının üzerine bıraktı. Bir sonraki yolculuğunun nasıl şekilleneceğini hayal ederek ve gelecek güzel günlerin merakıyla kendini uykunun şefkatli kollarına bıraktı.

YolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin