𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐬𝐢𝐱𝐭𝐞𝐞𝐧

1.5K 115 8
                                    

"Ya çocukken çok aşıktım ben de Sudem'e, yaz tatili olsun da onlar gelsin diye bekliyordum." Deniz her konuştuğunda Barış'ın gerilen sinirini görebiliyordum. Bana sarılmasının ardından onu Barış'la tanıştırmıştım. Hoş kendisi çoktan tanıyormuş zaten, bir anda yanımıza oturmuştu ve çocukluğumuzla ilgili anıları anlatmaya başlamıştı.

"Çok tatlıymış." Demişti Barış yüzünde yapmacık bir gülümsemeyle. Gülmemek için zor duruyordum adeta Deniz'in yanında.

"Öyledir valla, iyi ki geldin ya." Dizimin üzerindeki elimi tuttuğunda gülümsemekle yetindim sadece. "Ben de haberleri görünce siz gerçekten birliktesiniz diye düşünmüştüm, arkadaş olmanıza sevindim." Barış bir şey diyecek gibi yerinde doğrulduğunda ondan önce davranarak lafa girdim, kesin aramızda bir şey olduğuna dair zırvalayacaktı ve Deniz de gidip annemlere ötebilirdi.

"İşte yanlış anlaşılma." Dememin ardından konuyu değiştirmek adına Deniz'e sordum. "Sen napıyorsun? Burada mısın hala?"

"Merkezdeyim ben normalde, yazın daha sık buraya geliyorum." Bahçe kapısından çıkan annem, çay getiriyordu bize. "Sevim teyzem hiç getirme, ben kaçıyordum zaten. Yine görüşürüz uzun uzun." Bana göz kırpmasının ardından ayaklandı Deniz.

"Görüşürüz tabi kardeşim." Lafa atlamıştı Barış, Deniz onu umursamadan bana doğru döndü.

"Akşam oturalım mı? Eski günlerdeki gibi."

"Tabi otururuz." Dememin ardından uzaklaştı yanımızdan, annem önümüze çayları bırakırken gülümsedim. "Eline sağlık annem."

"Afiyet olsun kuzular, biz içerideyiz. Siz de rahatınıza bakın." Ardından gülümseyerek yanımızdan uzaklaştı annem.  Annemin gitmesiyle gözlerimi kapatıp bahçe koltuğunun gerisine yasladım, deli gibi uykum vardı. Barış bacağıma hafifçe vurduğunda tek gözümü açıp ona baktım.

"Ne var?"

"'Hiiiç' dediğin Deniz bu muydu Sudem?"

"Buydu." Demiştim yüzümde büyüyen sırıtışımla. "Sevdin değil mi? Çok tatlı çocuk." Oturduğu tekli koltukta hızla doğrulup bana doğru eğildi.

"Ne, ne? Duyamadım." Ona cevap vermeden telefonumu elime aldım, Melis'le Berkan fotoğraf göndermişti, yüzümde gülümsemeyle uzun uzun inceledim fotoğraflarını. Ne tatlı olmuşlardı be.

"Gelsene, Berkan'ları arayalım." Yanımdaki boşluğa vurduğumda sanki bunu bekliyormuş gibi hızla yanıma oturdu.  Görüntülü arama tuşuna basarken telefonu açmalarını bekliyordum, ekranda gördüğüm Barış ve benim görüntüm hoşuma gitmişti. Kolunu arkamdan koltuğun yaslanma kısmına uzatıp omzuma sardığında yan gözle ona baksam da bir şey demedim. Ekranda gözüken Berkan'la istemsizce gülümsedim kocaman, özlemiştim şimdiden eşeği.

"Napıyorsunuz lan?" Barış benden önce davranarak sormuştu.

"Güneşleniyoruz kardeşim ya, napalım?" Yan şezlongta uzanan Melis'i gördüğümde öpücük attım ona, neredeyse birleşecek derecede yakına çekmişti şezlongunu. İşte benim en yakın arkadaşım! Melis güneş gözlüğünün üzerinden bize bakıp el salladı.

"Melis'im, Berkan sana yamuk yapıyor mu söyle alayım ayağımın altına."

"Aşk olsun, hani kardeştik lan?"

"Kız dayanışması Bekom, şahsi algılama."

"Ne zaman double date yapıyoruz?" Kamerada gözüken Berkan'ın arkasından Melis'in sesini duyduğumda göz devirdim, ben kız dayanışması diyordum bu kız napıyordu ya?

"Ben bir date bulduğum zaman." Barış hafifçe kafama vurduğunda güldüm, onu sinirlendirmek hoşuma gidiyordu. Özellikle kıskanç yanıyla tanıştığımdan beri.

B. | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin