Aylardan Eylül'dü. Sonbaharın serinliği kendini belli etmeye başlamıştı. Genç oğlan deri ceketini giymediğine pişman oldu. Üstünde ince, kısa kollu bir tişört, altındaysa neredeyse hiç çıkarmadığı siyah pantolonu ve siyah botları vardı. Hava yeni kararmaya başlamıştı, sokaklar her zamanki gibi bomboştu. Genç oğlan elindeki sigarasını içine çekti. Aslında sigaradan nefret ederdi, en çokta ağzında kalan tattan ve kokunun üstüne sinmesinden. Ama kendine zarar vermeyi seviyordu. Çünkü içindeki acıyı hafifletebilmenin en kolay yolu olduğunu düşünüyordu. Biten sigarasını yere atıp ayağıyla ezdi. Diğer elindeki market alışverişi yaptığı poşetten naneli şekeri çıkarıp ağzına attı. Dışarıda yeterince oyalanmıştı. Adımlarını hızlandırdı ve evine giden yokuşu çıkmaya başladı. Bu sokakları, bu mahalleyi sevmiyordu. Mahalledeki insanların ona bakışlarını da sevmiyordu. Acımış gibi bakıyorlardı ona, sanki bir zavallıymış gibi. Kimse onunla konuşmazdı, her geçtiği yerde sessizlik olurdu. İnsanların bakışlarını üstünde hissederdi, aralarındaki fısıldaşmaları duyamasa bile ne konuştuklarını tahmin edebiliyordu. Kafasının içinde konuşuyorlardı sanki. Tüm kalabalığın içinde yalnızdı. Bu onun seçimi değildi, böyle olmayı o istememişti. Ama zaman geçtikçe ona verilen bu acımasız hayatı kabulleniyordu. Yine de ara sıra dikkat çeken biri olmaktan huzursuz oluyordu. Çünkü insanlar ona yakışıklı olduğu için, havalı göründüğü için bakmıyorlardı, onu tuhaf buldukları için bakıyorlardı. Şimdi ise sokaklarda kimse yoktu. Ona alayla bakabilecek kimse yoktu. Kendi kendine gülümserken bir araba sesi duydu. Mahalledeki tüm sessizliği bozan bir gürültüydü. Az önce geçtiği yan sokaktan gelmişti. Merak edip sokağa doğru yürüdü. Bir binanın duvarına yaslanıp olan biteni anlamaya çalıştı. Üç katlı, eski bir apartmanın önünde bir kamyon durmuştu. Kamyonun üstündeki yazıdan birilerinin taşındığını anlamıştı. Kamyondan şişman bir adam çıktı ve kamyonun arkasına doğru yürüdü. Diğer taraftanda bir kız çıktı. Tüm bacaklarını ortaya seren, siyah mini bir elbise ve yüksek topuklu ayakkabılar giymişti. Genç oğlan gözlerini kızın bacaklarında gezdirdi. Koyu kahve dalgalı saçları ve kocaman maviye benzeyen gözleri vardı. Aşırıya kaçan bir makyaj yapmıştı. Genç oğlan güzel bir görüntüden başka bir şey değil diye düşündü. Süslü bir hediye paketi gibiydi. Ama önemli olan paketin içindekiydi. Ve oğlan bu paketin içi boş diye düşündü. Genç oğlanın ilgisini çeken hiçbir şey olmamıştı. Tam gitmeye hazırlanıyordu ki keskin mavi gözleri bir şeye takıldı. Kızın hemen arkasından bir kız daha geliyordu. Çiçekli, dizinin hemen üstünde biten çiçekli bir elbise ve beyaz babetler giymişti. Açık kahverengi saçları omuzlarından dökülüyordu. Genç oğlan ellerini o saçlarda gezdirmek istedi. Aynı diğer kızın ki gibi kocaman renkli gözleri vardı. Hiç makyaj yapmamıştı, doğaldı, sadeydi. Kendiliğinden gelen bir güzelliği vardı. Bu güzelliğin farkında mı diye düşündü oğlan. Üçü birlikte kamyonun arkasına geçtiler. Şişman adam kamyonun arkasını açarken hediye paketi gibi görünen kız apartmana bakıp birşeyler söyledi. Hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyordu. Diğer kız ise halinden memnun görünüyordu. Gözlerini devirip birşeyler söyledi ve gülümsedi. Genç oğlan elindeki poşeti yere düşürdü. Bir an in afallamıştı. Yere düşenleri toplamak için yere eğildi. Elinden gelen en hızlı şekilde aldıklarını poşete geri koydu. Ayağa kalktığında kızların ona baktığını görünce utandı. Hızlı adımlarla yürüyerek sokaktan çıktı. Tanıdığı tüm insanların ona bakması moralini artık çok bozmuyordu ama bu kızlar yabancıydı ve genelde o başkalarını izlemezdi, başkaları onu izlerdi. Kendini suçlu hissetmişti. Koşar adımlarla yaşadığı binaya geldi. Kapının girişinde durup dinlenmeye başladı. Kalbi hızla çarpıyordu. Ama yorulduğu için çarpmıyordu. İçinde garip bir his vardı. Elini yavaşça kalbinin üstüne koydu. Kalbi yerinden çıkacak gibiydi ve arada sıkışıyormuş gibi hissediyordu. Bu şey onun için yabancıydı ama neden böyle olduğunu biliyordu. Çünkü az önce bir melek görmüştü. Böyle berbat bir mahallede ne işi olabilir ki diye düşündü. Cehenneme düşmüş bir melekti sanki. Genç oğlan düşüncelerinden sıyrıldı ve hissettiği tehlikeli duygulardan habersiz evine girdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Tutulması #Wattys2015
Romance"Tesadüf bir başlangıçtır, finali sen oynarsın perdeyi kader kapatır." Dolunay; yalanların, sırların, ihanetlerin olmadığı, kötülerin onun masumluğunun farkına varmadığı kendi küçük dünyasında sessiz bir şekilde yaşıyordu.. Hayat ona her zaman...