•2. Bölüm•

53 6 0
                                    

*HİLAL*
      Hayatımda nefret ettiğim iki şey vardır. İlki erken uyanmak, ikincisiyse uyandırılmak. Benim tatlı kız kardeşim nefret ettiğim bu iki şeyi de aynı anda yapmayı başarmıştı. Söylene söylene onu bakkaldan aldıktan sonra hiç konuşmadan eve döndük. Sinirden yüzünü bile görmeye tahammülüm yoktu. Zaten o da başını eğmiş yüzüme bakmıyordu.
  

    Ne zaman kendi başına bir işe kalksa beceremiyordu. Bensiz İstanbul'da, hele de korku filmlerinden fırlamış bu mahallede çatlak teyzemle yaşayamazdı. İşte bu yüzden bana her zaman ihtiyacı vardı. Bunu bugün daha iyi anladığını umuyordum. Bazen hangimiz daha zekiyiz diye düşündüğüm oluyordu. Çünkü ben iki senedir üniversite kazanamıyordum ama o ilk girişinde tam burslu üniversite kazanmıştı. Oysa ki ben her konuda ondan daha üstündüm. Hayat gerçekten de adil değildi. Ona da çirkin şansı verilmişti işte. Ben de bu hayatta bir şeyleri elde edebilmek için aklımı ve güzelliğimi kullanıyordum.

      Uyumak için odama geçtiğimde Dolunay'ın yatağımın ucunda oturduğunu gördüm. Kocaman yeşil gözleriyle masum bir çocuk gibi bana bakıyordu. Anneme ne kadar çok benzediğini bir kez daha anladım. Aynı yüz hatları, aynı bakışlar, aynı yeşil gözler ve aynı sadelik. Ben ise...teyzeme benziyordum. Tabi ondan daha zeki olduğum aşikârdı.

Oflayarak "Senin ağlamanı çekemeyeceğim Dolunay, yarım kalmış bir uykum var" dedim imayla. Gözlerimin içine bakıp "Buraya ağlamak için ya da ayaklarına kapanmak için gelmedim. Belki senin için hiçbir şey ifade etmeyecek ama özür dilerim. Sen haklısın. Bugüne kadar her zaman yanımda oldun. Düştüğümde kaldırmadın belki ama kalkabilmem için yanımda sen vardın. İnsanların "Bu ikisi nasıl kız kardeş olabilir?" bakışları altında ezildim ama sen benden utanmadın. Haklısın sana ihtiyacım var. Bugün uyandığımda bir şeyler yapmak istemiştim. Alışveriş için bakkala gitmeye karar verdim ama yolumu kaybettim. Bana laf atıp önümü kestiler. O anda tek düşünebildiğim şey senin gelmeni istediğimdi. Sen benim sadece ablam olmadın aynı zamanda tek arkadaşım oldun. Bugün için ve geçmişte yaptığın her şey için teşekkür ederim" dedi. Gözlerimi devirerek "Çok etkileyici bir konuşma olduğuna inanıyorum ufaklık ama ayakta uyuduğum için yarısını kaçırmış olabilirim" dedim uykulu sesimle. Başını sallayıp odadan çıktı. Yatağın ucuna oturup iki elimle başımı tuttum.
Aslında hepsini dinlemiştim ve etkilenmiştim. Ama ben böyleydim. Düşündüklerimle söylediklerim ve hissettiklerimle dışarıya yansıttığım şeyler aynı olmazdı. Ufak bir konuşmada hemen gardımı indirip ağlayamazdım. Bu zayıflık olurdu. Kendimi toparladıktan sonra uyumak için yatağımın içine girdim ama uyuyamadım. Bir kez uyandıktan sonra tekrar uyumama gibi bir özelliğim vardı.
  

     Yatağın içinde bağdaş kurup oturdum ve telefonumu elime aldım ve Instagram'a girdim. Bakalım ben yokken neler kaçırmıştım? Halâ tatilde olan insanların fotoğraflarına tiksinerek baktım. Açık ten rengime bakıp yüzümü buruşturdum. Dolunay'ın üniversite karmaşası yüzünden tatile bile gidememiştim. Saçlarımı düzeltip pencerenin önüne geçtim ve gülümseyerek poz verdim. Çektiğim fotoğrafı "İstanbul" diye etiketleyerek Instagram'a attım. Kısa sürede beğeniler gelmeye başlamıştı. Kendi fotoğraflarıma keyifle bakarken birinden mesaj geldiğini gördüm. Bir kızdan gelmişti. Genelde erkeklerle konuştuğum için bir kızın mesaj atmasına şaşırmıştım. Demek ki kızlarında ilgisini çekiyordum.

-Selam ben Dilek! Tanıdın mı? diye soruyordu. Profiline girip fotoğraflarına baktım. Tanıdık gelmemişti. Çirkin, makyaj güzelinin biriydi. Ben cevap vermeyince tekrar mesaj attı.

-Lisede aynı sınıftaydık canım deyince hatırlamıştım. Benimle arkadaş olabilmek için peşimde koşuyordu bende onu tüm okula rezil etmiştim. Demek hala akıllanmamıştı.

Ay Tutulması #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin