•4. Bölüm•

34 4 0
                                    

   Multimedya'da Evren,Sarp ve Alara var :)
*HİLAL*
   Güne oldukça erken başlamıştım. Aslında hiç bitirmemiştim ki, başlayayım. Muhteşem bir gecenin ardından gelen saçma sapan üniversite gezmemiz vardı. Gerçi o kadar da kötü değildi. Yakışıklı ve zengin erkekleri görmek beni yeniden mutlu etmişti. Aklımdan bir saniyelik bir düşünce geçmişti. "Keşke bende üniversiteyi kazansaydım." Ama sonra bir saniyemi boşa harcadığımı fark ettim. Meslek sahibi olmak umrumda değildi, parayı çok farklı yollardan da bulabilirdim. Öyle de yaptım zaten. Lisedeyken üniversiteli ve zengin çok kişiyle çıkmıştım. Malesef ki beni ellerinde tutmayı başaramadılar. Bana verecekleri şeylere kolay bir şekilde sahip olabilirdim, ama benim istediğim herşeyin daha fazlasıydı. Bu hayatta herkes para, huzurlu bir hayat ister ama ben yönetilen değil yöneten olmayı istiyorum. Tanınmayı istiyorum. Ve bunu gerçekleştirebileceğim bir şansım var artık. Bardan eve dönünce uyumak yerine kısa bir araştırma yapmıştım. Evren Ateş ve Sarp Günay. Benim mutluluğumun biletleri. Araştırmalarıma göre yıllar önce Evren'in babası ansızın ortadan kaybolmuştu ve tüm miras Evren'e, kız kardeşine ve annesine kalmıştı. Onca şirketler, evler, arabalar, yatlar, yazlıklar, çiftlikler üç kişiye kalmıştı. Bu kadar şey o kadar kişi için çok fazlaydı. Boşa gitmelerini istemezdim. Bunu değerlendirmemin tek yolu eve gelin olarak girmekten geçiyordu. Ama okuduklarıma göre Evren'in hiç ciddi bir ilişkisi olmamıştı, daha çok eğlence içindi ilişkileri. Çocukluk arkadaşı ve iş ortağı kusursuz Alara Doğan vardı tabi ki. Dün akşam gördüğüm, gözleriyle etrafı yakabilecek kadın. Her yerde Evren'le fotoğrafları, haberleri vardı. Onlarla ilgili onlarca haber yazılmıştı ama büyük ihtimalle Evren onu sadece arkadaşı olarak görüyordu. Bu da benim işimi kolaylaştırıyordu. Etrafımda benim gibi olan kadınları sevmezdim. Ama gerekirse Evren için onunla savaşmaya her şekilde hazırdım.Yoluma kardeşim çıksa bile ezerim. Gerçi bu komik bir ihtimal oldu. Yine de herşeye hazırlıklıydım. Evren çoğu şirketi tek başına yönetiyormuş ama bu şirketlerinde yönetildiği en büyük şirkette Sarpla birlikte ortaklarmış. Oraya girmek için tek yolum yine Sarp'tan geçiyordu.
      Dolunay taksiden indikten sonra tek başıma eve geldim. Teyzem halâ ortalarda yoktu. Bu kadından korktuğumu söylemiş miydim? En çok ta akıl sağlığından korkuyordum. Çantamı salondaki deri koltuğa fırlattıktan sonra kendimi yüz üstü koltuğa attım. Mutlu hissediyordum ama beynim mutlu olmadığımı bir şeylerin eksik olduğunu söyleyip duruyordu. Evet eksikti. Sarp ne mesaj atmıştı, ne de aramıştı. Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyordum. Çünkü benimle tanışan erkekler beni kolay kolay unutamazdı, unutmayı bırak akıllarından çıkaramazlardı. Sarp'a ulaşabilmenin bir yolunu bulmalıydım. Telefon numarasını almıştım ama onu çok istiyormuş gibi görünemezdim. O beni istemeliydi. Hemen koltuktan doğrulup çantamdan telefonumu çıkardım. Evren ve Sarp'ın ortak olduğu şirketin adresini buldum. Ama oraya gitmem çok saçma olurdu. Tesadüfen karşılaşmanın bir yolunu bulmalıydım. Saate baktığımda öğlen on ikiye geldiğini gördüm. Ve kafamın üstünde bir ampul belirdiğini hissettim. Öğlen yemeği için dışarı çıkabilirlerdi. Ama nereye? Sabahki araştırmamdan aklımda kalan bir restaurant vardı. "Moon" restaurant. Sarp ve Evren'in oradan çıkarken bir sürü fotoğrafı vardı. Orada olmak zorundaydılar.
      Hızlıca bir duş aldıktan sonra bir yandan saçlarımı kurutmaya çalışıp bir yandan da ne giyeceğime karar vermeye çalıştım. Ciddi ve resmi olmalıydım. Hem dikkat çekici olup hem de iş kadını gibi görünmeliydim. Yüksek bel, dar paça, deri pantolonumun içine krem rengi yuvarlak yakalı bir tişört giydim. Üstümede beyaz, uzun ve ince bir ceket aldım. Saçlarımı saç şekillendirici kremle dalgalandırdıktan sonra kahverengi tonlarında hafif bir makyaj yaptım. Küçük aksesuarlardan sonra siyah topuklu ayakkabılarımı giyip çantamı aldım. Dışarı çıkarken bir yandan restaurantın adresini bulmaya çalışıp bir yandan da yürümeye çalıştım. Ana caddeye çıkmak için rezillik çekiyorduk. Yokuş saf kardeşimin hoşuna gidebilirdi ama benim sinirlerime gidiyordu. Uzun ve yorucu bir yürüyüşten sonra otobüs durağına gelip taksiye bindim. Acilen o şirkette işe girmeliydim yoksa taksi yerine otobüse geçiş yapacaktım. İçimdeki kötülük dışarı çıkmak için çırpınıyordu.
xxxxxxxxxxxxx
  Param yeterli olmadığı için gideceğim yolun yarısında inip yarım saat boyunca yürümek zorunda kaldım. Bana çabuk aşık olsan iyi olur Evren Ateş, yoksa senin hayatından istesende istemesende çıkmam. Parlak, lacivert yapılı restauranta geldiğimde derin bir nefes aldım. İçimden bildiğim tüm duaları okuyordum. Aslında dua bilmediğim için besmele çekiyordum her türlü kabul olurdu sonuçta. Kendimi içeri attığımda soğuk ve ferah hava beni karşıladı. Bayağı lüks bir yerdi, aklımdaki tek şey Sarp değildi malesef. Menüyüde düşünüyordum. İçeriye hızlıca göz gezdirirken girişteki çalışanlardan biri yanıma geldi. Yer ayırtmadığımı söyledikten sonra beni deniz manzaralı bir masaya götürdü. İçeride çok az kişi vardı ve kesinlikle bunlardan biri Sarp ya da Evren değildi. Ama bekleyecektim.
          xxxxxxxxxxxxxx
   Beklemekte bir yere kadardı! Tam bir saat boyunca aynı kahveyi içiyordum. Hışımla hesabı ödedikten sonra dışarı çıktım. Bu kadarı fazlaydı Sarp Bey, seni süründürecektim.
    Kendimi dışarı attığımda biraz duraksayıp sinirlerimi yatıştırmaya çalıştım. O sırada tam yanıma siyah bir BMW yanaştı. İçinden önce saçlarını at kuyruğu yapmış, beyaz gömlek ve beyaz pantolon gitmiş sarışın bir kadın çıktı. Şoför koltuğundan ineni çok iyi tanıyordum. Lacivert takım elbisesi yorgunluktan dağılmış gibiydi ve kumral saçları karışmıştı. Sarışın kadına gülerek bir şeyler söylüyordu. Gözleri benimkilerle buluşunca boş boş bakıp tanımamazlıktan geldim ve yürümeye başladım.
    "Hilal!" seslenmeye başlayınca sakin bir şekilde başımı çevirdim. İçi gülen mavi gözleriyle bana bakıyordu. Birlikte geldiği Alara Doğan ne olduğunu anlamaya çalışıyormuş gibi bizi izliyordu. Geç kaldın Sarp Günay, beni bekletmenin bedelini ödeyeceksin.
    "Tanışıyor muyuz?" dedim mesafeli bir şekilde. Gözlerinden bir kırgınlık geçtiğini gördüm. Oyunculuk konusunda çok iyi iş çıkarırdım.
    "Beni hatırlamıyor musun?"diye sordu kırılmış bir şekilde. Gülümseyerek  "Demek ki hatırlanmaya değer birisi değilsin benim için" dedim sakin bir şekilde. Belki birazcık abartmış olabilirdim ama planım için gerekliydi bunlar. Yüzünün kızardığını fark edince kendimi gülmemek için zor tutmaya çalıştım. Söyleyecekleri son şansı olacaktı.
    "Ben seni hiç unutmamıştım. Yani...hiç aklımdan çıkaramadım ki unutayım. Tüm gece seni düşündüm, gülüşünü, saçlarının her hareketini, gözlerimin içine derin derin bakmanı her şeyini düşündüm. Eve gittiğim ilk anda seni arayacaktım ama korktum. Benden hemen sıkılmandan korktum. Özür dilerim, belki de bunu hiç yapmamalıydım" dedi ve başını mahçup bir şekilde yere eğdi. Bu kadar tatlı utanan birini görmemiştim ama her şey tatlılıkla olsaydı lisedeki şişko Ali'yle de çıkardım.
  Hiçbir şey anlamamış gibi bakmaya devam edince "Sen şaka yapmıyorsun sanırım. Biz dün gece tanıştık, barda. Sarp ben" dedi açıklama yapmaya çalışır gibi.
   "Şaka yapıyordum, Sarp. İnandın mı?" dedim kahkaha atarak. Dikleştirdiği omuzlarını serbest bıraktı ve aniden ellerimi tuttu.
   "Benden intikam mı alıyorsun? Öyle olsun bakalım. Ben seni her halinle seviyorum" dedi çapkın bir şekilde gülümseyerek.
"Sarp!" Tüm atmosferi cırtlak bir ses bozmuştu. Sarp ellerimi bırakıp arkasına baktı. Alara sinirlenmiş gibiydi ve gözlerini üstüme dikmişti.
     "Tatlım ben bir şeyler yemeyeceğim. Sonra şirkette görüşürüz" diye bağırdı Sarp. Alara  tepkisini bozmadan, sakin görünmeye çalışarak restauranta girdi. Onun içindeki öfkeyi sadece ben görebiliyordum. Çünkü biz aynıydık. O kadında kendimi görebiliyordum ve etrafınızda kendinizden bir tane daha olması sinir bozucuydu. Sırıtarak bana döndüğünde "Kendini bana açıklamana gerek yoktu. Ben öyle ilgi görmeyi bekleyen kızlardan değilim, çünkü beklemeye alışık değilim" dedim büyük bir özgüvenle.
   "Sana ilgi göstermeyen erkeğin akıl sağlığından şüphe duyarım" dedi ve yavaş bir şekilde uzanıp dudağımın kenarından öptü. Yılışıklık üst düzeydi, benim iznim olmadan beni öpen erkeklerden nefret ederdim. Bu seferlik böyle olsun Sarp Bey, ama bir dahakine beni öpmek için kıvranacaksın.
  "Senin ne işin var burada?" diye sorunca telaşımı gizleyerek "Dün akşam pek bahsedemedim. İstanbul'a yeni geldim aslında. Kardeşimle beraber geldik ve üniversiteye başlayacağı için benim de iş bulmam gerekiyor. Moon'u çok duymuştum ve iş görüşmelerimden önce bir uğramak istedim" diye açıklama yaptım. İş aradığımı yeterince gözüne sokmuştum.
   "İşte bu kader bebeğim! Bizi karşılaştıran şey. Kader bizim birlikte olmamızı istiyorsa bizde onu kıramayız. Hadi gel" dedi elini uzatarak. "Çok isterdim ama dediğim gibi görüşmelerim var" dedim. İçimden kahkaha atıyordum. Lise mezununu kimse işe almazdı.
   Kaşlarını çatarak "İlk ve son görüşmeni benimle yapacaksın güzelim" dedi iddialı bir şekilde. Sırıtarak elimi elinin içine kaydırdım. Artık hep hayatında olacağım Evren, sen nereye ben oraya...
Merhabalar!! Bölüm biraz sıkıcı olmuş olabilir ama geçiş bölümü gibi bir şeydi. Zaten asıl hikaye bundan sonraki Dolunay'ın bölümünde başlayacak, diğer karakterlerde yavaş yavaş geliyorlar. Sizden istediğimiz tek şey sabırlı olmanız :)
                        -çilek&böğürtlen

Ay Tutulması #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin