eskisi gibi hissettiriyordu her şey. mahallede takılıp gelmiş, siyah beyaz renkli kedi arda ve kenan'ın yatak örtüsü üzerinde, ayak uçlarında uzanıyordu. kenan, arda'yı sarıp sarmalamış; arda da güvendiği kollarda nefes alıp veriyor. sancıyan beli ağzında nostaljik bir tat bırakmış, sıcak bedeni alnındaki minik ter damlacıklarına sebep olmuş. kenan evinde evi gibi hissediyor uzun zaman sonra. bugünden sonra kendinden emin, arda bir daha onu bırakıp gitmeyecek bu evden.
arda mutlu hissediyordu. kenan ile eski hataları yapmayacaklardı. açık sözlülerdi. kelimeler her şeyi çözebilirdi, öyle de olmuştu. kenan'a kendi elleriyle verdiği boşanma dilekçesini yine kendi elleriyle yırtacaktı. bir daha ayrılmayacak kadar emindi kendinden. evsiz, kedisiz ve en önemlisi de kenan'sız bir hayat istemiyordu.
gün bitmek üzere, uzandıkları yatakta memnundu. grinin hakim olduğu odada birlikte uzanmaktan daha güzel bir his yoktu. yarın mesai vardı fakat pek de umurunda değildi. kenan yanındaydı ve bundan başka bir şey düşünemiyordu.
"peki şimdi ne olacak?" dedi kenan. "dönecek misin annenin evine?"
arda'nın düşünmesine gerek yoktu. tek bir cevabı vardı soruların. emin bir şekilde cevap verdi: "hayır. dönmeyeceğim. ait olduğum yer bu ev, senin yanın."
kenan, arda'yı yeniden öpücüklere boğmak, bıkacağı kadar sarılmak istiyordu. sevgisinden bıktırmak istiyordu onu. o kadar çok sevecekti ki arda ondan bıkacaktı. fakat gerçeklikte arda'nın ondan bıkması gibi bir şey söz konusu değildi.
"o zaman," dedi kenan. "bir tura daha var mısın?"
arda, kenan'a doğru döndürdü kendini. gözlerine baktı. muzur bir gülümseme takındı suratına. "üçüncü mü, hayır kalsın. bu sefer gerçekten çok yorucuydu." zoru oynayacaktı. kaçan kovalanır.
"öyle mi?" dedi kenan. "yaşlanmışsın görüşmeyeli. iktidarsızlaştın mı yoksa?" gülerek söyledi.
"pek sayılmaz," dedi arda. "sen de marifetini kaybetmişsin pek. eskisi kadar eğlenemedim ben de."
"öyle miymiş? ismimi güzel sesinle inlerken öyle düşünmemiştim ama."
duyduğu son cümleyle kulakları kızardı arda'nın. "gururun kırılmasın diye." diyecek laf bile bulamamıştı.
kenan, arda'yı kendine doğru çekti. göğsü göğsüne değdi. "'çok iyiydin kenan, karşında büyülendim.' demiyorsun da bok atıyorsun." gülümsedi. "öyleyse bir daha yalvarsan bile olmaz böyle bir şey sevgilim. uğraş dur benim için, biraz da sen uğraş." kenan uzun zaman sonra böyle şakalaşabildiği için keyfi yerindeydi.
"zevkle uğraşırım." dedi arda. dudağından öptü sevdiğinin. omuzlarından ittirip üzerine çıktı kenan'ın. ağır tempolu öpüşme sırasında partnerinin alt tarafında büyüyen şeyi hissediyordu. kenan'ın çıplak göğsüne tutunuyordu dengesini sağlamak için. kenan'ın ağzından ufak bir inleme kaçtı. arda bugün yeniden özgüvenli günündeydi, yani öyle düşünüyordu kenan.
kendini geri çekti arda. "sıkıldım. yine sıkıcısın." dedi şakayla. olduğu yerde doğruldu. "ne yapsak ki senin bu baygın hallerinden?"
kenan cevapladı. "dudaklarım baygın olabilir ama alt tarafım hiç olmadığı kadar diri sevgilim."
"demiştim, yorgunum." indi yatağın üstünden. "onu da kendin hallediverirsin, duşa gidiyorum ben. dün de gelince almamıştım zaten."
kenan banyoya doğru giden arda'ya doğru bakakalmıştı. beklediği tepkiyi alamamıştı ama arda'yı hep en zor haliyle seviyordu. en zoru yenmek ise baldan tatlıydı onun için.
