2

614 54 49
                                    

"kapıyı açar mısın arda?"

arda evde yokmuş gibi davranıyordu ama kapısının önündeki bir çift ayakkabı veya evin önündeki araba evde olduğuna dair yeterince ipucu veriyordu. buna rağmen açmayacaktı kapıyı.

kenan ise tam yedi dakikadır arda'nın kapıyı onun için açmasını bekliyordu. "bu şekilde bir şeyleri çözemeyiz, lütfen kapıyı açar mısın?"

arda en sonunda yılıp araladı kapıyı. "sadece beş dakika..."

kenan; arda'nın tepkisiz, ruhsuz suratına bakıp içeriye geçti. konuşmanın iyi geçeceğine dair ümidi biraz daha kırılmıştı.

arda'nın kendisini bir nebze olsa dinleyip evine geri döneceğini düşünüyordu en başında. "nasıl olsa evi, öylece bırakıp gidemez." aklından geçen cümle ilk birkaç gün böyleydi. fakat arda'nın evden ayrıldıktan iki hafta sonra kenan'a yolladığı boşanma dilekçesiyle gerçekler yüzüne tokat gibi çarpmıştı, arda artık onunla birlikte olmak istemiyordu. kenan ise dilekçeyi eline aldığı gibi arda'nın evinin yolunu tutmuştu.

"arda'nın evi" ironik bir tamlamaydı artık. ne de olsa arda'nın evi eskiden kenan'ın yanıydı.

kenan salondaki koltuğa oturdu. şakaklarını ovaladı. arda'nın inadına akıl sır erdiremiyordu. kendisine ders vermek istiyorsa bu şekilde olmamalıydı. ama ders verecek olsa bu denli sakin olan arda'nın hıncı bu kadar keskin bir şekilde çıkar mıydı? onun yerine daha öncekiler gibi günlerce sessiz kalıp kendisine sırtı dönük şekilde uyumaz mıydı?

arda karşısındaki tekli koltuğa oturdu. "niçin kapımı bu kadar yumrukladığını öğrenebilir miyim?"

"neden olduğunu kendin biliyorsun." kenan elindeki kağıtları sehpa üzerine attı. "bu da ne demek şimdi?"

"yeterince açık değil mi? gittiğim günden beri belliydi böyle olacağı." duraksadı. "ben daha fazla üzüleceğim bir ilişki içerisinde bulunmak istemiyorum."

"o gün de her zamanki kavgalarımızdan birini etmiştik sorun nedir peki? anlam veremiyorum, her şey o kadar-"

arda, kenan'ın sözünü kesti. "hayır her şey o kadar 'güzel' falan değildi. sorun da tam olarak bu zaten.

ben seninle kavga etmekten yoruldum, anlamıyor musun? seni sevip anlaşamamaktan, iletişimsizliğin büyüklüğünden yoruldum. ikimiz de birbirimize tahammül edemiyoruz. belki de en doğru olan şey budur diye düşünüyorum."

"hayır ben böyle düşünmüyorum. kavgalarımızdan sonra her ne kadar kırılsak da onardık birbirimizi. darılıp barışsak da, kıyamet kopacak ve birbirimizden ayrı yerlere savrulacak olsak da biz ayrılamayız."

"fazla masal okumuşsun sen kenan." arda keskin lafıyla ortalıkta soğuk bir rüzgar estirmişti. kenan ise ettiği lafın altında ezildiğini hissediyordu. arda bunca zamandır kendisine karşı böyle mi hissediyordu? 'kenan hayal aleminde yaşıyor.'

arda sözüne devam etti. "lütfen zorluk çıkarma ve şu belgeyi imzala. ikimiz de bundan sonra birbirimize karşı daha fazla kırıcı olmayalım."

kenan düşündü. seviyordu, her şeyin bir çözümü olduğuna inanıyordu. arda ise bunun tam aksine bu düğümün asla çözülmeyeceğine, kesip kurtulmanın tek çözüm olduğuna inanıyordu. fakat kenan'ın gözü karaydı, ne istese alırdı ve o arda'dan ayrılmak istemiyordu. kedi, arda'sız ne yapardı ayrıca?

"hayır," dedi kenan. "ölüm bile olsa ucunda imzalamayacağım."

arda beklediği cevabı alamamıştı. kaşlarını çattı. "ne demek imzalamayacağım?"

"seni seviyorum," arda beklenmedik cevapla kaşlarını kaldırdı. "ne kadar seni sevdiğimi en iyi yine sen biliyorsun. sen fikrini değiştirene kadar vazgeçmeyeceğim."

"illaha bir aylık işi uzatmak istiyorsun değil mi? sırf bana olan hırsını almak için uğraştırmak istiyorsun beni."

biraz haklıydı arda. kenan onu uğraştıracaktı, kendisine geri dönmesi için.

"ister iki aya, ister on iki aya uzatırım. imzalamayacağım, sense benim için pervane olacaksın, yeniden."

arda cevapladı. "imzalamasan da en yakın zamanda ayrılacağız. elimden geleni yapacağım."

"en iyisini dene. karşımda hiç şansın yok." iş bir tür gurur savaşına dönüşmeye başlamıştı bile. kenan'ın ise bu noktada geri dönmeye hiç niyeti yoktu, aynı şekilde arda'nın da.

"görürüz," dedi arda. "göreceksin, kedi'yi senin yalnız kalmaman için sana bırakmıştım ama onu bile alacağım senden."

kenan gülümsedi. birbirlerini bu denli sevip nasıl asla anlaşamadıklarını anlayamıyordu. her işin sonu bu tür kavgalara çıkıyordu. nostaljik... arda ise yanakları pembeleşmiş, kızgınken her zaman kenan'ın favorisiydi. o her şeye rağmen kenan'ın en sevdiği şeydi.

"kedi ile evimizde seni bekliyor olacağız. yatağımın sağ tarafı her zaman senin için boş olacak."

arda konuşmamaya karar verdi. yatağını, kediyi ve favori üçlü koltuğunu gerçekten özlemişti. ama bu üç şeyden fazla özlediği bir şey varsa o da kenan'dı. kenan'ın sıcak kolları, kafasını yaslayarak uyuduğu göğsü, saçlarını okşayan yumuşak elleri... 'bu noktadan dönüş yok.' diye düşünüyordu arda. artık kenan'ın çok sevdiği kolları arasında uyumayacak, sabah güzel gözlerine bakarak uyanmayacak veya çok sevdiği üçlü koltuk üzerinde onunla nahoş şeyler yapamayacaktı. 'olması gereken bu.' diye geçirdi içinden. 

sessizliğin hüküm sürdüğü odada kenan kendini bir fazlalıktan başka bir şey olarak göremedi. "kalkayım ben, rahatsızlık verdiysem kusuruma bakma."

arda onu geçirmek için ayağa kalktı.

"otur lütfen, sana daha fazla bulaşmış olmak, sorun çıkarmış olmak istemiyorum. sessizce ayrılırım." kenan sehpanın etrafından dolaşıp arda'nın önünde bitti. yüzünü öpücüklere boğmak, ona sımsıkı sarılmak istiyordu. 

"öpebilir miyim seni?" ağzından bir anda döküldü sözler.

arda ise kenan'ın büyüsüne kapılmıştı soruyla birlikte. ayrılacaktı fakat seviyordu eninde sonunda. kafasını olur anlamında salladı. kenan ilk olarak dudağının kenarına bir buse kondurdu. doyamamışlık hissiyle mücadele edemeyip dudağına bir buse daha kondurdu. "seni seviyorum." yineledi cümlesini.

"ben de." diye yanıtladı arda. "işleri daha fazla zorlaştırmadan git lütfen."

"daha zor şeyler seni bekliyor arda. beni imzalamak için ikna etmen gibi şeyler..." diye cevap verdi kenan. "imzalamayacağım, her zaman senin için evimizdeyim. senin için kapım, kalbim daima açık." arda'nın elinden sımsıkı tuttu. bir buse de eline kondurdu. "gidiyorum ben."

son cümlesinden sonra evden çıktı kenan. arabasına atladığında kafasını direksiyon simidine yaslayıp neler yapacağını düşündü. söylediklerinin arkasındaydı, ne istiyorsa bu zamana kadar almıştı ve yine alacaktı. karşısında ise küçümsememesi gereken kendi canından çok sevdiği biricik eşi vardı. fakat bilirsiniz, aşkta ve savaşta her şey mübahtır.

_____

bu ikilinin dinamiği süper bence yazı yazması aşırı eğlenceli. gece olduğu için de uykum geldi çok yazamadım ama bir dahaki bölümler uzun olacak garanti ediyorummm










































loverman, arkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin