Selam,
Keyifli okumalar, dilerim seversiniz.
Bir sonraki final bölümümüzde görüşmek dileğiyle.
Sevgiler
-------
Yola çıktığından beri yaklaşık iki saat geçmişti. Ana yollar, yerini ormanlık arazinin iç kısımlarına giden daha dar tali yollara bırakmıştı. Ancak Alaz'ın ağzından şimdiye dek tek kelime çıkmadı. Gece boyunca uyumamasına ve gün ağarmadan yola çıkmalarına rağmen oturduğu arka koltukta gözünü kırpmadan dışarıyı seyrediyordu. Arabayı kullanırken ara sıra aynadan onun durumunu gözetleyen Can'ın gördüğü görüntü bu olmasına karşın işin iç yüzü farklıydı.
Geniş bir şekilde arabanın arka koltuğuna yaslanmıştı Alaz. Bir eli, katılacağı ortama zıt siyah kumaş pantolonun örttüğü bacağının üstündeydi. Yine başparmağıyla, işaret parmağındaki yüzüğüyle oynuyordu. Önceleri bu hareketi yaptığında istemsizce olduğunu bilirdi. Ama artık kasıtlı olarak yapıyordu. Asi'yi her daim aklında ve kalbinde taşımasının ona yetmediği gibi bu yüzüğe dokundukça onu daha da yakınında hissediyordu. Bu parçayı daha ilk tanıştıkları gün ondan aldığını, günlerce çantasında taşıdığını ve odasında sakladığını öğrenmesi ona artık çok daha değerli bakmasına yol açmıştı. Çünkü bu artık onun değildi, Asi den kendisine verilmiş bir hediyeydi. Hayatındaki her şeyin, kendisi dâhil, Asi'nin olduğu gibi bu da onun olmuştu.
Gözünün önünde, arabanın hızıyla aynı orantı da akışta olan yeşil ağaçlar, geniş araziler ve tek tük evlere bakarken onların farkında değildi, sadece bakıyordu fakat görmüyordu. Diğer eliyle saçlarını geriye doğru taradı ve bir süre elini çekmeden derin bir nefes verdi. Sırtındaki koca yükten, onu hayatını yaşamaktan alıkoyan zincirlerden kurtaracak av partisine gidiyor olduğu için aslında çok hevesli ve kararlıydı. İçini sıkan ve nefes almasını zorlaştıran, bu durumu, gerçekleri Asi den saklıyor olduğuydu. Daha dün gece Asi kollarındaydı, dudakları saçlarında, boynunda nefesi, teninde parmakları vardı. Ama Alaz ona ertesi gün nereye gideceğini ve ne yapacağını söyleme cesaretini göstermemişti, gösterememişti.
Vardıkları yerde devasa boyutta ve siyah demirden oluşan dış kapı kendisinden beklenmeyen incelikte ve ses çıkarmadan açıldı. Yeni doğan güneşin ışıkları altında parlayan siyah araba çiftlik evinin önündeki pek çok lüks aracın yanında yerini alırken Alaz, Asi'ye ne denli büyük bir haksızlık yaptığının farkına daha da varıyordu.
Bu gördüğü evin taş duvarlarının ardında intikamını alacağı hamleyi yapabilir, kuş gibi hafifleyebilir ve yeniden özgürce uçabilirdi. Onlarca ters gidebilecek senaryonun arasında bu en iyi ihtimaldi.
Ancak aynı duvarların üzerine kurulu olduğu zemin, onun yüz üstü ve kanlar içinde yatacağı bir ana da şahitlik edebilirdi. Kendi ayaklarıyla ölümüne gelmiş olabilirdi ve bundan Asi'nin uzun süre haberi olmayabilirdi. Öleceğinden korkmadı Alaz ya da üzülmedi. Bu noktaya gelebilmek, az önce geçtikleri demir kapıdan sorgulanmadan sızabilmek için yaptıkları, bu düşündüğü kendi sonunu makul bile kılıyor olabilirdi.
Onun içini yakan Asi'nin yeni kendine gelen kırılgan bedenine hiç geçmeyecek bir Alaz yarası bırakmak olacaktı. Ona çok kızacaktı hem de çok ve Alaz, Asi ona kızarken ne kadar güzel olduğunu söylemek için yanında olamayacaktı.
Arabanın çalışması durduğunda daldığı düşüncelerinden sıyrıldı. Yüzünde ciddi bir ifadeyle dikiz aynası üzerinden Can'a baktı.
"Her şey için teşekkürler Can. Hepsinden öte çok iyi bir dost oldun..." duraksadı ve toparladı. "...yani dostsun. Şimdi gidebilirsin, beklemene gerek yok." aklında edemediği veda varken hemen karşısında duran Can'a bunu yapmamaya gönlü elvermemişti. Pek göstermediği gerçek halliyle bunu yaptı. Öyle ki Can afallamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötü Kan / Aslaz
FanfictionKirli dünyanın içinde temiz kalabilir misin? Ya ilkelerinle ters düşersen? Asi ve Alaz, taban tabana zıt iki dünya. Çarpıştıklarında ya bir olacaklar ya da birbirlerini yok edecekler. İlk kez karşılaştıkları ılık bir yaz gününde hayatın onlara geti...