15. Bir Varmış, Bir Yokmuş - Kısım 1

2.7K 124 272
                                    

Selam,

Haziran da başlayan yaz dizimiz adet olduğu üzere Eylül de bitiyor. Baştan sona benim için inanılmaz zevkli bir maceraydı. Her bölümü yazarken, Asi ve Alaz'ın hayatlarına ortak olmaya çalışırken çok heyecanlıydım. Sizlerin yorumlarınızı okudukça inanın bu heyecanım daha da arttı. 

Her şey için teşekkür ederim.

Bir önceki bölüm çok soru işareti oluştuğu için finali iki kısım şeklinde hakkını vererek yazmak istedim. Keyifli okumalar, dilerim seversiniz.

Sevgiler

-------

Misafirlerin konakladığı taş evler arasında yürüyordu. Havanın karanlığında, etraflarını çevrelen geniş ormanlık araziden yükselen kuşların, cırcır böceklerinin sesleri ve yere sağlam basan pahalı ayakkabılarının çıkardığı tok sesler yankılanıyordu. Bu gecenin bekledikleri gibi gitmesi için yapacağı son hamlesi, şu an ceketinin cebinde olan ve gerekli programı yüklediği Luca'nın telefonunu birazdan gerçekleşecek görüşmeleri sırasında ona belli etmeden geri vermek olacaktı. Alaz, Asi'yi odalarında yalnız bıraktığı için fazlasıyla huzursuzdu. Son konuşmaları ve ona sarılırken iyiden iyiye mahzunlaşması tüm gün canını okuyan, ona hesap soran aşina olduğu asi karakterine çok uzaktaydı. Buraya gelmese karşılaşması hiç mümkün olmayan tanıştığı karanlık insanlar, uyum sağlamak için gösterdiği çabanın onda yarattığı stres ve cani bir şekilde yapılan av partisi hepsi onu ruhen yıpratmış olmalıydı. Bu yüzden konuşmayı mümkün olduğunca kısa kesip buradan ayrılmak, Asi'yi kollarını alarak onunla konuşmak ve rahatlatmak istiyordu.

Daha önce gizli şekilde giriş yaptığı taş evin ön kapısına geldiğinde bekleyen sert yüzlü korumalar Alaz'ın varlığını fark etti. Önlerini ilikleyerek kenara çekilip yol açtılar. Alaz, düz yüz ifadesi ve keskin bakışıyla onları belli etmeden kesti ve kapıda bekletilmemesine şaşırdı. En azından geldiğini haber verirler diye bekliyordu. Kendisine bakan çekinik ve korku dolu gözlere alışmıştı. Bölgesinde ve mekânlarında yarattığı etki sonucu çoğu kişi onunla göz göze gelmemek için iki kere düşünüyordu. Ancak yurtdışından gelen adamların da olduğu bu ekibin aynı tavrı göstermesi tuhafına gittiyse de sorgulamadı ve kendisine açılan dış kapıdan evin içine doğru adımladı.

Akşamüstü vakitlerde adımlarına dikkat ederek dolandığı salonun içinde iki eli cebinde rahat bir şekilde yürüdü. Her duruma hazır olmak için meraklı gözleriyle işine yarayacağını düşündüğü eşyaları taramaya ve bulunduğu odayı tanımaya çalıştı. Luca ortalarda gözükmüyordu. Geniş salonun tam ortasına geldiğinde arkasından işittiği sesle irkildi ve başını çevirdi.

"Buradasın, çok iyi. Lenslerimi çıkarmam gerekiyordu, beklettim..." keten takımının ceketini çıkarmıştı ve gömleğinin kollarını bileğinin üstüne kadar sıvamıştı. Gözündeki ince kesim yuvarlak gözlüğe hafifçe dokunup daha da yerleştirdi ve gülümsedi. "...bu gece bir migren atağını kaldıramam. Hazırlıklı olmalıyım..." eliyle yan yana duran büyük iki tekli koltuğu gösterdi. "...lütfen oturmaz mısın?"

"Yoğun bir gün oldu." dedi Alaz, Luca'nın gösterdiği yere otururken davranışları hala temkinliydi.

Bardağa dolan sıvı seslerini takip eden sürede Luca iki elindeki viski bardaklarını tam ortalarında olan minik ahşap sehpaya bıraktı. Kendisi de onun yanında olan tekli koltuğa oturdu.

"Kesinlikle! Ama her anına değdi." dedi derin bir nefes bırakarak yerleştiği koltukta.

Rahat tavırları ve onunla çok daha önceden tanışıyorlarmış gibi konuşması Alaz'ı sebepsiz bir şekilde geriyordu. Aklında ona dair bazı düşünceler giderek daha da netleşmeye başlıyordu ancak bir o kadar da bulanıktı. Önceki hayatı olarak nitelendirdiği yaşamından biri olması ve ailesini tanıyor olması çok mümkün gelmeye başlamıştı. Yine de bunu konduramıyordu.

Kötü Kan / AslazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin