"Neden kendine hakim olamıyorsun? Burayı süper lig ile falan mı karıştırdın?"
İsmail'in sızlanmalarıyla beraber yatakta başını ovuşturuyordu Barış. Birkaç gündür kafası çok yoğun olduğundan, normalden daha da gergindi. Maçta kendini tutamamıştı yine. Şimdi takımın ona en çok ihtiyacı olduğu anda oynayamayacak olması hem onu, hem diğerlerini üzmüştü.
"Üzgünüm."
İsmail, Barış'ın dediklerini duymamazlıktan gelerek üstündeki bornozu kenara atıp üstünü giyinmeye başladı.
Barış ona doğru kafasını çevirdi. Altına şortunu giyen bedene bakarken iç çekti. Birkaç gün onlar için nasıl bu kadar yorucu geçebilirdi?
***
"Bebeğim, üzülme bu kadar. Sadece yemekte birlikte olamayacağız o kadar. Sonra yine beraberiz."
"Barış ne yapayım? Uyardıkları yetmedi mi? İlla ayrı oturmak zorunda mıydık? Öyle uzaktan birbirimize mi bakacağız sadece?"
Antremanlarda gösterdikleri yakın tavırlar, birkaç oyuncu dahil koçlar ve başkanların da hoşuna gitmiş değildi. Aldıkları ikazdan sonra ikisinin de ayrı oturulmasına karar verilmişti. Barış bunu o kadar önemsemezken, İsmail rahatsızdı.
Çünkü şimdi önlerine gerilen her setin, ileride bir duvar olacağını biliyordu."İsmail, abartılacak bir şey yok. Sadece şimdi ayrı kalacağız, bir şey olmayacak. Tamam mı?"
Barış anlamıyordu. İsmail'in ne kadar huzursuz olduğunun farkında değildi. İsmail için ayrı oturmak bir sorun değildi, ayrı oturtulmaları bir sorundu.
Yemek boyunca Barış, İsmail'e kilitliydi. Her bir hareketini kafasına kazıyordu. Ona bir kere bile dönüp bakmaması, Barış'ı sinirlendiriyordu. Yatarken bunun hesabını soracaktı ama o an ortama ayak uydurmak zorundalardı.
Akşam herkes odasına çekildikten sonra Barış yatakta oturmuş İsmail'i bekliyordu. İçeri giren sarışınla birlikte elindeki telefonu bir kenara bıraktı.
İsmail üstündeki eşofman takımını çıkarıp geceliklerini giyerken, ikisi de konuşmadılar. Sadece koridordan birkaç kişinin sesi dolduruyordu odayı.
Barış'ın yanında yer aldığında konuşmaları gerektiğini biliyordu. Fakat istemiyordu. Gerçeklerle yüzleşmek, her zaman insanın üstünde bir yük oluyordu."Hani her şeye birlikte göğüs gerecektik?"
İsmail'in titreyen sesi ile Barış'ın midesinde değişik bir his belirivermişti. Gerçekten İsmail'in bu konuda bu kadar hassas hissettiğini unutmuştu.
"Germiyor muyuz?"
Barış meydan okuyordu. Biliyordu, geremezlerdi. İnsanlar onlardan güçlülerdi. Sadece şu an kendilerine inanmak istiyorlardı.
İsmail'in duymak istediklerini söylüyordu ama İsmail ondan doğruları duymak istiyordu."Şimdi herkesin bize karşı tavır aldığının farkında olmalısın İsmail. Bunu yapmak zorundaydık."
Değillerdi. Ya da belki de öylelerdi.
"Barış ben uzak görünmek istemiyorum. Herkesin her dediğini ne zamandır ciddiye alar oldun? Şimdi bizi yan yana göstertmeyen adamlar ileride daha da fazlasını yapmazlar mı sanıyorsun?"
Barış elini İsmail'in baldırına koyduktan sonra başı öne eğik olan adam, ıslak gözlerini kaldırdı. O, Barış kadar dirayetli değildi. İnsanları umursamamak istiyordu. İstediği gibi yaşamayı istiyordu. Sadece bazen kimsenin tanımadığı bir adam olmayı diliyordu. Sevdiği adamın elini gururla tutabilmek istiyordu. Kimseyi umursamadan.
Fakat Barış biliyordu ki bunu yapmak zorundalardı. İleride pişman olmamak için, şimdi zarar görmemek için, taraftarlarını üzmemek için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
honeymoon [All About Baism]
Fanfiction|İsmail Yüksek| |Barış Alper Yılmaz| Toplum baskısı yüzünden istedikleri gibi yaşayamayan, birbirini çok seven İsmail ve Barış'ın hazırlık maçlarından sonra birlikte tatile gitmelerine küçük bir göz atış <3