vibe. [smutshot!]

350 46 113
                                    

bu bölüm cinsel ögeler barındırmakta, rahatsız olacağınız takdirde okumamanızı tavsiye ederim. İyi okumalar!!

***

"Yapabileceğimizi sanmıyorum."

İsmail'in mızmızlanarak söylediği şey ile Barış dudaklarını büzdü.

"Lütfen! Gerçekten seni zor duruma sokmayacağım, söz veriyorum."

İlişkilerinde yeni şeyler denemeye açık olan Barış, daha alışılmış zevkleri olan sevgilisine çoğu zaman bir şeyleri kabul ettirmeye çalışıyor ve çoğunlukla da başarılı oluyordu.
Üstüne giydiği polo yakanın düğmelerini bağlayan adama arkasından sarıldı. Hassas olduğunu bildiği yere, ensesine, uzunca bir öpücük kondurdu. Yavaşça sağa sola doğru sallanmaya başladıklarında çenesini, omzuna yasladı.

"Lütfeeen!"

İsmail derin bir nefes almış ve aynadan diğeriyle göz teması kurmuştu. Ona bakan gözlerin içindeki parıltıyı görünce, düşünceleri değişmek zorunda kalmıştı.

"Barış farkında mısın bilmiyorum ama milli takım yemeğinde vibratör kullanmak istiyorsun?"

Barış, onun ağzından duyunca utanmak yerine bulduğu akıllıca fikir ile kendiyle gurur duymaktaydı. Kafasını hızla salladı ve yanıt bekler şekilde ona yavru köpek bakışlarını gönderdi.

***

Birlikte geldikleri geniş ve lüks restorana girerlerken Barış hatırlattı.

"Eğer dayanamayacak gibi olursan safeword 'vanilya' tamam mı?"

İsmail başını salladı ve daha şimdiden hiçbir baskı hissetmemesine rağmen garip ve rahatsız hissediyordu.
Üstünde beyaz polo yaka ile, altında bej bir kumaş pantolon vardı. Barış siyah bir gömlek ve yine siyah kumaş pantolon giymişti. Taktıkları çift bilekliklerinden başka takıları yoktu.

Erken geldiklerinden ötürü, hazırlanmış geniş masaya yan yana oturmuş, diğerlerini beklemektelerdi.

Eli telefonuna ulaşmış olan Barış, bir uygulamaya girmiş ve İsmail rahatsız hissetmeye başlamıştı. Barış'ın elini izlediğinde siyah ekranda oluşan, Barış'ın parmağıyla birlikte arkasında kırmızı bir iz bırakan uygulamayı incelemeye koyuldu. Bu işler böyle mi ilerliyordu?
Barış'ın hareketlerine paralel hissettiği baskı ile yerinde kıpırdandı.

Bir süre sonra masa yavaş yavaş toplanmaya başlamış, garsonlar suları yerleştirmektelerdi.
Milli takım ruhu insanlar tarafından çok sevilmiş ve maçlar hariç de insanlara bu samimiyet aktarılmak istenmişti. Diğer yıllara göre "kolej" havasında olan bu takım, spor hariç birbirlerine çokça saygı ve sevgi besliyorlardı da.

İrfan, Kerem ve Altay'ın da gelmesi ile masa tamamlanmıştı. İrfan, İsmail'in; Altay ve Kerem de Barış'ın yanına oturmuştu. Herkes yanındaki ile çoktan kulüp dedikodularına dalmıştı.

Masaya getirilen çorbalar ile birlikte Barış, telefonunu kapatıp ters bir şekilde kasesinin yanına bıraktı. İsmail rahat bir nefes alarak yanındaki İrfan ile konuşuyordu. En azından midesine bir şey girebilecekti.

"Bu Kent de Sebo ile kavga etmiş duydun mu?"

"A a, ne olmuş?"

İrfan, İsmail'e doğru yaklaşıp fısıldadı:

"Bunlar tartışmış, sonra Kent buna demiş 'sen kötü oynuyorsun sonra bana bağlıyorsun'. Tabii Sebo da durur mu? 'en azından oynuyorum, senin gibi hem oynamayıp hem eve tıkılmıyorum' demiş."

honeymoon [All About Baism]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin