𝗠𝗜𝗦𝗧𝗥𝗘𝗦𝗦

115 21 42
                                    


Yine uzun bir bölüm 🤠 bu bölüm yüzünden bir 8283727373 yıl yb gelmeyebilir ahahah😇

Bu arada dostlar bunun mini bir fic olduğunu unutmayalım lütfen 😉

Yorumlarınızı bekliyorum,iyi okumalar 😽😽


-ⅩO-


Wooyoung'un uykusu oldum olası hafifti. Camı açık bırakarak uyuduğu yaz akşamlarında en küçük bir araba sesi onu gecenin yarısı derin uykusundan uyandırıp tüm gününü zehir edebilirdi. Bu yüzden sıcaktan kıçı terlese de camı kapatmayı ihmal etmezdi biraz daha uyuyabilmek için.

O yüzden Yunho'nun çok da yumuşak denilemeyecek bir şekilde kendisini sallaması garsonu nasıl uzun boylu adamın elini omzuna koyar koymaz uyanmadığını merak etmesini sağladı.

Gözlerini araladığında kendisinin olamayacak kadar yumuşak yatağı ve tutulan boynunu hissettiğinde yüzünü buruşturdu. Bir süre memnuniyetsizce etrafa baktığında odanın gündüz aydınlığında daha da büyük göründüğünü fark etmişti. Gözleri omzundaki elin sahibine döndüğünde Yunho sabırla ayılmasını bekliyordu.

"Kahvaltı yapsan iyi olur, saatlerdir bir şey yemedin."

Gri saçlı korumanın hatırlatmasıyla Wooyoung ne kadar aç olduğunu fark etti. Açlığa uzun süre dayanabilirdi yaşadığı harika hayat sağolsun fakat bu kadar acıkması dünden beri sadece kahvaltı ile durduğunu hatırlattı.

Yanından gelen mırıltılar ile başını eğdiğinde hâlâ aynı pozisyonda yatan San'ı gördü. Önceki geceye benzer bir şekilde ölecek gibi durmuyordu, suratına biraz renk gelmişti ama şakaklarında birikmiş ter tanecikleri durumunun çok da iyi olmadığını gösteriyordu.

"Bırak uyusun." dedi Yunho hafifçe doğrulurken. "Bu hafta yirmi saat anca uyumuştur, sen bile olsan eminim şu an onu uyandırman hiç hoşuna gitmeyecek."

Wooyoung büyük gözlerini tekrardan Yunho'ya çevirdi. Kendisinin uyku problemleri olduğunu sanarken San'ın sadece yirmi saat uyuduğunu öğrenmek bu düşüncesini anında yok etmişti.

Belki de uyku problemlerinden çok klan problemleridir ha?

Wooyoung bu düşünceyi görmezden geldi sanki kaçabilir gibi.

Oturduğu yerden kalkıp yavaşça önünden ilerleyen korumayı takip etti. Yanından geçtiği büyük boy aynasından tipini görünce anında baktığına pişman oldu.

Bardan geldiği oldukça belli olan kıyafetleri, dağılmış saçları ve yok olmuş makyajı ile kesinlikle iyi görünmüyordu. Yapacak bir şey yoktu,bu şekilde hayatta kalıcaktı.

Merdivenlerden aşağıya indiklerinde anında burnuna dolan yemek kokularıyla yutkunmadan edemedi. Yavaşça mutfağa baktığında Haein'in beceriksizce topladığı uzun saçlarıyla ve Mingi'nin gün ışığında pamuk şekere benzeyen saçlarını gördü.

İkili sohbet ederek kahvaltıyı hazırlarken yakın gözüküyorlardı. Özellikle geldiğinden beri kendisine surat asan Mingi kısa boylu kızın sözleri ile büyük bir kahkaha attı herkesin uyanıp uyanmamasını umursamadan.

"Sizi bekleyene kadar dışarıda yeseydik hem daha hızlı hem daha az masraflı olacaktı."

Wooyoung duyduğu sesle başını çevirdi. Doktor dünkü profesyonelliğinden eser olmadan uzandığı L koltukta telefonuyla uğraşırken konuştu. Giydiği beyaz tişört ve bol siyah eşofman altıyla diğer herkes gibi sanki burada yaşıyormuş gibi duruyordu.

The Host - WooSanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin