𝗣𝗥𝗜𝗦𝗢𝗡𝗘𝗥

108 18 24
                                    


Uzun süre sonra merhaba canolar😚

Bölüm atmayalı baya oldu biliyorum evet bir çoğunuz da ne zaman geleceğini soruyorsunuz ama inanın ben de bilmiyorum😅 Okulum olsun sosyal hayatım olsun çok meşgulüm bu bölümü nasıl yazdım ne ara oldu anlayamadım bile

Neyse umarım beğenirsiniz, lütfen bölümler arası olan boşlukların kusuruna bakmayın cidden içime sinip bu kurguya yakışacak bir bölüm istiyorsam adam akıllı dolu olmayan bir zihne ihtiyacım var ve bu aralar bu fırsat çok az ayağıma geliyor

Öpüldünüz keyifli okumalar fikirlerinizi belirtin lütfen 😚😚😚

-ⅩO-

"Çikolatalı istiyorum!"

Wooyoung duyduğu gereğinden fazla yüksek ses ile yüzünü buruşturup yanağını daha fazla yabancı fakat ferah kokunun kaynağına sürttü. Deterjan kokusuna eşlik eden hafif parfüm kokusu erkeksiydi ve kesinlikle kendisine ait değildi. Kaşları çatılırken sesler daha da netleşti.

"Pekâlâ, yanına ne istersin? Meyve suyu?"

İnce kadın sesiyle Wooyoung'un gözleri anında açıldı. Birkaç kez gözlerini kırpıştırıp siyah çarşaflara ardından boydan boya bütün camı kapatan koyu gri perdede gezinmişti.

Bura kendi evi olmaktan oldukça uzaktı.

Ama tanıdık oda ve sızlayan anlı bütün olanları kendisine hatırlatı beklemeden. Garson yattığı yerde dikleşip çatık kaşları ve memnuniyetsiz surat ifadesi ile yere bakarken konuşmalar devam etti.

"Gel bakalım şöyle."

Haein'in kıkırtıları kulağına dolarken hızla üstündeki siyah çarşafları itekledi.

Harika, Wooyoung daha beter bir şekilde uyanamazdı.

Yanından geçtiği boy aynasından tipine bile bakmadan hızlı adımlarla merdivenleri inmeye başladı.

Merdivenlerin sonuna geldiğinde duraksayıp önündeki manzaraya bakmıştı.

Haein bir yandan yaptığı pankekleri çevirirken diğer yandan hiç zorlanmadan Kyungmin'i kucağında tutuyordu yan bir şekilde. Küçük çocuk ise suratındaki kocaman gülümseme ile halinden memnun,merakla pişen pankeklere bakıyordu.

Onlardan çok da uzakta olmayan geniş omuzların sahibi ise kahve makinesinin önünde kalçasını tezgaha yaslamış hâlâ dumanı tüten kahvesini yudumluyordu.

Dışarıdan bakıldığında küçük bir aileyi anımsatan bu görüntü Wooyoung'un midesini bulandırdı.

Özellikle San ve Haein'in böyle olacağını bilmek ise bu görüntüye daha fazla katlanamamasına sebep oldu.

"Kyungmin."

Gereğinden sert çıkan sesi elbette kardeşine yöneltilmemişti. Anında üç çift kendisini bulurken Kyungmin'in yüzündeki gülümseme saniyelik büyümüş fakat ardından yok olmuştu. Olduğu yerde çırpınmaya başladığında genç kadın yavaşça küçük çocuğu yere bırakmış, garsonun kardeşi çıplak ayakları ile hızla abisine koşmuştu.

Minik kollar anında bacaklarına dolanırken Kyungmin büyük gözlerindeki endişe ile abisine baktı.

"Acıyor mu?"

The Host - WooSanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin