Kahve rengi gözleri ile bana bakıyordu. "Umare" dedim gözlerine bakarak. Ardından başımı sol tarafıma çevirip sesli bi şekilde nefes aldım. "Öyle bakma.."
Nedense kendimi garip hissediyorum öyle baktığında. Özellikle kızlar bana bakınca rahatsız oluyordum. Ama şimdi dahada garip oluyor durum. Gerçi ben başlattım bu bakışmayı suç benimdi.
Umarenin halada baktığını anlayınca, "Bak hala bakıyor!" dediğimde hemen başını aşağı eğdi ve "Anlamıyorum seni" dedi. Gülümseyip; "anlamanı istemiyorum zaten." dedim.
"Sadece sana yardım edeceğim. Sonra ise..." deyip sustum... Sonra ne olucaktı? Sevimli çocuk annesine kavuşacaktı. "Sonra ne?"
"Sonrası ise Allahu alem!" deyip arkamı döndüm. Geride garip ve soru dolu bakışlar bırakarak. Parktan çıkıp hava dahada kararmadan evin yolunu tutucaktım ki durup geri döndüm. Parkın girişinde Umareye baktım. Öylece durup düşünüyordu sanırım.
"Ehem!" diye bir ses çıkardığımda irkilip bana döndü. "Gelsene" dedim. Yavaş adımlarla gelip önümde durdu. "Hava soğuyor. Ve kararıyor. Eve gitmeyi düşünmüyormusun?" Umare etrafa bakınıp korkuyla yanıma yaklaştı.
İstemsizce dudağım yukarı doğru kıvrılırken bu halini masum siyah tavşana benzetmiştim.
Bi an duraksayıp ciddileştim. Kendine gel ulan! "Gidelim.." dediğinde geri çekildim. "Hanımlar önden" dediğimde iki saniyelik bana bakıp parktan çıktı. Bende arkasından yürüyordum. "Sen niye arkadan geliyorsun" dediğinde elimi cebime koyup: "geceler temkinsizdir ne olur ne olmaz"
"Anladım.." sessiz bi şekilde yolda yürürken hava karanlıklaştı ve ışıklar yanmadığı için yol gözükmüyordu bile. Ben öylece ilerlerken minik bir şeye çarptığımda, Umareye çarptığımı anladım. Tam düşecekken kolundan tutup incitmeyecek şekilde çektim.
"İyi misin? Neden durdun?" dediğimde kolunu kımıldattı. Anında kolunu bırakıp elimi salladım mahçup bi şekilde. En son ne zaman böyle rezil olmuştum? "Şey... Ben karanlıktan korkuyorum" dediğinde kaşlarımı çattım.
"Niye ki?"
"Sorma sebebini korkuyorum! Ben gidemem bir yere" dediğinde bir ses duydum. Gözümü kısıp baktığımda yere çöküp oturduğunu gördüm. Cebimden telefonu çıkarıp feneri açtım ve yola tuttum. "Kalk hadi gidelim" telefonuma bakıp ayaklandı.
"Şey... Bir şey rica ede bilir miyim?" dediğinde başımı salladım. "Arkamda değil yanımda ilerlesen olur mu?" tebessüm ettim ve başımla onayladım. Aramızda mesafe olmasına dikkat ederek yanında yürüyordum. Ebu Dardanın evinin yanına geldiğimizde Umare durdu. "Eve gitmeyecek misin?"
"Işı-" tam iki kelime laf edicektim sokaktaki lambalar açıldı. "Elhamdulillah! Neyse ben artık eve gideyim Esselamu aleykum" ben daha ağzımı açamadan koşarak karşıya geçtiğinde telefonu kapatıp cebime koydum ve öylece durup onun eve girmesini bekledim.
Eve girdiğinde bende eve girdim. Kapıyı ardımdan kapatıp koltukta oturan Dardaya baktım. Beni görünce elindeki kurabiyeyi bırakıp ayaklandı. "Esselamu aleykum kardeşim" dediğinde "va aleykum esselam" dedim.
Ceketimi çıkarıp astım ardından geçip koltuğa oturdum. "Napıyordun" dediğimde masaya koyduğu kurabiyeden bir ısırık aldı. "Hiç kurabiye yiyordum." dediğinde tabaktaki 4 tane kurabiyeden birini alıp bir ısırık aldım. Ağzıma dolan tuz tadı ile koşup gidip lavaboya tükürdüm. Ağzımı yıkayıp su içtikten sonra salona gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum Bir Sevda
Actionbu hikaye 19 yaşındaki genç bir erkeğin hikayesidir. burda pembe gözlüklü masallar aramayın. bu diyar dünya zındanından kurtulmak için çabalayan bi gencin diyarı. 🖋 "Ben Ebu Hureyre. ismime layık olmaktır görevim. doğduğum günden öleceğim güne kada...