1

257 19 16
                                    

"Pardon." dedim karşımdaki genç adama. Anında arkasını döndü. Acelem olduğu için inceleyemediğim çocuğun yüzüne baktım dikkatlice. Esmer teni, siyah saçları ve güzel bir yüzü vardı. "Ben İbrahim Beyle görüşecektim. Nerede olduğunu biliyor musunuz?" dedim nazik çıkmasına özen gösterdiğim sesimle. "Hangi İbrahim?" dedi çocuk. Soyadını unutmuştum. Cidden tam olması gereken yerde unutmuştum soyadını. Aferin bana. Aferin gerizekalı Ela.

Nevzat Demir Tesisleri'ne staj görüşmesi için gelmiştim ama içeride kaybolmuştum. Erken gelmenin faydası olarak da bekletmiyordum İbrahim beyi.

"Diyetisyen olan İbrahim Bey. İbrahim Ethem İraz." dediğimde çocuk gülümsedi. "İbrahim abinin odasını bulamazsın sen." dedi. İstemsizce kaşlarım çatıldı. "Niye bulamazmışım?" dedim. Mal sandı galiba beni.

Bu düşüncemin üzerine incelemeye başladım çocuğu. Muhtemelen teknik kadrodan biriydi. Üzerinde forma yoktu. Futbolcu olsa forması, arkasında da ismi yazardı. Ya teknik ekiptendi ya da buranın bir görevlisiydi. "Ben bile sürekli kayboluyorum burada. Sanırım ilk kez geliyorsun. İmkanı yok bulamazsın sen orayı." dedi çocuk gülerek.

"Sormadım say lütfen." dedim yürümeye başlamadan. Arkamdan yine gülme sesi duydum. "İbrahim abinin odası ters yönde ama sen bilirsin." dedi sesli bir şekilde. Durdum ve geri döndüm. "Bela mısın kardeşim sen? Ya yerini söyle ya da işime karışma." dedim sinirle. İkide bir laf söyleyip duruyordu. Bu sefer gülmeden cevap verdi. "Buradan çık, sağdaki kapıdan gir. Soldaki koridorun sonunda iki oda var karşılıklı. Biri İbrahim abinin, diğeri futbolcular için acil tarzı bir yer. Unutmaz ya da karıştırmazsan bulursun bücür." dedi.

Bücür mü? "Tanımadığın birine hangi hakla böyle konuşabiliyorsun?" dedim İbrahim abiyi unutup. Sinirlenmiştim çünkü. Bücür olmama değil. Zaten bücür de değildim. İlk defa gördüğü, adını bile bilmediği biriyle bu kadar uğraşması sinirimi bozmuştu. Bana cevap veremeden telefonuna gelen aramayla sustu. Yüzüme baktı tekrar. "Tekrar görüşeceğiz sanırım, bücür. " dediğinde yerimde tepindim. Yine yapmıştı, yine bana isim takmıştı.

Ne için geldiğimi hatırlayınca elimi yüzüme vurdum. Söylediği yolu da yarım yamalak hatırlıyordum. Yolu hatırladığım kadar gitmeye başladım. İçimden tekrar ediyordum. "İlk soldan sağa dönüyorduk." Sonunda bulduğum odaya baktım. Karşısında revir falan yoktu ki. Kapıyı açıp içeri girdiğimde birkaç şaşkın gözün bana bakmasına sebep olmuştum. Burası İbrahim beyi bırakın, oda bile değildi. Spor salonuydu.

"Bu kim oğlum?" dedi orta yaşlı bir adam. "Ben İbrahim bey için gelmiştim. Yanlış girdim sanırım. Kusura bakmayın." deyip geri geri çıktım hızlıca. Çıktığım koridorda tanıdık bir yüzü görmek beni mutlu etmek yerine sinirlenmeme sebep olmuştu. Elinde taşıdığı şeylerden emin olmuştum. Malzemelerden sorumluydu bu çocuk.

Yanındaki Tayyip Talha'yla gülüşerek geliyordu. Takımdakileri tanımasam da bir kız olarak belli başlı insanları biliyordum. Sosyal medya sağ olsun Tayyip Talha, Semih ve Mustafa gibi isimleri az çok biliyordum.

Çocuk beni görünce yüzündeki gülme büyüdü. "Buldun mu bari?" dedi dalga geçer gibi. Cevap vermeyince tekrar konuştu. "Koridorun başına git. Kapıda yazıyor." dediğinde beklemeden yürüdüm. Sonunda derin bir nefes verdim. Saate baktığımda mükemmel zamanlamama teşekkür ettim. Daha on dakika vardı.

O, on dakikanın içinde saçlarımı düzeltip elimle şekil verdim bozulan yerlerine. Telefon kameramdan makyajımı da kontrol edip kapıya vurdum. İçeriden gel, sesi gelince açtım kapıyı.

"Hoşgeldin Ela. Ben de seni bekliyordum." dediğinde gülümsedim. Çok heyecan yapmıştım. "Merhaba İbrahim Bey." dedim. Oturmam için koltuğu işaret ettiğinde hemen oturdum. "Gerçekten azmin gözümü yaşarttı." dedi gülerek.

Biraz fazla ısrar etmiştim. Yani, ilk başta kulübe başvurmuştum. Cevap gelmeyince stadın altındaki Kartal Yuvası mağazasına bir başvuru daha bırakmıştım. Çalışanlar ne kadar kendilerinin ilgisi olmadığını söylese de dinlememiş ve bırakmıştım kağıdı. Oradan da karşılık bulamayınca Instagram üzerinden yazmıştım. Tabii ki görmemişti İbrahim bey. Daha sonra uzun arayışlar sonrasında numarasını bulmuştum. Birkaç kez konuştuktan sonra dosyamı istedi. Hoşuna gidince de kabul etmişti stajyer olarak.

İbrahim beyin yanında çalışmak istememin sebebi, sporcu diyetisyeni olmak istememdi. Burası olmasaydı birkaç voleybol kulübene atacaktım başvurumu. Beşiktaş'ı destekliyordum. Babam gibi bir fanatik sizin de babanız olsaydı sadece Beşiktaş'a atardınız başvuruyu. Gelişimime en çok katkısı olacak büyük kulüpleri seçmiştim zaten. Neyse ki Beşiktaş olmuştu.

"Neden burası Ela? Bu ısrarının sebebini öğrenebilir miyim?" dedi samimi bir ifadeyle. Gerginliğimi atmıştım. "Sporcu diyetisyeni olmak istiyorum. Gelişimime en çok katkı sağlayacak yer burası ve sizdiniz." dedim. Gerçekten İbrahim bey çok başarılı bir diyetisyendi.

Sohbetimiz uzarken çay söylemişti bize. Çalışma saatleri, günleri ve mekan hakkında konuşmuştuk. Maaşı gerçekten önemsemiyordum. Yabancı dil bilmem ekstra avantaj olmuştu benim için. Staj dosyamın ilk imzasını da atmıştı. Daha samimi bir ilişkimiz olmuştu ilk andan. Birazdan da ekiple tanışmaya gidecektik. Voleybol, hentbol, basketbol ve diğer spor dalları için ayrı diyetisyenler de varmış. Ben İbrahim abiyle iletişim kurduğum için onun yanında olacaktım. Diğer bir deyişle futbol kısmıyla birlikteydim.

"Gel, ekiple tanışalım." dedi. Geldiğimiz koridordan çıktık. Yolda gördüğümüz herkesle tanışmıştım. Fizyoterapistinden sağlık görevlisine, güvenlikten masörüne kadar herkesle.

Bahçeye çıktığımızda idman yapan takımı gördüm. "Bunlar bizimkiler. Ara versinler, onlarla da tanışırsın." dedi bana. Çok sevecen, cana yakın bir adamdı. Benimle böyle ilgileneceğini hiç düşünmemiştim. Yanımıza doğru gelen Cemil abi "Hâlâ mı tanışıyorsunuz?" dedi dalga geçerek. Genel olarak takımda aile havası vardı. "Takım kaldı bir tek. Onları da görsün, hemen iş başı." dedi İbrahim abi.

"Geçmiş olsun çaylak." dedi Cemil abi. Yapılı ama tontiş bir adamdı kendisi. "Neden ki?" dedim anlamayarak. "İnsan biraz düşünür bir yere başvurmadan önce. Bu adamın yanında çalışılır mı be?" dediğinde kaşlarım çatıldı. Neden böyle diyorsun güzel abim. "Ela kahve, Ela rapor, Ela cart curt... Yandın kızım sen." deyip kahkaha attı. İbrahim abi de gülmüştü.

Antrenman bitince konuşmamız yarım kaldı. İbrahim abiyle birlikte yanlarına doğru ilerledik. Birkaç yüze hakimdim ama isimlerini bilmiyordum. Ya da isimlerini bilip yüzlerini bilmiyordum.

Rafa Silva vardı isim olarak çok duymuştum ama sorsanız kim, bilemem. Genç yakışıklı oyuncuları sosyal medyadaki kızlar sayesinde tanıyordum ama.

Önce antrenörle tanıştık. İnanılmaz sıcak ve samimi biri gibiydi. Benim için iyi dileklerde bulunmuştu. O ve ekibi gidince sadece futbolcular kalmıştı.

İbrahim abi beni tanıtırken gözümü gezdirmiştim. Bir çift koyu gözle, göz göze gelince duraksadım. Bizim malzemeci, futbolcu muymuş? Ben sandım ki forma olmayınca... Hiçbirinde forma yoktu, sadece logonun olduğu bir üst ve şort vardı. Ondan başka kimseye bakmamıştım. Gerçekten sürekli görüşecektik sanırım.


Bomba gibi ilk bölüm

Shorty |Emirhan Topçu|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin