Bölüm 9 - Geçmişin Yeryüzüne Çıkışı

8 2 0
                                    

MELEK'İN BAKIŞ AÇISI

Hâlâ ormanın derinliklerinde, bir ağacın dibinde oturmuş, gözyaşlarına boğulmuştum. Kafamın içindeki düşünceler bir fırtına gibi dönüyor, her biri ruhumu daha da ağırlaştırıyordu. Bir anda, arkamda bir dalın çıtırdadığını duydum. O an, korkuyla gözyaşlarımı aceleyle sildim ve dönüp baktım, ama kimseyi göremedim. "Muhtemelen bir hayvandır," diye düşündüm, ama içimdeki huzursuzluk gitmiyordu. Ayağa kalkmak üzereydim ki birden bir el, sert ve soğuk, ağzımı kapladı. Kalbim duracak gibi oldu. Bağırmaya çalışıyordum, ama boğuk çığlıklarım boğazımda yankılanıyor, ellerimle o eli çekmeye çalışıyordum. Çaresizliğim her hareketimde hissediliyordu. Adam beni bırakmadı, sürükleyerek bir arabaya doğru çekti. Gözlerimden akan yaşlar durmuyor, bedenim istemsizce titriyordu. O an anladım ki ne kadar çabalarsam çabalayayım, kaçış yoktu.

Arabada gözlerimi açtığımda, karşımdaki silüeti netleştiğinde, içimi bir dehşet sardı. Babam... Sanki cehennemden çıkmış gibiydi, soğuk bakışları ruhumu delip geçiyordu. Çığlıklarım kesildi, ama gözyaşlarım daha da hızlandı. O an ölümün yaklaştığını hissettim. Eğer babam beni bulduysa, artık hiçbir şeyin önemi yoktu. Kendimi ölü kabul edebilirdim. Gözlerim onun bakışlarına kilitlenmişti. Bana tek kelime etmedi. Yalnızca yanımda oturan adama baktı, sonra tekrar önüne dönüp arabayı sürmeye devam etti. Bu sessizlik beni en çok yaralayan şeydi. Beklediğim, belki de korktuğum o sözler bir türlü gelmedi. Araba yolda ilerlerken, zihnim bambaşka bir yerdeydi. Düşüncelerim Ayaz'a kaydı. Sadece o, beni her şeyden koruyabilecek gibiydi. Ama şimdi... Artık hiçbir şey için çabalamıyordum. Babamın yapacaklarına teslim olmuştum, her şeyin bir sonu vardı ve benim sonum yaklaşıyordu.

Evimize vardığımızda, karşımdaki manzaraya inanamadım. O lanetli, soğuk duvarlar, adeta bir hapishane gibi üzerime çöken o ev... Kapı açıldığında, annem ve kardeşlerim şaşkınlıkla bana bakıyorlardı. Yüzümde neler olduğunu bilmiyordum, ama onların masum bakışları beni çıldırtıyordu. İçimde bir hüzünle karışık öfke kabarıyordu. Ne annem, ne de kardeşlerim beni babamın elinden koruyabilmişti. Hepsi sessizce izlemiş, hiçbir şey yapmamışlardı. Ve şimdi, bu sahte masumiyetin karşısında duruyordum. Bu evde masum olan tek kişi bendim, ama onların gözlerindeki yargıyı gördükçe, daha da yalnız hissediyordum.

Babam beni tutan adama baktı, sert bir ifadeyle "Aşağıya indir," dedi. O iki kelime içimi dondurdu. Adam hızla kolumdan çekti, sürükler gibi merdivenlere doğru yöneldi. Aşağıda ne olacağını çok iyi biliyordum. Babam beni daha önce defalarca o bodruma indirmiş, her seferinde acımasızca cezalandırmıştı. Merdivenler ağır adımlarla inildiğinde, karanlık ve soğuk bir boşluk karşıladı bizi. Yan yana dizilmiş iki kapı vardı ve birini açıp beni içeriye fırlattı. Sert soğuk zemine düşerken ellerim ve dizlerimle kendimi tutmaya çalıştım. O tanıdık rutubet kokusu, duvarlardaki soğuk, içimi ürperten o karanlık... Hiçbir şey değişmemişti. Burası benim için daima bir zindandı ve şimdi kaderim burada mühürlenecek gibiydi. Kimse beni duymaz, kimse nerede olduğumu bilmezdi. Kapı arkamdan kapanırken karanlık odada tek başıma kaldım. Hiçbir ışık kalmamıştı. Nefes alışlarımın yankısı içimi daha da boğuyordu. Üşüyordum, çaresizdim. Kendimi bir duvarın dibine çekip bacaklarımı karnıma doğru çektim, soğuktan titreyerek. Ne kadar süre orada kaldığımı bilmiyorum, ama saatler geçmişti sanki.

Zihnim başka bir yerdeydi. Ayaz'ı düşünüyordum. Şu an nerede olabilirdi ? Benim yokluğumu fark etmiş miydi ? Ya Ayliz ? O da mı kızgındı bana, sessizce gitmiş olduğum için? Onları özlemiştim... Ama en çok da Ayaz'ı. Onun kollarını, kokusunu, yanında hissettiğim güveni... Ayaz'ın bana son söylediği sözler aklımda yankılanıyordu: "Umrumda değilsin, Mavi." Oysa o benim umurumdaydı, her zaman. Bu gerçeği kabul etmek zordu ama onu düşünmeden edemiyordum. Kalbimde ona karşı derin bir şeyler vardı. Ama artık her şey için çok geçti. Bugün, benim son günümdü. Ne çocukluğumu yaşayabildim, ne de gençliğimi. Artık hayatta olmanın ne anlamı vardı ki ? Kimsem kalmamıştı. Yalnızdım. Derin bir yalnızlık...

Mavi MelekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin