Bölüm 13 - Saklanmış Sır

11 2 0
                                    

Arabaya atlayıp evin yolunu tutarken içimde karmaşık bir sessizlik vardı. Ayaz, o soğuk bakışlarıyla yanımızdan gitmişti; arkasında bıraktığı o sessizliği Enes bile kıramıyordu. Biz ise, başka bir çare kalmadığı için eve dönüyorduk.

"Sana, benden başka kimse dokunamaz mı dedi gerçekten ?" diye sordu Enes, sesinde hala şaşkınlık ve öfkenin karışımıyla. Onun için bu olay, duyduğu en absürt şeylerden biriydi.

"Evet, söyledim ya," dedim, ama kelimeler boğazımda düğümlenmişti sanki. Neyi anlatıyordum ki ? Belki de gerçekleri kabullenmeye cesaretim yoktu.

Enes derin bir nefes alıp gözlerime baktı, sanki gerçeği yüzüme vurmaktan çekiniyordu. "Ne anlama geldiğini biliyor musun ?" diye sordu kararsız bir ses tonuyla.

Tabii ki biliyordum. Ama kabul etmek, bambaşka bir savaştı. Ayaz, babamın katiliydi. Bu gerçeği asla unutamam, unutmamalıyım. Bu gerçek, her şeyin önünde duran dev bir duvardı.

"Evet, biliyorum," diye fısıldadım, boğazım düğümlenerek. "Ama bizim için bir gelecek imkansız." Sesim titriyordu. Enes kaşlarını çatmış, anlamaya çalışıyordu.

"Neden imkansız olsun ? Neyi kast ediyorsun ?" dedi.

"Annem... annem babamın katilini asla kabul etmez, bunu sen de biliyorsun." Cümleler dökülürken aklımın derinliklerinde bir yerlere kaçmak istiyordum. Her şey bu kadar netken, neden hâlâ içimde bir umut ışığı yanıyordu ? Saçmaydı.

Enes başını salladı, gerçeklerle yüzleşmenin acısı yüzüne yansıyordu. "Evet, kabul etmeyeceği kesin," dedi, sesi kısık ve kararlıydı.

Birden aklıma başka bir şey geldi. "Bu arada, Ayaz sana bir şey fısıldadı, ne dedi ?" diye sordum merakla. Kafamın içinde dolaşan binlerce sorudan sadece biriydi bu. Neden her seferinde bana dokunduğunda dünya duruyordu ? Neden Enes'e bir şeyler fısıldamıştı ?

Enes yüzünde hafif bir gülümsemeyle başını bana çevirdi. "Çok mu merak ettin, Mavi Melek ?" dedi, alaycı bir tonda.

"Evet Enes ! Hadi, söyle !" Sabırsızlığım, sesime yansımıştı.

"Tamam, tamam, çatlama şimdi !" dedi, hafifçe kahkaha atarak. Sonra ciddileşerek, "Mavi'den uzak dur, yoksa sana bu hayatı dar ederim," dedi ve sessizlik odayı doldurdu.

Bir tehdit daha. Ayaz'dan başka bir şey beklememeliydim belki de. Her hareketi, her sözü sanki kalbime bir hançer gibi saplanıyordu. Sessizce yola devam ettik. Eve vardığımızda arabadan indim ve Enes'in "Bir işim var, sonra görüşürüz" sözleriyle beni yalnız bırakıp gitti.

Evin dış kapısını açarken aklım hâlâ Ayaz'da, söylediklerinde ve yapmadıklarında takılı kalmıştı. Ayakkabılarımı çıkardım ve içeri adımımı attım.

Birden içerden gelen yüksek sesler dikkatimi çekti. Bağırışlar salondan geliyordu. Adımlarım hızlandı, ama bir yandan da duymaktan korktuğum şeylere kulak kabarttım.

"Melek'e her şeyi söyleyeceğim !" diye bağırıyordu tanıdık bir ses. Kulaklarım çınladı. Bu kimdi ? Ne söyleyecekti bana ?

Hızla salona yaklaştım ve duvarın arkasında saklandım. Dinledikçe içim daha da daralmaya başladı.

"Melek bunu asla öğrenmeyecek," dedi annemin sesine benzeyen bir ton. Sert ve kararlıydı.

"Niye ? Bugüne kadar ona eziyetten başka ne yaptınız ki ? Şimdi nasıl 'Sen bizim kanımızsın' diyebilirsin ? Yalanların üzerine bir hayat daha mı kuracaksınız ?" Bu kez Mine'nin sesi yankılandı. Kalbim hızla atmaya başladı. Ne diyordu Mine ?

Mavi MelekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin