"Gökyüzünde bir deniz, dalgalar yıldızlardan,
Geceyi sarar mavi, sessizce, rüzgarlardan.
Uzaklarda bir ışık, yol gösterir sessizce,
Gökyüzünün denizi, sonsuzlukla iç içe."Birkaç satır daha yazmaya çalışsam da bir türlü beceremedim. Oflayarak not defterimi kapatıp çantama sıkıştırdım.
Ayağa kalktığımda bizimkilerin bakışları bana dönmüştü.
"N'oldu?" Diye sordu Mirzan gözlerini kırpıştırırken.
"Biraz hava alacağım." Diye mırıldandım kısık sesle.
"Ders başlamak üzere, geç kalırsan hoca kızar. Cevdet hocanın dersi." Dedi Volkan arkasına yaslanarak. Kaşlarını çatmış, beni derince süzerek morelimi bozan sorunu bulmaya çalışıyordu.
"Sadece hava alıp hemen döneceğim." Dedim umursamazca. Erva ayağa kalkarak yanıma geldi.
"Birlikte gidelim, hem bende hava almış olurum." Dedi beni rahat bırakmayarak. Koluma girmek için elini uzatmıştı ki kolumu geri çektim.
"Sadece dışarıda dolanacağım, kafa dinlemeye ihtiyacım var. Yalnız." Dedim son kelimeyi bastırarak.
Hiçbiri asi tavırlarıma bir anlam veremese de onaylamak zorunda kaldılar. Onaylamama gibi bir seçenekleri yoktu zaten sözlerimden sonra.
Onları ve sınıftaki birkaç kişiyi şaşkın bir şekilde ardımda bırakarak sınıftan çıktım. Merdivenlere bile uzun oldukları için öfkelenerek okulun bahçesine inmeyi başardım.
Sadece benim ve muhtemelen okul çalışanlarının bildiği, içinde eski birkaç kartondan başka birşey olmayan odaya girmek için önce okulun arkasına dolandım. Kalorifer kazan dairesine girerek fazla durmadan hemen sağ taraftaki kapıyı açtım. Kömür konular yer de vardı, ama burası başkaydı.
Temiz olup olmamasını umursamadan kendimi açılmış, yere serilmiş kartonun üzerine bıraktım. Belimde pantolonuma takılı anahtarlığı çıkardım ve kedili ses kayıt cihazımı elime aldım.
Yaparsın, kendine güven.
Belki sadece kağıda yazdığım için devamını getirememiştim. Belki şimdi olacaktı.
"Gökyüzünde bir deniz, dalgalar yıldızlardan,
Geceyi sarar mavi, sessizce, rüzgarlardan.
Uzaklarda bir ışık, yol gösterir sessizce,
Gökyüzünün denizi, sonsuzlukla iç içe.G-gökyüzünün.."
Dişlerimi kırarcasına sıkarak ses kaydını kapattım. Buğulanan gözlerimi kırpıştırıp tuzlu suyun kaybolmasına neden oldum.
Neredeyse bir aydır bu şarkı için uğraşıyordum. Gruptakiler her he kadar sıkmasa da şarkıyı bir an önce yazmamı istiyordular.
Sadece bir kıta yazmamıştım tabii ki, yazıp yazıp içime sinmediği için çöpe attığım milyonlarca kıta vardı. İlk kıtayı yapmayı başarmıştım, sıkıntı devamındaydı. Daha nakarat kısmını bile yazamamıştım.
Ders zili çalana, belki ders bittikten sonraki tenefüs zili çalana kadar birşeyler yazmaya çalıştım.
Sonuçsa hüsrandı.
Uzun zamandır, çocukluğumdan beri en kısa sürede hemen oluşturabildiğim dizeler şimdi yok olmuştu. Her bir harf sıkılmıştı, sırayı bozmuş ve beynimde anlamsız sözcükler olarak dolaşıyorlardı.
Bir şey beceremeyeceğimi sonunda kabullendiğimde ayağa kalkarak tekrar yazma işini geceye erteledim.
Üzerimi silkeleyerek ses kaydedicimi tekrar belime astım. Odadan çıktığımda bedenime kalorifer kazanın sıcağı çarpmıştı. Burada fazla durmak istemeyerek kulağımı kapıya yaslayıp sesleri dinledim. Sessiz olması ile çıkarak arkamdan kapıyı kapatıp uzaklaştım.
〜(꒪꒳꒪)〜
"Beste, şu müzikle uğraşacağına git biraz ders çalış. Felsefeden 76 almak ne demek? Biz seni git saçma sapan şarkılar yaz diye mi okutuyoruz?" Diye sıraladı Ayça Hanım ardı ardına.
"Üzgünüm Ayça Hanım." Dedim kısaca. Beni fazla uzun olmasa da üç yıl büyütüp beslemişlerdi, saygısızlık hakkım değildi.
Belki yazdığım şarkılar hakkında öyle konuşmasaydı sınav günü hasta olduğumu, onların da evde olmadığı için hasta hasta gidip başaramadığımı söylerdim.
Cevabım ile emin olmak için bana iyice baktı. Dudaklarımı birbirine bastırarak başımı salladığımda devam etti.
"Gece terasta şarkı yazmana izin veriyorum ama orada uyuyup kalma. Hasta oluyorsun sonra." Dedi arkasına dönüp odasına ilerlerken. Yüzümü ufak bir tebessüm esir alırken gülmeden edemedim.
Her ne kadar kızsa da kıyamıyordu. Gerçek bir anne gibi davranamasa da diğerlerinden iyiydi, beni önemsiyordu.
Onun gibi odama giderek kapıyı kapattım. Akşam yemeğinden sonra yine konu benim ders notlarıma gelmişti. Ufak bir azardan sonra odama dönebilmiştim.
Müzik benim için ne kadar önemliyse, dersler de onun yarısı kadar önemliydi. Belki %75'i.
O yüzden hiç ertelemeden oturup saatlerce ders çalışmaya hazırlandım. Bugün kaçırdığım edebiyat dersinin notlarını da Erva'dan alarak ders çalışmaya başlamıştım.
Tabi ondan önce gruptakilere gereksiz yere sinirlendiğim için özür dilemiştim.
Uzun süren derslerle mücadelemden sonra hedefimi tamamlayıp galip gelerek not defterimi, ses kayıt cihazımı ve uğurlu kalemimi alıp terasa çıktım.
Bir süre yalnızca boş sokağı izleyerek ilham perilerimin gelmesini sağlamaya çalıştım. Ama gelmeyince yere serilmiş halının üzerinde emekleyerek korkulukların önüne geldim. Korkuluklara çenemi yaslayarak etrafı izlerken duyduğum yüksek ıslık sesi duraklamamı sağladı.
Bir adam ıslık atarak kadırımda bir noktada durdu. Ardından daha yüksek sesle kısa bir ıslık attığında üç köpek koşarak ona doğru ilerlediler.
Yüzünden hiç eksilmeyen gülüşle ona yaklaşan köpekleri ani bir çekilmeyle afallattı. Ama köpekler hemen onun gittiği gibi sağa döndüklerinde gülerek birşeyler söyledi. Muhtemelen aferin falan diyordu.
Köpekler etrafında onun kendilerini sevmesi için sırnaşırken o üçünü de aynı anda sevmeye çalışıyordu. Gerçi, bu durumdan hiç şikayetçi görünmüyordu.
Neden izlediğimi bilmeden, bön bön onları izliyordum. Ve gidene kadar da izlemeye devam ettim.
▪︎☆▪︎
Nabersiniz canikolar??
Uzun bir aradan sonra yeni kitabımla geri geldimke.
Kitaba bir şans vermeyi asla unutmayın, beynimde baya kaliteli senaryolar var :*
Kendinize iyi bakınn ^-^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzünün Yakamozu -Gerçek Ailem-
ChickLitBir kız hayal edin; kırmızı saçlı, kahverengi gözlü. Şarkıcı olmak için, şarkı yazıp söylemek için debelenip duran. Aile nedir bilmeyen. Ve bir aile hayal edin; Aile olmayı becerememiş. Kızları sandıkları kişinin kızları olmadığını öğrenip gerçek...