Dün yaşadığım garip an adamın köpekleri ile birlikte uzaklaşması ile bitmişti. Ben ise bir süre daha orada dursam da sonra odama dönmüştüm.
Şuan yine okuldaydım, sınıfta Geometri hocası Yaşar hocanın anlattığı konulara odaklanmaya çalışıyordum. Beynimde uçuşan sinekler başımın ağrıdığının bir kanıtıydı. Veya artık sınıftaki sesleri uğultudan çok çınlama gibi duyarak başımı ağrıttığının kanıtıydı.
Elimdeki kalemi orta okulda alışmak için can çekiştiğim döndürme hareketleri ile döndürüyordum. Parmaklarım arasında bir o boşluğa bir bu boşluğa dönen kalemin de feleği şaşmış olmalıydı. Benim de şaşmıştı.
Hem sınıfaki garip uykulu uğultular hem başımın ağrısı hem de soruların garipliği feleğimin şaşmasına neden olmuştu.
Sıra arkadaşım Buğrahan kolu dürterek hocayı işaret ettiğinde oraya baktım.
"Dersi dinlemeye tenezzül edecek misiniz Beste hanım yoksa ben sizi dersten atayım mı?" Dedi kaşlarını çatarak.
Arkadaki konuşmalar yüzünden çıkan uğuldamayı gram umursamayıp beni anında yakalaması ne şansıydı acaba?
Belki de hocanın hemen karşısındaki sırada oturduğumun şansıdır.
"Üzgünüm hocam, dikkatim dağıldı." Dedim düz bir ses tonuyla. Elimdeki kalem dönmeyi bırakıp, iki parmağım arasından yazmak için başparmağım ve işaret parmağım arasına yerleşti.
"Senin dikkat sorunun için en öne oturttuk yine dikkatin dağılıyor." Diye homurdandı. Ardından derse geri döndü.
Gerek hocanın yazdırdığı notlar, gerek benim aklımda kalsın diye aldïğım notlar ile zil sonunda çalmayı başarmıştı.
Sınıfın gerizekalı ve salak erkek grubunun başkanı olan Buğrahan anında daha rahat bir duruşa geçti. Salak erkek grubunun üyeleri de çöpün etrafında uçuşan sinekler gibi sıramızın etrafına doluştular.
Evet, sıramızın. Bu sahte bigboy ile aynı sırayı paylaşıyordum.
Allah'tan bana pek bulaşmıyorlardı, fazla önemli olmasa da normal bir şarkı grubunun lideriydim ne de olsa.
17-18lik dört üyeden oluşan harika ötesi grup. Gökyüzünün Yakamozu.
Ülkemizdeki onlarca garip adlı ama güzel şarkı grubunu düşününce ismimiz pek de mantıksız gelmiyordu.
Ve evet, denize zaafım vardı. En çok da deniz ile gökyüzünün, uzayın birbirine uyumuna ölüyordum.
Okulun müzik grubu olsak da, kendi şarkılarımızı yazmak daha cazipti. Hatta gelecekte bunu gerçek bir şarkı grubuna dönüştürmek için sabırsızlanıyorduk.
Bizimkinler sınıfın çıkışına ilerlerken Erva yanımdan dolaşmış benim koluma girerek beni yanlarına sürüklemişti. Onunla Volkan ve Mirzan ikilisinin yanına varmıştık.
Mirzan bana ufak bakışlar atıyordu. Şarkıyı sormak istiyor ama soramıyordu.
"Hâlâ bilitiremedim.. İçime sinen şarkı sözlerinin ilhamı gelmiyor." Diye homurdandım ona cevabını vererek. Üçü de bu konuda sessiz kalmışlardı.
Ancak Erva gergin bir ortam oluşmasın diye hemen başka bir konuaçtı.
"Okula yeni biri gelmiş, duydunuz mu?" Dedi göğsüne dökülen sarı saçarını sırtına göndererek.
"Duymamak mümkün mü?" Diye homurdandı Volkan ağzının içinde. Şimdiden yeni gelen öğrenciden hoşlanmamış görünüyordu. Mirzan ile Erva gülerken ben onlara anlamsız bakışlar atıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzünün Yakamozu -Gerçek Ailem-
Chick-LitBir kız hayal edin; kırmızı saçlı, kahverengi gözlü. Şarkıcı olmak için, şarkı yazıp söylemek için debelenip duran. Aile nedir bilmeyen. Ve bir aile hayal edin; Aile olmayı becerememiş. Kızları sandıkları kişinin kızları olmadığını öğrenip gerçek...