38

21 0 0
                                    

Kaç zaman olmuştu?

Doruk yüzüme zor bakıyordu. Çalışma odamdan çıkmıyordum neredeyse. Onun beni görmediği bir evde duvarlar üstüme geliyordu.

Bu bir süre devam etti. İkimizde ayrılmıyorduk ama evin içindeki o kasvetli hava hep vardı. Birlikte uyumuyorduk, birlikte yemek yemiyorduk.

Kaçan kovalanır oynuyorduk resmen evde. Ben işe gitmediğim için ben uyanmadan gitmiş oluyordu. Hatırlıyorum ki bir dahaki ayın sonu bizim evlilik yıl dönümümüzdü ve artık buna bir son vermeliydim. Boşanmayı aklımın bir köşesinden bile geçirmedim. Onu hep sevdim. Ondan hiç gitmedim.

Bunu bu şekle getirdiysek birleşmeyi de bilirdik değil mi?

Kolay ya da zor, en azından bugünden sonra aramızı düzeltmek için bir şeyler yapmalıydım. İki aya yakındı. Hatta üç. Psikolojim hiç iyi değildi ama düzelmişti. Çalıştığım süre iyi ki gözlük takıyordum çünkü iyi değildim.

Konuşmuyorduk fakat eksiklerimi hep tamamlıyordu. Haftada iki kere benim için taze çilek getirtiyordu. Bu da yetmezmiş gibi yıkayıp mutfağa bırakıyordu. Biliyordum içinde bir yerlerde hala vardım. Hep de olacaktım.

Azra ile kısıtlı görüşebilmiştim. O da yakında Fatih ile sözlenecekti. Onun adına da mutluydum. Benim dışımda herkes için mutluydum ben. Doruk için bile.

Doruk o kadar kendini işine vermişti ki sayısız haberi çıkmıştı. Yaptığı yatırımlar, yardımlar, aldığı şeyler. Bir de iç yüzü vardı tabi.

Tehdit ettiği insanlar, belki de öldürdüğü insanlar vardı. Artık onu da bilmiyordum. Beni hala koruyordu ama bu bana yetmiyordu. Onsuz eksiktim. Korumalar artmıştı. Gerek evin çevresinde gerek benim çevremde. Zaten az dışarıya çıkıyordum.

Her zamanki gibi hazırlanıp dışarı çıktığımda ilk yaptığım şey şirkete gitmek olmuştu. Biraz daha gitmezsem ve o uygulamayı çıkartmazsam emeklerim çöpe gidecekti. Herkese kısa bir selam verdikten sonra odama geçtim. Azra hızla odama girdiğinde gülmeden edemedim. "Gözlerim yanlış mı görüyor?"

"Doğru görüyor. Geri döndüm." dedim kısık sesimle. Geçen gece üstüme örtüsüz uyuduğumdan üşütmüştüm galiba. Doruk olsaydı örterdi ve yanıma yatardı. Beni sarmalardı. Üşümememi sağlardı. Bugün cumartesiydi.

Dün sabah iş için gittiğini biliyordum sadece. Bundan emindim çünkü onu takip ediyordum. Bana bunu reva görmüştü. Kendi ağzından duymam gereken şeyi yaptığım aptal bir uygulamadan öğreniyordum. Sesini de duyabildiğim için mutluydum. Çünkü benimle konuşmuyordu.

"Özledim seni." Yanıma gelip sarıldığında yanağını öptüm. "Ben de seni."

"Nasıl gidiyor? Hala aynı mısınız?" Çaresizce başımı salladım. Birazını anlatmıştım çünkü ona denk gelmişti. İç yüzünü bilmese de sadece aramızın limoni olduğunu bilirdi. "Düzeleceksiniz inanıyorum ben."

"Ben de. Neyse şimdi bilgi katına inmeliyim." Ondan uzaklaştığımda uygulamayı bir yandan takip eden ekibin yanına indim. "Nasıl gidiyor?"

"Her şey kontrolümüz altında, Maral Hanım." Hevesle başımı salladım. "İyi iyi. Benim gözden kaçırdığım bir nokta olursa söylemekten çekinmeyin olur mu?" Anlayışla kafalarını salladıktan sonra işlerine geri döndüler. Genelde geceleri çalışırdım ve yaptığım hatalar olabiliyordu. Gündüz ise o hataları düzeltirdim. Döngü buydu.

Odama dönüp devam ettiğimde geçen saati göremedim. Şirketten çıkma vaktim çoktan geçtiğinde eşyalarımı üstünkörü toplayıp odadan çıktım.

Asansörde birkaç kez öksürdüğümde yanaklarımın al al olduğunu gördüm. Hayır işte. Bu olmamalıydı. Hasta olmak ve hastaneye gitmek en büyük korkularımdı artık.

KOŞULSUZ  (DÜZENLENECEK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin