"Evet aşkım seni dinliyorum." Ebrar ona hayranlıkla karışık merakla bakan gözlerle tuttuğu nefesi aniden bıraktı. "Olmuyor Parla."
"Bu sefer neyi yanlış yaptım!" Parla küçük ellerini baldırlarına vurup kaşlarını çattı. Sırf Ebrara "aşkım" diyebilmek için bu teklifi kabul etmişti. Fakat Ebrar sayesinde bu on sekizinci tekrarlarıydı. "Bilmiyorum Mile'ye benzemiyorsun bile."
"Sen git Mile'yi bul o zaman." Parla kollarını birbirine bağlayıp somurta somurta babasının yanına gitti.
Ebrar yine yalnız kalmıştı. Vermesi gereken çok önemli bir karar vardı. Her iki senaryoda da sevdiği kadını kaybediyordu. Şuan bulunduğu durum gerçek değildi. Ve gerçek olamayacak kadar güzel bu şeyi bitirme düşüncesi canını fena halde sıkıyordu.
Oturduğu şezlongdan kalkıp otelin barına doğru yürüdü. Eline iki tane içki alıp havuza doğru ilerledi. Yüzen Mile'nin kendi tarafına gelmesini bekledi. Ardından eline içkiyi tutuşturdu. "Teşekkür ederim." Mile içkiyi içerken havuza ayaklarını uzatan Ebrara baktı. "Bir şey mi oldu aşkım?"
"Hayır Milecita. Öyle düşünüyorum."
"Neyi?"
"Seni." Mile Ebrarın bardağını yanına bırakmasından yararlanarak onu havuzun içine çekti. "Kural 1: Yalan yok."
"Yalan değildi ki." Dedi Ebrar gözünü açmaya çalışırken. Mile gülüp onun ellerini tuttu. "Kaç gündür susuyorum ama benden bir şey saklıyorsun. Söylemek ister misin?"
"Odamıza çıkalım mı?"
"Orada söyleyecek misin?"
"Evet ama lütfen çıkalım." Mile kaşlarını çatıp havuzdan çıktı. Ardından Ebrara elini uzatıp kendine çekti. Hande'nin yanından iki havlu kapıp bir tanesini Ebrara attı. Ardından -biraz da titreyerek- odalarına çıktılar.
Ebrar havlusunu yere atıp dolabın önüne geçti. "Eee anlatmayacak mısın?"
"Bir giyinseydik."
"Ebrar çatlatma beni." Ebrar elindeki tişörtü yere atıp berjere oturdu. Ardından Mile'nin elinden tutup karşısındaki yatağa oturttu.
"Korkuyorum Ebrar."
"Korkma aşkım." Ebrar Mile'nin yanağını bir süre okşadıktan sonra koltuğa iyice yaslandı.
"Özür dilerim Mile."
"Ne için?" Mile'nin sesi titreyerek çıkıyordu. "Daha önce söylemediğim için."
"Neyi Ebrar?"
"Mile ben üç-dört güne kadar başka bir hayat yaşıyordum."
"Ne?"
"Sana o Oya gelecek dediğim günden öncesi yok bende."
"Yani on beş yılımız kayıp, öyle mi?"
"Hayır. Senin hakkında bir şeyler hatırlıyorum. Ama sen olan senle değil."
"Ebrar düzgün anlat şunu!"
"O günden önceki gece Oya ile yatağa girdim. Çünkü seninle değil Oya ile evlenecektim."
"Hiç komik bir şaka değil!"
"Her şeyi başından anlatınca beni anlayacaksın. Biz anaokulunda tanıştık. Sana karşı hislerim hep vardı. Ama baban beni Oya'ya çevirdi. Bu sefer kafayı Oya'ya taktım. O İzmir gezisinde Oya'ya çiçekten bir taç yaptın. Sonra biz sevgili olduk. Sen sırf beni onunla görmemek için babanın yanına gittin."
"Babamın yanı?"
"Baban Neroş'u aldattı. Hande'nin annesiyle. İkisi beraber İzmir'e taşındı. Hande ile de İzmir'de tanıştın. Ben Oya'ya babanların durumunu anlattım o da bütün okula yaydı. Sonra bir daha benimle konuşmadın. Ta ki İzmir'deki açık arttırmaya kadar. Orada buluştuk. Aynı evi istiyorduk. Daha doğrusu Oya için alacaktım evi. Ben kazandım. Hande'nin babasının eviydi orası. O yüzden yenilenene kadar Hande'yi ve sizi eve çağırdım. Seninle dışarıya çıktık. Sen dedin ki "Oya ile evleniyorsun olmaz bizden." Akşam otele gittiğimde de Oya tarafından sorguya çekilince yatağa yatıp seninle olmayı diledim. Uyandığımda da seninleydim zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nepenthe, ebgas
Fanfiction"Nepenthe gelecek. Acılarını hafifletecek. Yanacaksın. O seni okyanusa bırakacak. Her şeyi birlikte aşacaksınız."