Mitomani

5 4 0
                                    

Açıkçası her insanın bir yağmurlu havası vardır. O hava bulutları sizi bulduğunda dünyanızı sadece karamsarlık sarar.
Sarmaşıkların hedefi belki kalbiniz ya da zihniniz olacaktır. Her tel sarmaşıklardan size zehir damlatmak ister. Durum böyle olduğunda seans boyunca psikiyatri uzmanı sadece konuşup uykunuzu getirecektir.

Bir balıkçı evine balık getirir. Balığı mutfak tezgahında ayıklamak ister. Kan etrafa sıçrar. Ama balıkçı için temizlik önemli değil ise kanı silmez. Islak elleriyle halıda kirli damlalar sizi çileden çıkarmaya yeter. Koliko bugün seanstan önce muhtemelen sucuk yedi.
Ağzının kokusu beni rahatsız ediyor. Ona söylemiyorum ama koku yüzünden midem bulanıyor. Koliko bugün olduğundan daha geveze.
- Seni yalandan koparan bazı şeyler mi var ?

Lycan kralı ve eşimin ekibi kafamın içinde ama bunları anlatmıyorum.
- Yalan konuşmuyorum işte. Bu güzel bir olay değil mi ?
Ağzını açacak ama açmıyor. Ondan sakladığım şeylerin farkında.
- Mangal partisinde seni etkileyen bir erkek mi oldu ?
Cidden ona aşk hayatımı dökeceğim mi ? Katiyen soğan ile patates ayırmaya mutfağa giderim. Eşimi bulduğumu anlatmam.
- Simon mu dikkatinizi çekti ? Onunla çok önceden beri arkadaşım.
Oysa yine yalan konuşuyordum. Babama bu kısmı anlatır ise akşama yine azar için odasında olurum.
- Hayır. Simon eşini bulan bir erkek kurt. Öyle değil mi ?
İşim gücüm yoktu zaten benim şuan. Oturmuş dedikodu yapacaktım.
- Seans benim faydam için koyuldu. Simon'un özel hayatına niye biz müdahale edeceğiz ki ?

Koliko haklısın dedikten sonra dosyaya yine bazı şeyler yazdı. Erkeklerin hangi tür kızlardan hoşlandığını sormalı mıyım ? Eşimin hangi kızı istediğini nereden bilecek ? Eşime bu gece kaçar isem acaba güzel olur mu ? Kötü olan ise Koliko yine Simon ile ilgili detay arıyor benden.
- Simon ile ikimiz varsayalım eş bağına sahiptiniz. Eşine yalan konuşur muydun ?
Artık can sıkıcı sohbetten yoruldum.
- Eşim ile aramızda yalan olmaz. Hem benim eşim yok. Tüm dişiler kurt eşine düşkün olur. Ay Tanrıçası'nın eşimi düzgün seçmesini isterdim sadece.
Konuştuğum yalanlar büyüdükçe gülümsüyorum yeniden. Koliko bir bakış bana attıktan sonra saatini kontrol ediyor.
- En uzun seans olabilir mi ?
Hiç seans kaç dakika sürdü diye kontrol etmedim. Madem yalan istiyor. İstediğini söylüyorum.
- En uzun seans. Daha önce on dakika ya görüştük ya görüşmedik. Hepsi ama bana inanılmaz nefes aldırdı.
Koliko kalemini ve dosyasını bırakıyor.
- Mitomani diye insanlar seni lekeledi. Gerçek adını kaç kere duydun bugünlerde ?
Bu soruyu beklemiyordum. Ondan dolayı kalbime ağır ağır kıyıya gelen gemi oturuyor.
- Bugünlerde duyduğum şey sadece hasta bir kız olduğum gerçeği. Aslında mitomani diye kurtlar benim hakkımda konuşuyor. Adımı babam çocukken neşeli şekilde söylüyordu. Çocukken bize herkes imrenip bakıyordu. Birden fazla kardeş olduğumuz için annem yine mutluydu. Biliyor musunuz ? Annem bize salıncak yapmıştı. Birlikte sallandık tüm kardeşler. O gün ben çok sağlıklı biriydim. Yalan konuşmaya ihtiyaç duymadım.
Koliko'nun yüzünde bana karşı acıma duygusu oluşuyor.
- Sana defalarca söyledim. İyi bir gün sadece geleceği doğru okumakla başlar. Ondan dolayı geleceğini düzeltmek senin elinde. Yetişkin olduğunda sözlerim daha anlaşılır olacak. Herkes senden vazgeçer ise kendini bazen sevecek olan sadece kalbindir küçüğüm. Bugün yaptığımız seanstan ailene söz etmeyeceğim. Hiç ama hiç.
Artık onun odasında kalmak istemiyorum. Oturduğum sandalyeden kalkıyorum.
- Annem, biz büyüdükçe bizden uzağa gitti. Sarılmadı bana hiç. Ağabeylerim işleri ile meşgul. Ablamlar evlendi. Çocukken annem sürekli sürü yer değiştiriyor diye bizi yaşlılara emanet etti. Sevilmeyen bir insanın kendini yalanla avutması şart oldu. Eğlenmeyi, gülmeyi, oyalanmayı istedim. İyi ki öyle yaptım. Yoksa anneme dönüşmüş olacaktım. Babam kadar duygusuz bakacaktım olaylara. Babam alfa olarak bana bakıyor. Baba olarak iyi geceler kızım diye saçımı okşayıp öpücük yanağıma vermedi hiç. Varsa yoksa sürünün yavru kurtları. Kendi yavrusuna yabani bir adamın kızıyım. Hasta olmamış olsaydım eğer sorun arardım kendimde. Sevilmemek nedir ? Tam karşılığı benim hayatım.

Koliko'nun kalkıp kapıyı kapatması ile birlikte şaşırıyorum.
- Korkma. Sesini sürüde bulunan kurtlar duysun istemedim. Sürüden dışlanmış kurtlar daha önce tedavi olmak için bana geldiğinde onlara hep yonca verdim. Ama apar topar Salyangoz Sürüsü beni davet etti. Yanımda yonca yok.
Neden bana yonca verecekti ? Merak ediyordum.
- Niye yonca vereceksin bana ?
- Mitomani unutma ben seni iyi edeceğim. Yonca, şans getirir. Hastam kötü ruh halinde olduğunda ona verdiğim yoncayı hatırlar. Böylece yoncadan güç alır. Şanslı olduğunu tekrarlar.
Gün içinde şanslı olduğumu söylemek hangi sorunu çözecekti ? Sorunun kendisi annem ile babamdı üstelik.

Fakat seanstan çıkar çıkmaz zihnim tekrara başlamıştı. Şanslıyım, şanslı biriyim, şans kapıları açık bana. Eve gider gitmez annem beni kapıda karşıladı. Şanslıyım diye fısıldadı zihnim. Pek şanslı olduğum için bugün sürünün çöplerini toplayacaktım. Babam, misafirlerin masasında yediğim eti burnumdan çıkarmak için çoktan emir vermişti anneme.
Çöp torbalarını almadan önce elime sarı plastik eldiven geçirdim. Önce bizim evin çöplerini aldım. Sonra teker teker binalarda bulunan çöpleri taşımaya başladım. Sürünün üyeleri beni gördükçe kahkaha atıyordu. Çöp arabasına kadar yürüdüm. Onları görmemek için her çöp almaya gittiğimde yönümü değiştirdim. Nihayet sürünün bina çöpleri bitmişti. Geriye bahçe ve arazi kalmıştı. Bahçede bulunan tarım ilaçlarının boş kutularını aldım. Arazi ise oldukça büyük olduğu için eğilip toplamak zorunda kalır isem beş günde biterdi. Eğilip toplama numarası yaptım. Sürünün artık binaları benden çok çok uzakta kalmıştı.

Arazinin sonunda bir dere vardı. Çöp torbalarını bırakıp eldivenleri çıkardım. Ellerimi yıkadım. Ayakkabımı çıkartıp dereye girdim. Suda, ayaklarım tüm sıkıntılarını unuttu. Nefes alıp verdim. Şanslıyım cidden diye düşündüm. Koliko'nun yoncası yoktu yanımda ama şanslıyım cümlesi bana yetiyordu. Ayaklarım üşümeye başladığı için dereden çıktığım sırada birine çarptım. Kokusu burnumun direklerinde menekşe açtırdı hemen. Eş bağının kutsallığı tamamen savunmasız bırakıyordu bedenimi.
Damarlarımdan hülyalı bir aşk akıyordu. Sıcaklık artık ayaklarımın soğuk parmaklarını süpürüp almıştı yerinden. Yünden bir hırkanın içindeydim sanki.

Ama eşimin yüzünde şanslı olduğuma dair bir ipucu yoktu. Bilakis o benim kolumu tuttu. Ayakkabılarımı giydirmek için bana acele etti. Eray'ın bana iyi haberler ile gelmediğini anladım.
Zihnim olumsuz saatlerine teker teker
pil takmıştı.
Şanssız kız. Şans sana uğramaz. Eşin seni bulduğu için şanslı sayılmaz.
Hayır, ben bunları duymak istemiyorum. Fakat Eray çoktan parmağı ile sürümü gösteriyor.
- Kimsenin bizi görmeyeceği bir yere gitmeliyiz. Özellikle baban bizi görsün istemiyorum.

Çöp torbalarını ve eldiveni almadan ayrılır isem babam sürü malına zarar vermekten beni hücreye atar. Eşime söylemem lazım. Ama yapamıyorum. Dönüşte mutlaka derenin kenarına gelmem gerekecek. Akşam akşam eve mi dönüyorsun diye alfa olan babamı düşündükçe eşime bakmak gelmiyor yüreğimden.
- Çöp torbalarını ve eldiveni almam lazım. Yoksa babam beni sürü içinde rencide edecek. Lütfen onları alabilir miyiz ?
Eray kolumu bırakıyor. Yerde bulunan çöp torbalarını ve eldiveni alıyor.
- Sadece senin için onları aldım. Yoksa kurdum ortaya çıkıp babanla savaşmak istiyor.
- Salyangoz Sürüsü seni yaşatmaz. Seni yeni buldum Eray.
İsmini söyledim diye sanırım çöp torbalarını ve eldiveni yere düşürdü.

PolkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin