Mitomani

1 0 0
                                    

Tek bir kurşun sesiyle tüm toprağın altındakiler yerin yüzeyine çıktı. Evet, tam olarak o anı düşündükçe tekrar yaşamak istemediğimi anlıyorum. Mitomani sırtını bana döndürüp haydutlarla olmaya karar vermişti. Onun gitmesini istemediğim her pencereyi bilerek açık bırakmıştım. Ama annesinin ona tüfekle ateş edeceğini Salyangoz adlı sürüde alfa dahi aklına getirmiş olamazdı. Eşim, kanlar içinde yere düştüğünde sırtındaki kanamayı gördüm. Kurdum, eş bağı yüzünden kan kaybetmeyen başlamıştı. Hangi tarafa bakacak olduğumu beynim seçemedi.

Ve o sırada büyük bir sarsıntı ile dengemi kaybettim. Toprak ayağımızın altından çekiliyordu. Mitomani ise adeta toprakla sarılıp benden öteye gidiyordu. Arkamda kalan sürü topraklardan ise bağırış sesleri geliyordu. Kimin geldiğini değil deprem olduğunu düşündüm önce. Fakat sonra eşimin bedenini koruyan topraktan bir hortum onu götürdü. Lycan kralı Gabriel kadar güçlü birisini aradım. Ama sadece toprak parçasının beni koruduğunu gördüm. Ardından hortumun arkasından çekildim. Bana karşı toprak şefkatli değildi. Eşim sanki bir yatak konforunda hareket ediyordu. Toprak parçaları ise beni dövüyordu. Bilincim kapandığında topraktan dolayı nefes alamadığımı anladım.

Oldukça geniş bir yatakta gözlerimi açtığımda yan yatakta mitomaniyi gördüm. Kurt formunda duruyordu. Ona verdiğim lycan kanını hatırladım. Belki ondan hayatta kalmıştı.
- Mitomani.
Yataktan kalkıp ona dokunmak istediğim an etrafında bariyer olduğunu anladım. Bize kim yardım ediyor ise ona dokunmam konusunda katı kuralları vardı. Odadan çıkıp evim sahibini aramak için alt kata indim. Şort dışında hiçbir şey giyinmeyen bir erkek mutfakta elma soyuyordu. Soyduğu elmayı dönüp bana fırlattı. Elmayı tam tutacaktım ama geri aldı. Karşındaki kişi kesinlikle yakışıklı bir lycandı. Bembeyaz dişleriyle gülümseyip hızlıca beyaz koltuk takımına uzandı.
- Eray. Bizi aradığını duydum. Haydut çetesini yakalamak için kral sana kanını mı verdi ?
Elmayı ısırdı.
- Kimsin ? Eşimin etrafında neden bariyer var ?
Adam elmasının tadından hoşnut şekilde bana mutfak tezgahını gösterdi.
- Aç olmalısın. Elma alabilirsin. Yolun uzak. Mitomani bizimle güvende. Annem, onu seninle göndermeyecek.

Bir kurt adam eşini bilmediği erkeğe bırakmazdı. Ayrıca böyle yakışıklı adama eşim ya aşık olur ise ben ne yapacaktım acaba diye iç çektim. Mutfak tezgahında bulunan elmayı aldım. Yıkadım. Ama sonra zehirli olur diye yeme fikrinden vazgeçip tekli koltuğa geçtim.
- Mitomaninin sürüsü yok oldu. Seninle kalmaz. Babasını öldürdün.
Adam, elmayı bitirip çöpe doğru yürüdü.
- Salyangoz adlı sürü emanet olarak bıraktığımız kıza sahip çıkmadı. Üst katta lycan kanını temizlediğim sen ve o kız benim annemin şefkatli kollarında bir süre daha bize eşlik edebilirsiniz. Ama kız seni istemez ise gideceksin.

Kapıyı açıp evden çıkıp lycan formunda ormanın içinde kayboldu. Bu ev kime aitti acaba ve daha önemlisi neden hiç kullanılmamış gibi duruyordu. Kurt formuna uygun tasarım yapısı vardı. Toplam üç kattan oluşuyordu. Her odada geniş yatak vardı. Bazıları daha yeni alınmıştı. Naylon poşet ve kartonlar yerde duruyordu. Herhangi bir belge veya ipucu bulamadığım için odaya döndüm. Yatakta eşim insan formunda duruyordu. Beyaz bir elbise giyiniyordu. Sırtı açıktı. Kurşun izinin olduğu yerde kocaman bir dövme vardı. Kırmızı karanfil şeklindeydi. Dövmeye doğru dokunmak istediğim sırada kendi bileğimi gördüm. Aynı kırmızı karanfilden bende vardı. Giden adamın bize dövme yaptığını düşündüm. Artık lycan kanım yoktu. Zihinsel olarak yorgun hissediyorum.
Tekrar uyandığımda kollarımın arasında bana sarılmış eşimi gördüm. Akşam olmuştu muhtemelen. Eşimi uyandırıp buradan kaçmayı teklif edecektim. Ama çok güzel uyuduğu için onu uyandırmak istemedim. Ailesinin öldüğünü söylemekte onu sinirli ve üzgün yapacaktı. Mükemmel huzurlu uykusunda ne gördüğünü merak ediyordum.
Ya yakışıklı lycan eşimin zihnine hasar verdi ise diye düşündüm. Onu sıcak tutan göğsüm sızı ile doldu. Lycan kralı Gabriel acaba bu yakışıklı lycandan haberdar olabilir mi ?
Düşüncelerimi kendime saklayıp yataktan kalkıyorum. Eşim hala keyifli şekilde uyuyor. Zaten aynı yatakta ikimizin olduğunu gördüğünde eşim beni sapık ilan edebilirdi. Onu hasta hasta üzmek istemiyorum. Yan tarafta bulunan yatağa geçiyorum.

Daha ne olduğunu idrak edemedim. Sabah gördüğüm lycan elinde bir tepsi ile odamızın kapısını açıyor. Tepsiye bakıyorum. Yayla çorbası var. İki kızartılmış ekmek ve yanında et dürüm ile pilavın olduğu siyah tabakta yine kırmızı karanfil desenini görüyorum. Bana tepsiyi uzatıyor.
- Karnının sesi iyi ki eşini uyandırmadı. Aç olmalısın. Annem tepsiyi senin için hazırladı. Zehirli değil. Elmayı tezgahta bıraktın.
Tepsiyi alıyorum. Ve yayla çorbasının tadına bakıyorum.
- Annenin eline sağlık. Gerçekten lezzetli bir çorba.
Ayakta duran lycan ise yürüyor. Banyonun kapısını açıyor. Banyodan elinde battaniye ile çıkıyor. Battaniye ile eşimi örtüyor.
- Tüm evi gezdin. Aradığını buldun mu ?

Tepsiyi yatağın kenarına bırakıyorum. Artık yeterli. Lafları ile karnıma değil ama kalbime bu adam yeterince doygunluk ve kıskançlık verdi.
- Senin kim olduğunu merak ediyorum. Adını bilmiyorum. Bize niye iyilik ettiğini söylemedin. Ve eşime bakışlarını sevmedim. Annem kim ?
Yakışıklı adam yatağımın kenarına oturuyor. Gözlerini eşimden hiç almıyor.
- Ben aradığın hırsız çetesi liderinin oğluyum. Lycan kralı Gabriel'in öldürmek istediğini insan listesinde adım büyük harflerle yazılır. Annemi benden daha çok istiyor. Onun kanı sadece ölümü getirir. Size kanını verdi. Çünkü; yakın gelecekte öleceğini biliyordu. Yaş alan lycan kahinlere dönüşüyor. Ama aynı zamanda zihinsel kontrolü tam yerinde olmaz. Annem, bizi ondan uzaklara götürmeyi başardı.

Lycan kralı Gabriel'in bizim öleceğimizi öngörmesine şaşırıp tepsiyi alıyorum. Pilavı kaşıklıyorum.
- Bizi bilerek bu göreve gönderdi değil mi ?
Genç lycan daha fazla konuşmuyor.
- Mitomani. Onu tanımıyor. Kimliğini bilmediği için henüz hayatta. Az aklın var ise geleceğin varisini korursun.
Boğuluyorum. Genç lycan odadan çıkıyor.
Elimde tepsi ile peşine takılıyorum. Ama öyle hızlı ki ona yetişmem zor oluyor. Pes etmiyorum. Mutfak tezgahına tepsiyi bırakıp dönüşmeye çalışıyorum. Olmuyor. Kapıdan onun gibi çıkmak istiyorum. Bariyere takılıyorum.
Anlaşılan Salyangoz Sürüsü yıllarca kralın gelecekteki varisi olan eşimi saklanmıştı. Ama neden varisi kral korumadı diye düşünüyorum. Yarın aradığım cevapları bulabilecek olduğuma inanıyorum. İştahım kaçıyor. Odaya döndüğümde eşimin hala uyuduğunu görüyorum. Banyoya doğru ilerliyorum. Dolapta çok sayıda battaniye, sargı bezi, sabun ve havlu var. Ama diğer odalar bomboş iken neden sadece bu oda düzenli diye düşünüyorum. Genç lycan bize bizzat odasını vermişti. Aynanın kenarında ona ait olduğunu düşündüğüm kırmızı karanfil desenli bir parfüm şişesi dikkatimi çekiyor.
Duşa girince suyun ne kadar güzel koktuğunu düşünüyorum. Gül kokusuna benziyor. Banyoda bulunan diğer musluğu açtığımda yine benzer koku hakim. Anlaşılan genç lycan kokulara oldukça meraklı.

Güzel bir banyo sonrası dolaba geliyorum. Dolapta benim bedenime uygun olmayan geniş bir gömlek buluyorum. Siyah renkte çok sayıda pantolon var. Birini alıp giyiniyorum. Cep kısmında yine kırmızı karanfil var. Mutfağa gidip dolabı açıyorum. Meyve, ilaçlar, dondurulmuş tavuk dışında dolap ağzına kadar yiyecek dolu. Çekmeceleri çekiyorum. Kırmızı karanfil desenli tabaklar var. Tabağı ters çevirip bakıyorum. Herhangi bir marka ismi göremiyorum. Sır perdesi sadece eşim çekebilir yana diye düşünüp uyumaya gidiyorum.

PolkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin