gece geç saatte odamıza geçtikten sonra rahat bir uyku çekmiş, güzel bir güne uyanmıştım. kendi kendime kalkmıştım çünkü bugün en sevdiğim grubun konseri vardı.
day6
bugünün güzel geçmeme imkanı olmadığından yataktan keyifle kalkıp yerimde gerindim. hyunjin meydanda gözükmüyordu. dün gece odaya girdiğimizde her şey yolunda gibiydi. belki ikimiz de birbirimize karşı kırıcı olmaktan yorulup salıvermiştik bir anlığına. uyku sersemliği de olabilirdi ama kalıcı olmasını dilerdim. araya duvar ören kişi ben olduğumdan düzeltmesi gereken de bendim ama gururumdan hiçbir şey yapamıyordum.
aslında konsere onunla birlikte gitmek için çok önceden bilet almıştık. benim kadar olmasa bile o da dinliyordu day6, üstelik ben bir yere gitme fikrini ortaya atıyorsam hyunjin'in beni tek bırakma ihtimali olmuyordu. nedenini yeni yeni anlamaya başlıyordum.
bugün konsere gelir mi bilmiyordum ama ortalıkta olmadığından arayıp sorasım gelmemişti. tek başına gitmek de çok hoşuma gitmiyordu elbette ama zaten bir yere gitmişken konseri hatırlatmak da istememiştim, bilmiyordum.
odanın camını açıp ellerimi de pervaza yaslayarak derin nefes aldım. ülke ülke gezsek bile kendi memleketinin kokusu bir başkaydı gerçekten. bu yüzden gözlerimi kapatıp bir müddet rüzgarın yüzümü okşamasına izin verdim. benim sonbaharı abartma seviyem hyunjin'in kışı abartma seviyesiyle kapışırdı.. ve şu an neden hyunjin'le kıyaslamıştım ki kendi içinde bulunduğum durumu?
gözlerimi açıp camı açık bırakarak kendime gelmek adına duşa girdim, uzun bir duşun sonrasında odada onun olmadığını bildiğimden havlumu belime sarıp dolabın karşısına geçtim. konser için uygun kıyafetleri bulup yatağın üzerine bıraktıktan sonra geri saçlarımı kurulamaya dönmüştüm. aynanın karşısında saçlarımı şekillendire şekillendire kuruladıktan sonra üzerimi de giyindim.
bu işlemleri yapmak biraz uzun sürmüştü tabii, bu esnada biraz yorulduğumdan yatağımın kenarına oturup telefona baktım. hyunjin'den mesaj yoktu.
gelirse de tesadüf olacaktı sanırım. bu yüzden bir süre daha telefonda vakit geçirip odadan çıktım. herkes yine kendi halinde takıldığından ben de tek kalmıştım elbette.
yurttan çıkıp hyunjin'le her zaman birlikte yürüdüğümüz bu dar sokakları bu kez tek yürürken ne kadar boş olduğunu fark ettim. elbette güzel yönü de vardı fakat burada o olmadan yürümenin pek de artısı yokmuş, bunu fark ettim.
onunla en sevdiğimiz kafeden sosisli sandviç aldım, yolda yürürken tek başıma yedim. lezzeti onunla yediğimdeki gibi değildi.
konser alanına gitmek için durağa gidip metroyu beklerken normalden bir tık erken gidiyordum ama sorun yoktu. day6 için değer miydi, evet.
metro geldiğinde binip boş bir yer bile bulmuştum. bugün şanslı günümdeydim, boş bir yer bile bulmuştum. boş yer bulduğumdan dolayı bugün güzel geçmek zorundaydı.
sanki day6 konserine gitmiyormuşum gibi kulaklığımı takıp day6 dinlemeye başladım. bu esnada benim için neden bu kadar önemli bilmiyordum ama orada hyunjin ile karşılaşıp karşılaşmayacağımı da merak ediyordum.
yol gözümün önünden akıp geçerken olanları düşündüm ve kendime anlam veremedim. dün gece gayet normal bir şekilde odaya döndükten sonra ne olmuştu da yine böyle olmuştuk?
gerçi hyunjin ve dramlarını düşününce kesin mantıklı bir nedeni vardı.
konser alanına yakın durakta inip kulaklığı çıkardım ve yürümeye başladım. milli voleybolcu olmanın getirisi olarak kalabalık bir ortamda tanıyan birisi mutlaka çıktığından imza atma merasimim bitene kadar belli bir süre geçmişti. zaten sonrasında güvenlikten geçmiş, konserin olduğu açık alana adımlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
loveball [seungjin]
Fanfictionvoleybol takımında olan seungmin ve hyunjin'in arkadaşlık ilişkileri aşka evrilir.