eight[🏐]

34 8 17
                                    

bir haftalık aradan sonra ilk turnuvamız fransa'daydı. kalan birkaç gün takımca antrenman yaparak geçmişti. tabii ki hyunjin ile ben takım dışında da birlikte çalışmış, geceleri de bir tık uykusuz kalmıştık.

bugün uçağımız öğleden önce olduğundan dolayı erkenden kalkmış, hazırlanmaya başlamıştık.

o gün hyunjin'i rüyamda gördükten hemen sonra birlikte kruvasan yerken çok odaklanmasam da sonrasında neden böyle bir rüya gördüğümün üstüne çok düşündüğümden bu süreçte ona karşı biraz mesafeli olmak elimden olmadan yaptığım bir şeydi. ne zaman onunla baş başa kalsak o rüyayı hatırlıyor ve öpüşmemizi düşünüyordum. ilk kez bu tarz rüya görmüyordum sonuçta, neden beni bu kadar etkiledi diye kendi içimde bir savaş verirken ona karşı da kendimi mahcup hissediyordum.

çocuk beni arkadaşı olarak görüyordu. gerçi ben de onu öyle görüyordum.

bunun sonucunda o da inadına yapıyormuş gibi bana daha da yakın davranıyordu sanki.

orada ne yaparız nereye gideriz bilmediğimden birkaç kombini mini valize yerleştirirken hyunjin yine til kingdom come şarkısını söyleyerek keyifle kıyafetlerini valize yerleştiriyordu.

o günden beri rüyayı aşamamamın en büyük nedeni de bu şarkının diline dolanmış olmasıydı. hyunjin, söyleme şu şarkıyı dersem biliyordum ki neden diye soracak, ben nedenini söylemeyince de şarkıyı inadına daha fazla söylemeye başlayacaktı.

"seungmin."

şarkısını yarıda kesip bana seslendiği zaman hmmlamış ve ne diyeceğini beklemeye başlamıştım.

"yakala."

başımı sonunda kaldırıp neyden bahsettiğine baktığımda elindeki hediye paketini bana atmıştı.

evet, günler sonra paket sonunda elimdeydi.

"bir hediye ancak bu kadar kibar verilebilirdi."

paketi yakalayıp açmadan önce ne olduğunu anlamak ister gibi yoklarken konuştum.

"sen hediyeyi verdiğime şükret."

paketi açmaya çalışırken onu taklit ettim. neden yaptığını bir türlü anlamamıştım ama bu sene hediyemi ondan alana kadar epey uğraştırmıştı beni.

paketi açtığımda gördüğüm şeyle hızla yerimden kalkıp formayı da elime aldım.

çok sevdiğim bir voleybolcunun imzalı formasıydı bu.

"hassiktir. ciddi misin sen hyunjin?"

ses tonumu heyecandan ayarlayamamıştım bile. resmen imzalı bir forma almıştı bana.

hızla üzerimdeki tişörtü çıkarırken hyunjin'in bu işi burada yapmak zorunda mıydın sitemlerine aldırış etmeden yeni formamı giyinip dolabın aynasından kendime baktım. bedeni de tam istediğim gibiydi.

o an rüyaymış mahcup hissetmeymiş hepsi uçup gittiğinden arkamı dönüp beni seyreden hyunjin'i kollarımın arasına aldım.

"teşekkür ederim hyune. daha güzel bir hediye almamıştım."

kollarımın arasından çıkmaya çalışsa da buna izin vermediğimde el mecbur kolları sırtımı sarmıştı onun da.

"rica ederim seungmin ama bu sana verdiğim son hediye olacak bu gidişle. boğacaksın beni."

ikazlarına rağmen ona sıkıca sarılmaya devam ederken kapımızın tıklatılması sarılmayı bozmamıza neden olmuş, hyunjin'in de rahat bir nefes almasını sağlamıştı.

loveball [seungjin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin