nine[🏐]

30 8 25
                                    

"senin yerine bu tur yeonjun oynasın."

ilk turu fransa'ya verdikten sonraki molada chan hyung pozisyon değişikliklerinden önce ilk bana dönmüş ve söylemişti. dün gece uyumak yerine hyunjin'in kamerasını kurcalama kararı almak ve onun beni sevdiğini görmek elbette etkilemişti beni. sabaha karşı bir buçuk saat uyumuş ya da uyumamıştım. ardından kısa bir kahvaltı yapmış ve direkt maç için yola çıkmıştık.

hyunjin'i rüyamda gördükten sonra zaten her şey yeterince zorlaşmıştı, üstüne bir de bu mevzu eklenince nasıl davranmam gerektiğini iyice bilemez hale gelmiştim.

bir de beni arkadaşı olarak gördüğünü düşünüp gördüğüm rüya konusunda ona karşı suçluluk hissetmiştim? haha. gerçekten de aptalın tekiydim. sanırım herkesin az çok haberinin olduğu bu mevzuyu böyle geç öğrendiğim için yılın enayisi ödülü bana verilmeliydi.

bu tarz düşünceler eşliğinde set başladığı gibi bir servis kaçırmıştım. eğer bir maçta servis kaçırıyorsam zaten geri kalanda enerjimi toplamam yeterince zordu, üstüne kafamdaki sesler de susmamıştı. her şeyi uzaktan izleyip harika bir gözlem gücüne sahip olan chan hyung da elbette beni oyundan almıştı, ona gücenemezdim.

yedekte olan yeonjun'un yanına gidip bu tur ona devrettiğimi belirten el çakma hareketinden sonra onun yerine oturmuş, bacaklarımı aralayarak dirseklerimi dizlerime yerleştirdikten sonra hafifçe eğilerek bizim tarafa baktım.

çalan düdükle ikinci tur başlamışken ben de nabzımı kontrol altına almak adına hâlâ düzenli nefesler almaya çalışıyordum. bakışlarım orada olabilirdi ama kafa olarak burada değildim şu an gerçekten ya, uçup gitmiştim yine.

takdir edersiniz ki en iyi oyunculardan birisiydim ve hyunjin ile maçtaki kimyamız çok iyi uyuşuyordu. birbirimizin hamlelerini bildiğimizden sıralı sayılar alıyorduk. şu an ben arkada kaldığımdan o da biraz bocalamış gözüküyordu. normalde alacağı bir iki sayıyı çoktan karşı takıma kaptırmıştı bile.

chan hyung yavaş yavaş yanımda gerilmeye başlamışken ayaklanıp yürümeye başlamıştı gerginlikle. maçı verdiğimizi düşünüyordu, bu gerginliği nerede olsa tanırdım.

gerçekten de önemli bir maçtı ama. şu an birinci sıradaydık ama bu maçı kaybedersek düşecektik. ellerimi yanaklarıma koyarak maça odaklanmaya çalışırken gözüm sadece hyunjin'in üstündeydi. top ona geldiği an atik bir şekilde sıçrayıp hamlesini yapması, pas attığı kişiye çenesini kaldırarak bakması, sayı aldığımızdaki o ifadesi ve daha fazlasını şu an izlediğimde fark etmiştim. ilk kez oyundan alındığım sefer değildi, bazen bu şekilde uzaktan izliyordum ama bu kez bir şeylerin bilincinde olarak onu izlemek farklıydı işte.

ara sıra sanki önümde oynamıyorlar gibi ekrandan maç skoruna bakıyordum. en son chan hyung bir mola istemişti. chan hyung mola istiyorsa kritik bir durum var demekti.

takım chan hyungun yanına geldiğinde onları duyacak kadar yakın olduğumdan yerimden kalkma gereği duymadım. hyunjin göğsü hızla inip kalkarken bana kısa bir bakış attı.

"neyiniz var sizin? hyunjin. burada mısın?"

chan hyung ona seslendiğinde bakışlarını gözlerimden çekerek yavaşça chan hyunga çevirdi. "yapamıyorum."

chan hyungun arkası dönük olsa da başını sallamasından anlamıştım. hyunjin yerine de sehun'u koymuştu kısa sürede.

hyunjin maçtan çıktığından yanıma oturduğunda elime ne ara aldığımı anlamadığım şişemi aldığında kaşlarım hafifçe çatıldı. "benim şişem o."

uyarıma rağmen çoktan şişeyi diklemişti bile. kurduğum cümleyle su içerken gözlerimizi birleştirmiş ve omuz silkmişti. içtikten sonra şişeyi yeniden elime verdikten sonra sahaya odaklanarak konuştu.

loveball [seungjin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin