Yorumlar yapılsın, oylar verilsinn
Keyifli okumalar!
..
.
Ulu Tanrı! Kür Şad’ın yenilmeyen ruhunu
Yüce Tanrı Dağında daha biraz barındır!
Geleceğiz yakında! Yarın bütün oralar
Demir bileklerdeki çelik Kılıçlarındır!Tasa mıdır yakarsa bir kurşun kalbimizi?
Ne çıkar süngülerle delinirse bağrımız?
Bu kurşunlar, süngüler öldüremez bizi.
Belki diner onlarla ezeli kalb ağrımız.Hüseyin Nihal Atsız
..
.
“Geldik komutanım. Buradan sonrasını yürüyerek gitmeniz gerek.” Köyün bir kaç kilometre ötesinde durmuştuk. Aramıza katılacak timle burda buluşacaktık.
“Burdan sonrası bizde, giderken dikkatli olun.” Harun başını sallayarak Emir’i onayladı. “Emredersiniz komutanım.” Araçtan indik ve timi beklemeye başladık.
Oğuz’un naaşı bugün kalkacaktı, bu durum canımı sıkıyordu. Emir’in de benden farksız olmadığına emindim.
“Rüya,” Emir’in seslenmesiyle ona baktım. Kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu.
“Efendim?” Ela gözleri yüzümde geziyordu. “İyi misin?” Başımı sallamakla yetindim. Emir dudaklarını aralamıştı ki, bir araç yakınımızda durmuştu. İkimizinde eli silahlara gitmişti. Aracın kapısı açıldı ve içinden bir kadın ve üç adam indi. Gelmişlerdi. Onları tanıyorduk çünkü albay dosyalarını vermişti.
Onlarda bizi tanıyor olmalı ki hiç çekinmeden yanımıza geldiler. Kadın elini uzattı. “Kıdemli Üsteğmen Derin Hilal Avcı.’’ Başımı salladım ve elini sıktım. ‘‘Kıdemli Üsteğmen Asena boz.’’ Başını hafifçe salladı. Siyah saçlı, gri gözlüydü, boyu benden bir iki santim uzundu.
‘‘Yüzbaşı Emir Ateş.’’Ardından diğerleride kendilerini tanıttı. ‘‘Üsteğmen Kenan Sözen.’’ Kumral saçlı, kahverengi gözlüydü.
‘‘Teğmen Hakan Vural.’’ Siyah saçlı, siyah gözlüydü.
‘‘Yüzbaşı Duran Yarar.’’ Dedi hafif sarışın, ela gözlü adam
‘‘Köye gitmemiz gerek.’’ Diyen Kenan’ı başımızla onayladık ve köye doğru ilerlemeye başladık.
Köye yaklaştığımız sırada Derin bizi durdurdu. Duran Yüzbaşıya döndü. ‘‘Silahları değiştirmemiz gerek,’’ dedikten sonra bize döndü. ‘‘Albay sizi bilgilendirmiştir. Silahları çantaya koyup, kayanın arkasına koyacağız.’’ Albay söylemişti. Kendi silahlarımızın yerine küçük silahlar ayarlanmıştı. Köye gidene kadar bir şey olursa diye kendi silahlarımız köyün girişine kadar yanımızda kalmıştı.
Kenan, sırtındaki çantayı kayanın üstüne bıraktı ve içinden silahları çıkardı. Kendi silahlarımızı çantanın içine koyduk. Silahları biz kampa giderken alacaklardı.
Köy meydanına geldiğimizde iki aracın yaklaştığını fark ettik. Hemen köylülerin arasına karıştık. Araçlar durdu. İki araçtan tam on dört kişi çıktı. Önderleri olduğunu düşündüğüm kişi bağırmaya başladı. ‘‘Sıraya girin lan! Karılar ayrı, erkekler ayrı!’’ Karı?
Bunu sikmek lazım.
sıraya girdiğimizde yanımda Derin Üsteğmen vardı. Ters ters adama bakıyordu. ‘‘Karı, diyen dalağını sikeceğim.’’ Derin’in küfürüyle sırıtmadan edemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİLKİ
Novela Juvenil"Kıdemli üsteğmen Asena Boz." dedi, yüzüme bakarak. onun hâlâ yaşaması sinirimi bozuyordu. "Görüşmeyeli baya olmuş." "Timin öldükten sonra kafana sıkarsın diye düşünmüştüm." "Kes lan sesini!" bağırdığımda irkilmişti ama belli etmemeye çalışıyordu...