10.Bölüm

440 64 21
                                    

Güneşten

Çalışanın söylediğiyle Dinçer alnıma ve saçıma öpücük bırakarak kalktı ve koltuğuna astığı elbiseleri giydi hızlı bir şekilde. Benim de elbiselerimi getirip tenimi öpe koklaya üzerimi giydirdi. Acele etse bile nezaketi asla azalmadan üst başımı düzeltti. Ardından boynuma bakarak iç çekti.

" İzlerimin silinmesini ve ya kapatılmasını hiç istemem bebeğim ama, kapatmak için o boya badana şeylerinden varsa, sür çabucak. Geçen seferki gibi babanların yanında utanmanı istemem. " Başımla onaylasa bile odasındaki kişisel banyosuna kapatıcı sürmek için giderken çemkirmeyi atlamadım.

"Benim sadece 2 ürüne 4 bin küsür lira harcadığım bebeklerime 'boya badana' dersen seni onlara muhtaç edene kadar çimdiklerim Dinçer." Ardımdan kahkahasını duyarken hızlıca lavaboya girip kapıyı kapattım ve saçlarımın, suratımın dağılmış haliyle göz göze geldim. Ne yani, benim gibi güzel bir periyi bu hale sokmuş, bir de bu halimle gurur mu duyuyordu? Ben hızlı hızlı çantamdan makyaj malzemelerimi alıp makyaj yapmaya başlarken Dinçerin odasının kapı sesini ve babam ve  dedemin seslerini duydum.

Yazardan.

Dinçer hızlıca odaya göz gezdirerek az önce seviştikleri koltuk haricinde her yerin düzenli olduğuna karar verdi. Aceleyle koltuğun saatlerdir sevişmelerinden dolayı çökmüş yerlerini birkaç kez vurarak kabarttı. Kendi haline bıyık altı gülmekle meşguldü. Resmen anca 1.65 boyunda ve 55-60 kilo civarında minik bir kedinin parmağında oyuncak olmuştu ve yalan yok, bu durumdan hiç rahatsız değildi. Mesela minik perisinin ailesine yalnış bir davranış sergilememek için elinden geleni yapıyordu şu an yeni yetme ergenler gibi. Hâlbuki birkaç ay önce birinin nazına bu kadar katlanacaksın, üzülmemesi için ailesini baş tacın yapacaksın deseler vereceği tek tepki "siktir git" olurdu. Odayı son bir kez kontrol ederken Arcan beyleri bekletmenin bahanesini de, hazırlamıştı. Hızlıca gidip kapıyı açarken karşısında çalışanla birlikte Arcan ve Olcayı odaya doğru adımlarken gördü. Son birkaç adımları kalmışken kapıda öylece beklemenin saygısızlık olacağını düşünerek hızlıca Arcanların yanına doğru adımladı ve elini uzattı hemen.

" Hoşgeldiniz Arcan bey, hoşgeldiniz Olcay bey." İkisine de selam vererek durdu. Onların yanında herhangi bir ters hareket etmemek için kendini fazla sıkıyordu. Tabii bunu anlayan Arcan biraz keyif alsa bile, anlardı seven adamın halinden. Fazla sıkmaya gerek görmedi. Nasıl olsa nazlı bebeği süründürüyordur bu odun gibi duran herifi. Hatta birkaç aya kalmaz o odunun incelip kağıta dönüşeceğinden adım gibi emindi. Tam ağzını açacakken babasının tebrssümle damat adaylarına bakarak konuşmaya başladığını gördü.

" Resmiyete gerek yok bence evlat... Eğer uygun görürsen Olcay dede diye bilirsin. Zaten torunumla aranızda malum bir ilişki var" diye konuştu samimiyyetle. Dinçer 5 yaşında, oyuncak araba alınan bir çocuk gibi gözleri parlayarak baktı. Bir kişinin artık onu aileye kabul ettiğini hiss etmişti. Hayır, aile problemleri yoktu. Buz dağı gibi görünse bile, annesi ve babası ömürleri yettiğince Dinçeri sevgiye doyurmuşlardı. Annesini 17 yaşında, genç bir delikanlı iken kaybetmişti. Babasını ise 20 yaşında. Babası her ne kadar hatrısayılır bir mafya da olsa ailesine pamuk gibi bir adamdı. Lakin Dinçerin böyle acımasız olmasına vesile olanlar koca bir çakal sürüsüydü. Babasının ölümünden sonra şirketlerini, mal varlıklarını ellerinden almaya çalışanlar yüzünden savaşçı bir kişiliğe bürünmüş ve zalimlik zırhını kuşanmıştı. Fazla daldığını fark ederken küçük bir tebessümle Olcaya baktı.

" Elbette, size dede demekten gurur duyarım Olcay dede."  Çok garip bir cümle olsa da takmadı.

" Lütfen buyrun odama. Kusuruma bakmayın sizi de beklettim böyle ayakta." Diye odaya doğru yönlendirirken Arcan da varlığını belli etmek ister gibi boğazını temizledi.

Revnak-ı Gül (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin