9.Bölüm

467 53 21
                                    

Güneşten

" SENİN ÇENENİN BAĞINI SİKERİM LAN. SENİ GEBERMEK İÇİN YALVARTIRIM ŞÜKRÜ." Odadan gelen Dinçer'in kükremesiyle yerimde irkilirken gözümdeki yaşlar da durmadan akıyordu. Dinçer'in benden şüpheleneceği ihtimali kalbime karabasan gibi çökmüştü ama sözleri beni biraz daha rahatlatmışdı. Aniden kapı açılarak kolumdan içeriye çekildim ve acı çikolata kokulu göğüse sıkıca bastırıldım. Kafamın üzerinde Dinçer'in dudaklarını hiss ederken sakinleşmek ister gibi derin bir nefes aldı.

" Ağlama güzel bebeğim, konuşulanları duyduğunu biliyorum ama senden kimse şüphelenmiyor." Diye mırıldandı yumuşacık bir sesle.

" A-ama Şükrü abi... Şükrü a-abi Güneş hain dedi" diye konuştum ağladığımdan dolayı kesik ve boğuk çıkan sesimle.

" Kendince sikik bir plan yapmış güzel perim. Senin geldiğini korumalar haber verince gelip duyman, bizim kavga etmemizi planlamış olmayan aklıyla. Aramız bozulup seni hain ilan edince gerçek hain de rahatlayıp hata yapacakmış güya." İri parmakları sarı, kıvırcık tutamlarım arasında dolaşarak kafama masaj yaparken Şükrü abiye bakmamla mahcupca yüzüme baktığını gördüm. Hatta gözümden akan yaşlar yüzünden suratında bariz bir pişmanlığın olduğu da açıktı.

" Peki sen? S-sen neden söylemedin bana? " Diye mırıldandım aklım karışırken. Dinçer eğer bu planı kabul etmemişse neden bana bildiği an haber vermemişti?

" Ben planı uygulamaya geçtiği an öğrendim güzel perim. Yoksa senin o incilerinin akmasına müsade eder miyim?" Demesiyle rahat bir nefes aldım. Fena korkmuştum Dinçer bana inanmaz diye.

" Şüphelenmiyorsun yani benden?" Diye sordum emin olmak isteyerek.

" Şüphelenmiyorum." Hiç düşünmeden söylediği şeyle derin bir nefes aldım.

" Şimdi sen geç sevgilinin koltuğuna otur, hatta asistanı ara, ikimize güzel bir kahve söyle." Diye konuştu pamuk gibi bir sesle ve kafama koca bir öpücük bıraktı. İri parmaklarını  göz altlarıma getirip yaşlarımı kuruladı tek-tek. Dinçer'in direktifiyle oldukça havalı, tam iş adamlarının koltuklarından olan siyah,deri, dönen koltuğa oturdum.

Ardından Dinçer'in az önce bana  pamuk olan yüzünün Şükrü abiye dönünce semsert olmasını izledim.

" Şimdi sana dönelim Şükrü bey. Şu an seni gebertmiyorsan benim için önüne atladığın kurşunlara say. Hain mi bulacaksın? Git bul. Benim sağ kolum, güvenlik şefim sensin ve senin işe aldığın biri siktiğimin haini. Ama bu planlarına bir daha Güneş'i dahil edersen, hele ki, Güneşin gözünden yaş akıtacak bir plan yaparsan, kendine gömülecek mezar ara. Çünkü bu durumun ikincisi yaşanırsa, ortada ne hatır kalır ne başka birşey." Dinçer'in ilk kez böyle korkutucu, hatta tüy ürperten konuşmasına şahit oluyordum. Şükrü abi özür dileyerek çıkınca tekrar o katı yüz ifadesini yumuşaltarak yanıma geldi ve birşey demeden sanki 4-5 kiloluk bebekmişim gibi beni kucağına aldı. Anında ağzımdan çığlık kaçarken dudaklarıma bir öpücük bırakarak koltuğuna oturdu ve beni de kucağına oturttu.

" Kahve söyledin mi güzel, minik perim?" Saf ilgi ve merakla sorduğu soruyla dudağımı ısırdım. Ama Dinçer öyle bir baktı ki bana ... Sanki kendime zarar veren ben bile olsam benimle kavga ede bilecekmiş gibi. Dudağımı anında serbest bırakarak düzenli sakallarını okşamaya başladım.

" Şey... Öyle senin şirketinde patronluk taslamak gibi gözüksün istemedim." Kısık sesli mırıldanmamla dudağımın ısırdığım kısmına narin bir öpücük bıraktı.

" Patronluk tasla bebeğim. Benim olan herşey senin zaten. Şirketimiz de buna dahil. Hatta iste, şuan burayı üstüne yapayım. Ayrıca ben bile senin emir erinken, ben bile sana kul köleyken, senin isteklerini yerine getirmemek kimin ne haddine?" Söyledikleriyle şımarıkça güldüm. Çok değerli hiss ediyordum kendimi.

Revnak-ı Gül (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin