Selammm çiçekler. Nasılsınızz?
Umuyorum ki her şey yolundadır. Size güzel ve açıklayıcı olduğuna inandığım bir bölüm getirdim. Zihninizi daha da aydınlığa kavuşturacak bir bölüm. O yüzden sindire sindire okuyun bakalım.
Bölüm sonuna koyduğum medyaya da bakarsınızz. Alıntı yaptığım yerler var.
Ben bu fici yazarken bir sürü eserden parçalar okuyup almaya başladım bu arada, hiç hesapta yoktu abi neyse bir şekilde üstesinden geleceğiz inssss.
Düzenleme; bu bölümü jkthvkoo sana ithaf ediyorum bebeğim 🤍
Bölümle baş başa bırakıyorum sizi, iyi okumalar dilerim. <3
***
Bir şeytan, bir şeytan elçisi ve gerçek kimliğinin henüz farkında olmayan bir insan...
Cehennemi andıran ışıkların ve sıcaklığın olduğu bu odada titrek bir soluk çeken beden hala ayakta dikiliyor ve karşısındaki şeytanın ağzından çıkanları anlamlandırmaya çalışıyordu.
Jasoriel demişti kendisine ithafen değil mi? Bir de bulundukları ortam için tuhaf bir isim kullanmıştı. Jungkook'un zihninden aynı anda o kadar fazla şey geçiyordu ki şu an o ismi hatırlamıyordu bile ancak karşısındaki çocuğun zihinsel karmaşasının zaten farkında olan şeytan yavaşça oturduğu yerden doğruldu.
Belirsizliği sevmezdi. Ve bunu ortadan kaldırmak için önce karşısındaki çocukla konuşması gerektiğinin farkındaydı. Zira çocuk masumca büyüttüğü bambiyi andıran gözleriyle ve birbirine bastırdığı dudaklarıyla yüz metre öteden dahi ne kadar korku dolu olduğunu karşısındaki şeytana fazlasıyla hissettiriyordu.
Konuşacaklardı, konuşacaklardı ancak bu sohbetin tek başlarınayken olmasını isteyen şeytan önce elçisini odadan çıkması için uyardı.
"Hala neyi bekliyorsun? Görevini yaptın, şimdi çekil odadan."
Aşağıladığı ve şimdiden nefret ettiği zavallı çocuğun yanında kendisine ithafen söylenen sözlerle oldukça rahatsız hisseden beden efendisine karşı gelemeyeceğini biliyordu. Ancak odadan çıkmayı istemeyen bir yanı da vardı.
"Efendim, bağışlayın beni ancak-"
"Sen hala konuşuyor musun?" Odadaki mumların anlık titreşmesiyle karşısındaki şeytanın bir kez daha gücünün hayal edebileceğinin ötesinde olduğunu anlayan Jungkook bir adım geriye doğru gitti. Çünkü korkuyordu.
Şeytanla tek başına kalmak mı daha kötüydü yoksa şeytanın elçisinin de yanlarında olması mı henüz buna karar verememişti.
"DIŞARI JİMİN!" Adeta kükrercesine elçisine bağıran şeytan emrinin ikiletilmesine yönelik duyduğu öfke yüzünden sinirlenmişti. Nasıl olur da kulu, elçisi ilk seferde dediğine uymazdı?
Efendisinin öfkesinin ne kadar yakıcı olduğuna daha önce defalarca şahitlik eden elçi Jimin, başını duyduğu saygıyla aşağı doğru eğmiş ve mecburen odadan çıkmıştı. İlk kez efendisinin emrini sorgusuz sualsiz yapmamıştı çünkü içten içe farklı olduğunu bildiği bu insanla efendisinin yalnız kalmasını istemiyordu.
Bu aciz insanın diğerlerinden farkını ve yeryüzünden yeraltına indirmek için efendisinin neden kendi gibi diğer elçiler aracılığıyla bu kadar çaba sarf ettiğini henüz bilmiyordu. Ancak sebebi ne olursa olsun efendisine adeta tapan bu şeytan elçisi, tam da kendine yaraşır şekilde içindeki haset duygusunun esiri olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devil's Well
FanfictionJeon Jungkook bir gece arkadaşlarıyla birlikte, yaşadıkları kasabada yıllar önce yaşamış ve daha sonra hapsedilmiş olan şeytanın kuyusuna gider. Ancak o geceden sonra yer altıyla yer üstü arasındaki geçiti açtığından bir haberdir. Çünkü şeytan, Jeon...