0.3

35 6 3
                                    

Onu bekletmeden içeri geçtim. Soldaki sürgülü kapıyı açıp içeri girdi. Bende arkasından. Çok güzel dizayn edilmiş küçük bir salonu vardı. Biraz daha yürüdükten sonra piyano göründü. Beyaz bir piyanosu vardı. Masaya oturup bana piyanonun taburesini işaret ederek oturmamı söyledi.

"Nasılsın?" Çok samimi ve tatlı birine benziyordu. Benden biraz büyük görünüyordu.

"İyiyim, siz?"

"Bende iyiyim teşekkürler, bana siz demene gerek yok, sen diyebilirsin."

"Tamam."

Şuan çok mutlu olmuştum. Hiç endişelendiğim gibi biri yoktu karşımda. Onun yerine çok tatlı bir genç vardı.

Sandalyesinde kalkıp benim yanıma doğru ilerlemeye başladı. Benim oturduğum taburenin yanındaki sandalyeye oturdu. Böylece ikimizde piyanonun karşısına geçmiş olduk.

"Neler çalabiliyorsun? Yani seviyen ne?"

Ona eski öğretmenlerimden öğrendiğim bazı basit melodileri çaldım. Melodi diyorum çünkü parça denilemeyecek kadar kısa ve basittiler.

"Yetenekli bir çocuk olduğun her halinden anlaşılıyor. Bu basit melodileri çalarken bile isteyerek ve en iyi şekilde çalıyorsun. Sadece tek bir hatan var."

Nasıl? Hatam mı vardı? Yanlış bir notaya bastığımı hatırlamıyorum.

"Elini bu şekilde tutmalısın." Deyip gösterdi. Şimdi anlamıştım. "Bak, ben elimi yukarda, sanki altında bir şey varmış gibi tutuyorum. Ama senin elinin avucu piyanoya değiyor."

Elimi gösterdiği gibi yapıp ona baktım doğru yapıyormuyum anlamında. Ona baktığımdaysa pür dikkat yüzüme baktığını farkettim. Ben ona bakınca bakışını kaçırdı ve tekrar elime getirdi.

"Evet, şimdi bu şekilde bir kez daha çal."

Dediği gibi yapıp tekrar çalmaya başlamışken yarısında beni durdurdu.

"Olmuyor... Böyle değil, bak şimdi."

Aniden elimi tuttuğunda ne yapacağını anlamadım ve panik oldum. Zaten geldiğimden beri yüzüne bakmamak için zor duruyordum.

Elimi alıp kendi elinin üstüne 
koydu ve kendi gösterdi.

"Bak, böyle yapmalıydın." Deyip elimi bıraktı.

Bir süre sessizlik oldu. Ardından sessizliği o bozdu.

"Şimdi sana daha uzun bir parça verelim."

Ayağa kalktığında masanın yanındaki kitaplıktan birşey getireceğini anladım. Sonunda çalabileceğim düzgün birşeyim olacak diye sevinmiştim ki bay Hwang'ın çıkardığı notalarla duraksadım.

"Ama bay Hwang, bunlar çok zor görünüyor..."

Söylediğimi hiç umursamayıp birşeyler aramaya devam ederken söylendi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Söylediğimi hiç umursamayıp birşeyler aramaya devam ederken söylendi. "Merak etme, bunlar göründüğu gibi değil, sana kolay gelecekler." Deyip geçiştirdi.

Gram rahatlamamıştım.

Ben hala ne yapacağımı düşünürken  içlerinden bir tane seçip yanıma oturmuştu.

"Seviyen iyiydi o yüzden kendine güven, sana yardım edeceğim zaten."

Notaları piyanonun üstüne koyup ayarladı. Çalmaya başlayacağımız sırada bana dönüp "Bu arada bana bay Hwang demene gerek yok, rahat ol." Deyip gülümsedi. Ona karşılık bende gülümsedim.

Sonra bana ilk notayı gösterdi ve hangi nota olduğunu sordu. Şimdi bitmiştim. Daha önce gördüğümü hatırlamıyordum.

Cevap vermediğini fark edince güven verir bir tonla " Nasıl bulacağını sana öğretmediler mi?" Diye sordu.

Hayır anlamında başını salladım. " Hep ezberlemeye çalışırdım."

"Ben şimdi sana onun doğrusunu öğreteceğim."dedi ve notaları eline aldı.

"Bak şimdi, bu kolay bir nota değil mi?" Deyip bana kağıdın üstünden rastgele bir nota gösterdi. Gerçekten de kolaydı.

"Evet, kolay" dedim. "İşte bizde diğerlerini bulmak için buradan başlayarak sayıyoruz."

Açıkçası hiç birşey anlayamamıştım. Bunu farketmiş olacak ki hemen örnek verdi. Bununla birlikte anlayıp ilk sorduğu notayı kolaylıkla söyledim. Bunula birlikte o da heyecanlanıp " Harikasın!" Diye heyecanla konuştu.

İlk dizeyi bu şekilde bitirip diğerlerini de aynı şekilde bitirdik.

Diğerlerini de çalacakken Hyunjin'in telefonu çaldı. Telefonu açmadan önce " Abin arıyor." Dedi.

Yukardan saati kontrol ettim. Anlaştığımız saati çoktan geçtiğini farkettim. Abim bu yüzden arıyor olmalıydı.

Abimle konuşup telefonu kapattıktan sonra bana döndü ve "Sanırım artık gitmen gerekiyor." Diye isteksizce söyledi. Açıkçası benimde hiç gidesim yoktu. Çok sevmiştim Hyunjin'i.

İstemeyerek kalktık ve kapıya doğru yürüdük.

"Yine gel."

"Geleceğim kesin." Deyince güldü. Bende ona karşılık güldüm. "Yarında gelebilir miyim?" Diye sordum.

"Tabii ki gelebilirsin." Diye heyecanlı bir şekilde konuştu. " Sana gösterdiklerimi çalışmayı unutma." Diye ekledi. Onaylayıp başımı salladım.

Kapının dışında ayakkabılarımı giymeyi bitirip başımı kaldırınca vedalaştık ve kapıyı kapattı.

Çok uzun zamandır hiç bu kadar mutlu hissetmemiştim.

Uzun zamandır bölüm yoktuuu çünkü artık bölümleri biriktirip atıcam öyle daha iyi bence
Neyse bu arada fic nasıl gidiyo sıkıcı mı sizce kimse yorum yapmıyo
Bir tek Asyam yapiyo🥺🥺

Neyse ficin nasıl gittiğini yazın burayaaa byy

Pianist - HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin