1.5

11 2 0
                                    

Felix'in ağzından

Salonda oturmuş Hyunjin'i bekliyordum. Kapıda kaldığım için onun evine gelmiştim. Birşey alıp geleceğini söylemişti. Elektrikler hala yoktu ve şimşek çakmaya devam ediyordu.

Ne yalan söyleyeyim, geri buraya gelmiş olmama sevinmiştim. Her günümün her saatini Hyunjin'le geçirmek istiyordum.

Ben bu düşüncelere dalmışken Hyunjin salonun sürgülü kapısını açtı ve içeri geldi. Elinde bir tabak vardı ama henüz yanıma yaklaşmadığı için içinde ne olduğunu göremiyordum.

Yanıma adımladı ve oturdu. Elindeki tabakta bir sürü kurabiye duruyordu.

"Okuldan geldiğinde direkt buraya geldiğin için birşey yemediğini biliyorum." Deyip eline bir kurabiye aldı. Bana uzatırken "Ve aç olduğuna adım kadar eminim."

Bana uzattığı kurabiyeyi alıp teşekkür ettim. "Gerek yoktu. Eve gidince yerdim ben." Verdiği kurabiyeyi dudaklarıma götürdüm ve ısırdım.

O kadar beğenmiştim ki elimdekini ne zaman bitirdiğimi anlayamamıştım. Hyunjin'de bunu farkedip güldü.

"Beğendin sanırım." Dalga mı geçiyordu?

"Hayatımda yediğim en güzel kurabiye." Bu dediğime kahkaha attı. "Hepsini sana getirdim, istediğin kadar ye." Böyle deyince kendimi bir tane daha alırken buldum.

"Nereden aldın bunları?" Acilen abime aldırmam gerekiyordu. "Doğruyu söylemek gerekirse kendim yaptım."

Ağzım açık kalmıştı. Bu tepkime güldü.

"Hem müzikte yeteneklisin, hem de kurabiye yapabiliyorsun." Bunları derken bir yandan da ağzıma kurabiye tıkıştırıyordum.

"Sen daha yeteneklisin." O bunu söyledikten sonra sessizleşmiştik.

Birkaç dakika öyle durduktan sonra Hyunjin konuştu.

"Lix ben... Yeonjun hakkında öyle konuştuğum için üzgünüm. Sadece seni korumaya çalışmıştım, sana karışmak gibi bir niyetim yoktu." Hala aklı orada mı kalmıştı? Bu kadar çok takılmasına gerek yoktu.

"Sorun değil Jinnie, bu kadar takılmana gerek yoktu." Dediğim sırada ağzımın kenarındaki kurabiye kalıntılarını siliyordum.

"Senin iyiliğini istediğimi biliyorsun. O çocuğa güvenmiyorum. Sen yine de uzak dur, tamam mı?"

"Ama Hyun, ilk defa bir arkadaş edindim. Uzak durmak istemiyorum." Ben böyle söyleyince Hyunjin gözlerini kaçırarak derin bir nefes verdi. Bende onun içini rahatlatmak için sözlerime devam ettim.

"Hem sabah Wooyoung bana sataştığında o beni korudu biliyor musun?" Bunu söylediğim gibi hızlıca bana döndü.

"Seni mi korudu?" İnanmaz bir şekilde sordu.

"Evet." Hiç ikna olmuş gibi değildi. "Yapma Lix, Bir kez öyle birşey yaptı diye hemen güvenme."

"Peki ben kiminle takılacağım? Yalnız olmaktan bıktım."

"Benim yanıma gelebilirsin. Ders aralarında birlikte takılabiliriz. Hatta öğle yemeğini bile birlikte yeriz." Bu söylediği şeyle ona döndüm.

"Sana rahatsızlık vermez miyim? Sonuçta sende kendi öğretmen arkadaşlarınla takılmak istersin."

"Benim arkadaşım olduğunu kim söyledi?" Nasıl yani? Okulda öğretmen arkadaşı yok muydu?

"Yok mu?" Hayır anlamında başını salladı. Bu söylediğiyle dudaklarımı büzdüm.

"Senin gibi hem iyi kalpli, hem yetenekli, hem de yakışıklı birinin nasıl arkadaşı olmaz?" Dudaklarım büzülmüş bir şekilde söylediğim bu cümle onu güldürmüştü.

Pianist - HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin