COUROSSO
(günümüz)Gerçek bir aşk...
Bir damla kan...
Bir damla gözyaşı...
İki evren bir araya gelse, yer ve gök birleşse, faniler ölse, ölüler dirilse bile kopmaz Ruh Bağı...
🫀
Kulakları sağır eden bir çınlama zihinin içine doldu önce. Boğazındaki kuruluk onu yutkunmaya itti, aldığı tek tat, kanla karışık bir toprak tadıydı.
Nefes almaya çalıştı ama ciğerlerine çekebildiği tek şey toz bulutuydu. Toz yüzünden sızlamaya başlayan ciğerleri onu öksürmeye ittiğinde bilanço ağırlaştı. Bedenindeki tüm kemikler kırılmış gibi bir ağrı sardı bedenini. Yüzünü buruşturdu Crystal. Dudaklarının arasından zayıf bir iniltinin sesi döküldü.
Neler olmuştu?
Hatırlamaya çalıştı. Neler olduğunu, nerede olduklarını... Her şey karanlıkta gibiydi. Bilincinin büyük bir kısmı hâlâ karanlığın içindeydi sanki.
Gözlerini açtı usulca, görebildiği tek şey karanlık olurken gözlerine dolan toz zerrecikleri yüzünden açtığı gibi geri kapatmak zorunda kaldı gözlerini.
Bir anı doldu zihnine... Ormanda koşuyordu. Bir ses yankılandı kafasının içinde. Senin kalbin seçildi diyordu o fısıltı...
Zihni yavaş yavaş karanlıktan sıyrılıp berraklaşırken hatıralar bir bir kendilerini göstermeye başladılar.
Evden çıkıp tapınağa gelişi, grupla oynadıkları oyun, aldığı ceza ve ormana girişi, Evan'ın ona gölü göstermesi...
Hepsi birer film şeridi gibi geçti gözlerinin önünden.
Evan ile gölde geçirdikleri o büyülü anlardan sonrası adeta bir kâbustu. Neler olduğunu hâlâ kavramakta zorlanıyordu. Göl kenarında parmağına konan o kanadı yırtık mavi kelebek, aynı kelebeği yeniden görmesi ve ardından yüzlerce mavi kelebeğin ortaya çıkışı...
Onu çağıran o fısıltı da neyin nesiydi? Ya da o fısıltıya kapılıp benliğini kaybedercesine onu takip etmesi... Karşı koymayı çok denemişti ama bir şey ona engel olmuştu. İçinden bir ses durmadan o sese gitmesi gerektiğini söyleyip durmuştu.
Bileğine dolanan sarmaşığı hatırladı genç kız... Sanki ayak bileği bunu hatırlamasını bekliyormuş gibi acıyla sızladı.
Bir türlü kurtulamadıkları o sarmaşık, bir anda canlı bir yaratık gibi geri çekilip toprağın içinde gözden kaybolmuştu...
Dudaklarının arasından yeni bir inilti dökülürken ellerini zemine yaslayıp ellerinden destek alarak bedenini doğrultmaya çalıştı. Son hatırladığı şey, zeminin sarsılması ve toprağın içe doğru göçüp onları adeta bağrına gömmesiydi. Bir de kalbine oturan o korku...
Ellerinden aldığı o destekle sonunda güç bela da olsa doğrulup oturmayı başardığında gözlerini yeniden kırpıştırarak açıp derin bir nefesi içine çekti. Şimdi aldığı tek koku, yoğun bir toprak kokusuydu. Sarmaşığın dikenleri yüzünden kesilen avuç içleri zonkluyor, vücudunun her noktası o kadar çok ağrıyordu ki hangi birine odaklanması gerektiğini şaşırmıştı genç kız...
Ellerindeki yaralara yapışan toprağı yavaşça silkelemeye çalışırken ve bir yandan da yaraların sızısını geçirmek için avuç içlerine doğru usulca nefesini üflerken aklına bir ayrıntı geldi. Aklını hiç terk etmeyen bir ayrıntı...
Hareketleri anında kesilmiş, kalbi korkuyla teklemeye başlamıştı.
O korku kanına karışıp tüm bedenine usul usul yayılmaya başladığında kendi acısı silinip gitti sanki. Hissedemedi bir an hiçbir şey...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEKLERİN KATLİAMI (+18)
FantasiMelekler, evrenin en güçlü yaratıkları... Bembeyaz kanatlarından akan asaletin karşısında durabilecek tek bir ırk bile yoktu. Hayatlarını Dünya'nın huzuruna ve barışına adamışlar, dengeyi korumak için yaşıyorlar ve gerekirse bu uğurda savaşıyorlardı...