Medya: Yağmur Aykar ______________________________________
~28 Eylül 2020, Arda'nın anlatımıyla (7 ay sonra)~
"Versene, ben tutayım. Merdivenler tehlikeli.."
Elimi uzatıp Elçin'e beklenti dolu gözlerle bakarken tek amacım Yağmur'u kucağıma alıp dikkatle taşımaktı ama anlaşılan Elçin pek memnun olmamıştı sözlerimden.
"Ne yani?" derken kaşlarını çatmıştı. "Ben taşıyamaz mıyım bebeğimi?"
Öyle demek istememiştim tabii ama yine de merdivenleri çıkarken Yağmur benim kucağımda olsa, kendimi daha rahat hissederdim. Ayrıca ona o kadar düşkündüm ki, Elçin 5 dakika kucağına alsa boşlukta hissediyordum kendimi. Kollarım onu sarmayacaksa boşa var gibi geliyordu. Böyle bir manyaktım işte.
Ama Elçin'i kızdırmak istemediğim için "O anlamda demedim aşkım.." diye mırıldandım. "Yorulmuşsundur diye düşündüm. Yoksa taşıyabilirsin tabii.."
"Sağol ya!" dedi bu cümlelerime, ama sinirli değildi. Yağmur'u kucağıma almam için bana doğru uzattığında sırıttım kendi kendime.
Sonra sıkı ama nazik bir şekilde kollarıma aldım bebeğimi. Öyle tatlıydı ki..
Kollarımdaki yerini bulduğu an göğsüme yaslandı. Artık baya hareketlenmişti, konuşma çabaları da başlamıştı yavaştan. Çıkardığı tuhaf sesler dünyanın en güzel melodisi gibi geliyordu kulağıma.
"Sana ölürüm, biliyorsun değil mi?" dedim fısıltıyla, bu cümlemi Elçin bile duymamıştı. O daha çok başka şeylerle meşguldu. Melis ve Atakan'ın maddi problemleri gibi mesela..
Bizim bu konuda tuzumuz kuruydu; hem baba parası yiyorduk, hem de tek çocuk büyütüyorduk ama Melis ve Atakan'ın durumu farklıydı biraz. Atakan'ın maaşı doğal olarak yetmiyordu ikizlerin ihtiyaçlarını karşılamaya. Ve bizden de yardım istemiyorlardı nedense. Bu yüzden onları kırmadan bu mevzuyu konuşmak için Atakan'ın evine uzanan merdivenleri çıkıyorduk şu an.
Gerçi, Atakan evde değil, işteydi. Ama olsun. Akşama kadar buradaydık zaten. Bu konuyu bir şekilde halledecektik.
Daireye ulaştığımızda düşüncelerimden sıyrılma sebebim Elçin'in "Duyuyor musun?" demesi oldu. Hızla toparlandım ve ona döndüm.
"Neyi?"
Ama cevap vermesine gerek kalmadı çünkü neyden bahsettiğini anlamıştım. İçeriden ağlama sesleri geliyordu. Ve tuhaf ama bu sesler ikizlere ait değildi..
Ayrıca dış kapı da aralık duruyordu saçma bir şekilde. Elçin'le telaşlı bir bakış paylaştıktan sonra neler olduğunu anlamak için içeri daldık.
Doğruca salona yönelirken "Melis!" diye seslendi Elçin, hareketlerinde bariz bir endişe vardı. Yağmur kucağımda olduğu için ona kıyasla daha yavaş ve dikkatli hareket ediyordum ben.
Salona ulaştığımızda Melis'i yerde oturup ağlarken bulduk ve bu hiç normal değildi.. Bir yanında Savaş, bir yanında Barış vardı ama ikisi de rahat durmuyor gibi görünüyordu. Kadının etrafında emekleyerek gezerken huysuzlanıyorlardı yüksek sesle..
Bu Rönesans tablosunu andıran manzaraya bakarken bir kez daha "Melis.." dedi Elçin. Artık telaşlı görünmüyordu ama kafası karışmıştı.
Yağmur'u daha sıkı tutarken sırtımdaki bebek çantasını yavaşça yere bıraktım.
"Melis.. İyi misin sen??"
"Değilim!" diye cırladı bir anda, ağlamaktan gözleri şişmişti. Saçı başı dağılmıştı ve göz altlarında bir kaç çizgi oluşmuştu. Gerçekten pek de iyi görünmüyordu şu an..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Güneşi (+18) {Yaz Yağmuru İkinci Kitap}
ChickLit~Bu kitap +18 ögeler ve cinsellik içerir!! Rahatsız olacaklar okumasın lütfen..~ Yaz Yağmuru isimli kurgumun devam kitabıdır. İlk kitaba profilimden ulaşabilirsiniz.. -Konusu❄️- Öylesine çıkılmış bir yaz tatilinde tanışan bir grup gencin tatilden so...