y/n: arkadaşlar bu dörtlü benim için çok özel. diğer bölüm muhtemelen final size haber vermek istedim. özel bölüm vs mutlaka gelir bunlara. hatta ayrı ayrı çiçeksu-hazal, gürcan-ilkut düzyazıları da gelecek özel bölüm olarak. genel tanışma ve "kaynaşma" faslı bitti. 350 beğeni sınırını ve yorum yapmayı unutmayın lütfen
"Dondum."
İlkut'un çenesi zangır zangır titrerken soba gibi yanan Gürcan'ın kolları arasına hızlıca girmişti. Gürcan çocuğun bu tatlılığıyla dayanamadan gülerken iyice esmer bedeni kendisine yapıştırmış, inanılmaz ağır yorganı da tepelerine kadar çekip İlkut'u ortamdan soyutlamıştı.
"Bizim evden nasıl daha soğuk olabilir babana koyayım? Ben en soğuk ev bizimki zannediyordum." Çiçeksu da aynı esmer arkadaşı gibi yer yatağına atlamış, ağır yorganı kaldırarak kıçını Gürcan'ın kıçına yaslamıştı. Gürcan homurdanıp kızı itmeye çalışsa da Çiçeksu bir şey yokmuş gibi yeşil gözlüye daha da sırnaşarak ısınmaya çalışmıştı.
"İlkut, arkadaşına söyler misin, götü götüme değiyor." Gürcan homurdandığında uzun kız inadına kıçını yeşil gözlünün kıçına sürtmüş, ayakta peluş pijamalarıyla onları gülerek izleyen Hazal'ı kolları arasına çapkın bir sırıtışla davet etmişti.
"Ne olacak? Arkadaşım üşümüş, ısıt işte onu da." İlkut suratını mis gibi kokan boyuna gömdüğünden sesi anlamak başta herkes için çok zor olmuştu. Ardından Gürcan gücenerek çocuğu kendinden uzaklaştırmaya çalıştığında İlkut beyaz boynu ısırarak yerinden oldukça memnun olduğunu bu şekilde protesto etmişti.
"Beni hiç kıskanmıyorsun da." Gürcan boynu acımasa da pes etti ve esmeri bıraktı. Gerçekten normal insanlar Çiçeksu'yu çok kıskanırlardı. Tanıştıklarından beri ikisinin arasında çok özel bir bağ vardı Gürcan ile kızın. Kimyaları çok uyuşmuştu ve bu gruptaki kurulan ilk arkadaşlık onlarınki olmuştu. İlkut Çiçeksu'nun ciğerini ve cinsel kimliğini bildiğinden gram kıskanmamıştı ikisini ilk günden itibaren. Kızın Gürcan'a asla romantik his beslemeyeceğini bildiği gibi adamın platonik sevgisine ihtiyacı olduğunu da biliyordu. Gürcan, bu yaralı ve manyak kıza göre abi konumundan başka bir yerde asla değildi.
"Seni nasıl kıskanayım hayatım, kadın ibne." Sadece yeşil gözlü aşkının duyabileceği bir tonda mırıldandı İlkut ve adama daha da koala gibi sarıldı. O sırada hâlâ dikilen Hazal da ağzına bir ilaç atıp hemen Çiçeksu'nun kolları arasına girmişti.
Şaka gibi ama yer yatağındaydılar. Hepsi İstanbul çıkışlı olmadığı gibi kendi memleketlerinde köy hayatını oldukça tecrübelemiş insanlardı ve İstanbul'da tanışıp İstanbul'da bir yer yatağında yatmaları gerçekten içlerindeki köylülüğün ölmediğinin göstergesiydi.
Bu ev Gürcan'ın arkadaşının eviydi. Ufacık müstakil bir yapıydı ve İstanbul demeye hak getire, şehirleşmeden oldukça uzak bir nokta konumlanıyordu. Evde kimse yaşamadığı için elektrik, su hariç her şey kapalıydı, tabiri caizse evin soğuğu götlerini kesiyordu. Elektrik, su da haftada bir gelen temizlikçi abla için açıktı. Birkaç gün kalacakları için doğalgazı açtırmayı uygun bulmadılar ancak uyumak için çekildikleri odalarda yorgan üstlerinde olmasına rağmen titremeden uyuyamadılar da. Son model ufak bir elektrikli sobanın bağlı olduğu oturma odasına döşekleri attılar ve koyun koyuna uyumaya karar verdiler. Birlikten kuvvet doğardı. Bu soğukların ona çerez geldiği, sobadan sıcak Erzurum'lu Gürcan'ı ortaya hapsetmiş, çevresini bermuda üçgeni gibi sarmalamışlardı.
Çok huzurlu hissetmişlerdi o an doğru. Özellikle bugün çok ağır bir şey yaşasa da Hazal, üzerindeki korkunç bir yükten kurtulmuştu. Evet herkes her şeyi öğrenmişti. Hem onun sırlarını, hem de abisi denilen alçak adamın ona yaptıklarını. Kendisini günahkâr görmüyordu çünkü kendisinden önce günahkâr sayılan çok fazla kişi olduğunu biliyordu. Hayata kendi vücudunda kendisinin alakası olmayan bir bebek getirmek asla istememişti ve yiten can için üzülse de bir noktadan sonda iyilik üzerine hayatını, üstelik Gürcan'ın da hayatını mahvetmek istememişti. Günahı onun boynuna olabilirdi, en azından aile üyeleri Gürcan'dan hamile kaldığını zannedip zorla Gürcan ile ikisini evlendirip Gürcan'ın ahını da almamış olacaklardı.
Üstelik sarışın avukat da çok güzel konuşmuştu onlarla. Herkesin içi çok rahattı. Birkaç gün olayların tamamiyle hallolmasını bekleyeceklerdi ve bu soğuk evde tadını çıkarmak için ellerinden geleni yapacaklardı.
Hazal Çiçeksu'nun koynunda, Çiçeksu Gürcan ile göt göte, İlkut da Gürcan'ın koynunda. İçerisi kapkaranlık, elektrikli soba baş uçlarında yanabildiği kadar yanıyor ve hepsini ısıtmaya çalışıyor. Çiçeksu birden deprem olursa üstümüze düşer, yanarız diye anksiyete krizi geçirdiği için kalkıp sobayı biraz geriye alıyor. İlkut emin, kız gece boyunca 45 kez kalkıp evde yangın çıkıp çıkmadığını kontrol edecek.
Hazal çok rahatlamış hissediyor. Sabahtan beri ağladığı için mayışık. Ayağında çatlağı için alçıya benzer bir şey var. Hareketlerini düşündüğünden az etkiliyor. Çiçeksu ona bebek gibi bakıyor ve Çiçeksu'ya karşı inanılmaz bir minnet hissediyor. Kızın ona karşı bir şeyler hissettiğinin farkında ve kendisinin de kalbinde filizlenmeye başlayan hisler mevcut.
İlkut ile Gürcan da sessizce uzanıyorlar. Birbirlerinin güzel kokuları ikisini de hipnotize etmiş. İlk defa bu kadar romantik olmayan romantik bir durumun içerisindeler. Aynı zamanda yavaş yavaş da ısınmaya başladıklarından uyuşmuş hissediyorlar. İlkut arada ses çıkarmamaya özen göstererek adamın beyaz boynundan öpüyor, Gürcan da esmerin siyah saçlarını okşayarak burnunu çocuğun saçlarında gezdiriyordu.
Yavaştan alsalar da yavaş gidemiyorlardı. Ellerinde değildi ikisinin. Mıknatıs çubuklar gibi korkunç bir güçle birbirlerini çekiyordular. Hiçbir engelin olmaması, hiçbir aceleye girmek zorunda olmamaları ikisi için de bu prosedürü o kadar eğlenceli kılıyordu ki, tatlı tatlı flörtleşerek, hafif hafif kaçarak ve kovalayarak birbirlerini eğlendiriyorlardı. İkisi de eninde sonunda bir arada ve çok da mutlu olacaklarının farkındaydılar.
Huzur buydu işte. Sevilmek galiba her şeyi cidden de çözüyordu. Çözmese de insana devam edebilmesi için güç ve umut verdiği kesindi. İlkut'un durumu hâlâ çok kötüydü. Geleceği için ne yapacağını, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. İyi olduğu bir şey yoktu ki ders çalışabilmek bile bir yetenek işiydi, onda olmadığı kesindi, boğuluyor ve yavaş yavaş yitiyordu. Her gece kiraya zam geldiği ya da evden çıkarıldıkları hakkında kabuslara gözlerini aralıyordu. Sadece kendisi için değil, Çiçeksu için de kanıyordu ve artık ikisinin de derin bir nefes almasını istiyordu.
En azından ikisinin de şu an yanında onları anlayan ve onları destekleyen insanlar vardı. Gürcan, başta bokun teki gibi gözüken birisi olsa da İlkut'un hayatına güneş gibi doğmuş, çocuğun hapsolduğu buz kütlesini eriterek onu özgür bırakmıştı. Her rüzgar estiğinde buzdan kalan ıslaklık esmeri tir tir titretse de güneşine olan güveni tamdı. Elbet kururdu.
Sonuçta gün daha yeni başlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
operasyon komşu avı [gay]
ChickLitÜst komşularını kendilerine ayarlamaya çalışan en yakın arkadaşların operasyonu. !Texting!