17. Kaçış

256 101 233
                                    

Kaçış

Ultrason ekranına bakarken kalbimin ağzıma gelecek gibi atışını duyuyordum, ama odadaki sessizlik bozulmuyordu. Kafamın içinde yankılanan tek şey, Seokjin'in söylediği o iki kelimeydi: "Dört haftalık." Ekranda beliren küçük, bulanık şekli gözlerimle takip etmeye çalıştım, ama bunu gerçekten anlayabilmem için sanki daha fazlasına ihtiyacım vardı. Hamileydim. Korunmuş olmama rağmen, dört haftalık bir bebeğim vardı. Bu nasıl olmuştu?

"Bu mümkün değil," dedim Seokjin'e dönüp. Eli hâlâ karnımdaki ultrason cihazındaydı ve gülümsüyordu. "Cihaz şu an karnında ve görüyorsun," dedi. Görüyordum, ama inanamıyordum ki. Elini itip hızla olduğum yerden doğruldum. Kenardaki peçeteyle karnımdaki jeli silerken, "Ben korunuyordum, yani doğum kontrol hapı kullanıyordum. Nasıl olabilir?" diye sordum.

"Düzenli kullanmadığın bir dönem oldu mu?" diye sordu. Düşündüm, evet, annem ve babam Seul'de olduğu dönemde hapları kullanmayı unutmuştum. Yoongi ile beraber olduğumuz zaman tam bu döneme denk geliyordu. "Hep Taehyung yüzünden!" diye birden bağırdım.
"Taehyung'dan mı hamilesin?" dedi Seokjin, şok içinde.

"Of, hayır, tabii ki!" dedim, sinirle saçlarımı çekiştirirken. "Kızgınlaştırıcı bir ilaç verdi bana. Sonra gidip Yoongi ile kızgınlığımı geçirdim," diye ekledim.
Seokjin düşünceli bir şekilde, "Asıl bu mümkün değil," dedi.

"Kızgınlaştırıcı ve bastırıcılar gebeliği engeller, Jimin. Biz omega hastalıkları ve üroloji doktorları olarak bu ilaçların içerikleri üzerinde çalışıyoruz," dedi Seokjin, masasına doğru yürürken. "Kurtlarımız, hormonlarıyla oynayan ilaçlarla karşılaştıklarında kendilerini korumaya alırlar. Yani eğer o ilacı kullanmış olsaydın, hamile kalamazdın."

Söylediklerini sindirmeye çalışırken, kafam daha da karıştı. "Ama kızgınlığıma daha üç hafta vardı. Nasıl kızgınlığa girdim o zaman?" dedim, içimdeki belirsizlik daha da büyürken.

Masasının önündeki koltuklardan birine oturduğumda Seokjin hafifçe gülümsedi. "Biz ne kadar modernleşip kurtlarımızı ehlileştirsek de kurtlarımız hâlâ bildiğini okur," dedi. "Yoongi'nin kurdu, senin kurdunu sahiplendiyse, yani seni omegası olarak gördüyse, omeganı ikna edip kızgınlığa sokmuş olabilir. Alfalar bu konuda bizi baskılayabiliyor, feromonları bizimkilerden daha güçlü."

"Sen onu eş olarak seçmemiş olabilirsin ama kurdun seçmiş olabilir," dedi Seokjin, sesindeki sakinlikle. Bu sözleri duymak içimdeki karmaşayı daha da büyüttü. "Alamaz mısın hemen?" dedim, sesim titreyerek. Şok içinde bana baktı. "Jimin, Yoongi'yle bir konuşsaydın... Bu çok ani bir karar," dedi, yüzündeki endişeyle.

Ne konuşacaktım ki? Yoongi'nin herkesle olan flörtöz tavırları, ilişki bile düşünmüyordu; bebeği istemesi ise mümkün değildi. Bunu ona söylemek, hayatını tamamen değiştirecek bir şeyi paylaşmak demekti. Cevap vermediğimi görünce Seokjin, "Bak, daha üç ayın var aldırmak için. Yoongi ile konuş. Eğer ikiniz için de uygun değilse, ben yaparım, problem değil," dedi.

"Yoongi istemez," dedim, neredeyse fısıldar gibi, gözlerimi yere dikerek. Bir an sessiz kaldı, sonra dikkatle yüzüme baktı. "Peki, sen istiyor musun?" diye sordu yumuşak sesiyle.

Bu soruyla bir anda her şey daha da karmaşıklaştı. Yoongi'nin ne istediğini ya da istemediğini düşünmekten öte, asıl soru benim ne istediğimdi. O an, bu kararı verirken yalnızca kendim için bir şey düşünmek zorunda olduğumu hissettim, ama cevabı bulmak da o kadar kolay değildi.

"Çok ani oldu, bilmiyorum. Ben beklemiyordum," dedim, çaresizce. Seokjin, yüzündeki şefkatli ifadeyle başını salladı. "Evet, beklemediğini görebiliyorum. O yüzden düşünmeni istiyorum. Pişman olacağın bir karar vermeni istemem. Yoongi istemese bile ona ihtiyacın yok. Modern bir dönemde yaşıyoruz. Kendin de büyütebilirsin."dedi sonra derin bir nefes aldı.

Reckless • YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin