Bölüm On Beş: Kaçanlar Ve Kalanlar

36 6 29
                                    

Bu kitabın okunması olmadığı için cidden sık sık bölüm yazasım gelmiyor :(

Neyse okuyanlar oy ve yorum yapınca mutlu oluyorum en azından :)

Medya: ikilem-bu saatten sonra

∞∞∞∞∞

Kötüyü yenmek için kötünün kötüsü olmak gerekir, kötülüğü yok etmek isterken ise insan, o bataklığın dibine çekilinirdi. Rakibini tanımak, onun gözünden bakmak, hamlelerini tahmin edebilmek ve zamanla ona dönüşmekti, işimin temeli.

Dışarıdan kendi halinde görünen lakin işin aslında büyük isimlere yandaşlık eden bir güvenlik ajansı çalışanıydım. Para karşılığında, müşterimin güvenliği için ne olursa olsun yapma hakkına sahiptim. Yaşadığım ülkenin adalet sistemi bunu yapmaya zorluyordu insanını. Ve vatanı için köklerini yerin yedi kat dibine salmış dimdik ayakta bir milleti, yalnızca tarihiyle, adının geçmesiyle, bayrağıyla, varlığıyla tüm düşmanlarını titreten bir milleti; ancak iç sorunlarla yıkabilirdiniz.

İnancına zıt düşen bu durumda adalet arayışı altına giren her birey farklı bir adalet anlayışına yönelmişti, benimsemişti artık. Bunların arasında kendimi de katabilirdim biraz. Arkamda olmasına güvendiğim özel silahlı güvenlik ajansına katılmamın asıl sebebi maddi gücüyle günahlarını örten insanları avlamaktı. Mazlumun ahını çıkartmaktı.

Bugünkü avım Alp Arslan Taşkın, diğer adıyla Sik Kırığı bir pezevenkti; önceki tüm seferlerdeki gibi.

Bu sebeple, içerisine sızacağım davete hazırlanmıştım. Yüz hatlarımı bambaşka birine çevirmek için istediğim makyaj malzemeleri ve daha fazlası önümdeydi. Bu kadar kozmetiğin, içinde dişi bir sinek bile olmayan bu evde ne aradığını düşünmeyecektim.

Hızla hazırlanmaya başladığımda yüzümde ağırlık yapan bir makyajla sonuçlanmıştı uğraşlarım. Yüz hatlarım köşeli olduğu için hamur ve bir kaç malzemenin daha yardımıyla daha feminen hatlara sahip olmuştum. Oldukça başarılıydı.

Vücuduma gizlediğim ekipmanlarımı kontrol ederek çantamı aldığımda hemen odamdan çıkıp sağa dönerek merdivenleri inmeye başladım. Lakin duyduğum uğultu ile adımlarım ağırlaştı, birileri konuşuyordu.

"Kule her seferinde bu tarz şeylere izin vermeyecektir, Azer. Her zaman onun arkasından gidemeyiz biliyorsun değil mi? Sen ve ben yetemeyiz ona."

Nasıl yetemezsin? Yavuzcum Tunacım senin kurt bakışların yeter. Dün benimle konuşmak istediğimden bahsederken bugün tam zıddı, beni istemiyormuş gibi konuşması bir garibime gitmedi değildi.

"Sus Tuna, bende görebiliyorum bir şeyleri."

"Sırf o herif var diye gidebiliyoruz, bu seferlik"

"Sikeceğim kulesini ama he!" diye birden yükselen Mirza ile gerildim. "Oğlum ne zaman bize ne katkıları oldu da emir verebileceklerini sanıyorlar? Ayrıca karım malesef ki o adamın öz evladı ve onunla iç içe. Ben bayılıyor muyum bu duruma? Ne istiyorsun? Onu o piçlerin eline mi bırakayım?"

Önündeki adamın sinirlendiğini fark eden Yavuz bu kez daha alçak bir tonla söylendi. "Ne kızıyorsun amına koyayım? Çözüm bulmak için söylüyorum şikayet için değil. O eskisi gibi değil, körü körüne güvenemezsin."

Birden Mirzanın geriye adım atmasıyla sırtı kadrajıma girmişti merdiven altından. Beklemediğim şekilde ansızın kafasını kaldırdı. Refleksle kaçmayı denesemde keskin bakışlarından kaçınamamıştım. Diyecektim ama yüzleştiğim kişi Azer Mirza değildi. Kaşlarım olduğu gibi çatıldığında tehlike hissederek basamakları hızla indim. Elim bacağıma giderken silahımı hissediyordum parmak uçlarımda.

 NEFESİME ÜFLE +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin