MERİH KOCAER
Okulun bitiş zili çaldığında hoca tahtadaki son yerleri göstererek uyarısını yineledi ve hepimize güzel günler dileyerek sınıftan çıktı. Günün son dersi sayısaldı ama öğretmenimiz hayatımıza dokunacak kadar iyi bir kadın olduğundan biz anlayana dek uğraşırdı, zil çalmadan bir dakika önce eşyalarımızı toplatır, ardından evde tekrar etmemiz gereken yerleri gösterip giderdi.
Çocuklarla ayaklandığımızda Efe çoktan derste çözemediği problem hakkında konuşuyor, Salih'in onu onaylaması için arada bir mırıltılar çıkarıyordu.
Dün gece öyle beter ağrılar çekmiştim ki neredeyse hiç uyuyamıştım, bu yüzden tüm gün kafam yarı uykuyla meşguldü. Bizimkiler de benim halimi bildiklerinden ses etmiyorlar.
Lisede son senemiz, ama hâlâ on altı yaşımdayım. Bir an önce on sekiz olmak isteme gibi bir hayalim var, hemen motor ehliyeti alacağım. Üstüne bir de üniversitede yazılım okuyacağım.
"Değil mi kanka?" Efe'nin bir anda omzuma tutmasıyla ona döndüm. "Ohoo. Sen yine uykulardasın."
"Ne yapayım oğlum, gerçekten uykum var." Sözlerim uykulu sesimle çıksa da arkadaşlarım anladı.
Okulun rampasından inen Ajitasyon'u gördüğümde istemsizce ona bakındım, yine gıcık oldum. Nefret ediyorum bu çocuktan, varlığından. Adı Emrah ama herkes ona Ajitasyon diyor ve artık çoğu kişi onu öyle tanıyor. Yürüme engelli ama ona Ajitasyon dememizin sebebi tavırları. Tüm okul bacaklarımın ampütasyon olduğunu biliyorlar, hatta bazen protezlerimi bile çıkarıyorum ama hiçbir zaman zorbalığa uğramadım, çünkü gerçekten okul yönetimi sıkı, rehberliğe çok önem veriyorlar. Ajitasyon'la arkadaş olmaya çalıştım, sadece ben değil, tüm okul. Onu pikniklere, sinemalara katmaya çalıştılar ama hep kendini yalnızlaştırdı. Rehber hocası onun adına çok uğraştı, rehberlik vermeye çalıştı; sonunda herkesi babasına şikayet etti. O adamın gelip beni azarladığını da hatırlıyorum, oğluna bir daha yaklaşırsam beni dövermiş. Babamlara o anı anlatmadım bile. Sadece nefret ettim.
"Şu Ajitasyon ne okumak istiyormuş?" diye sorduğumda Efe ve Salih bakıştı. O sırada okul bahçesinden de çıktık.
"Bilmiyoruz. Hâlâ kimseyle konuşmuyor. Geçen D şubesinden Pınar aşkını itiraf etmiş, kızdan kaçmak için okulu kırmış. Mal işte oğlum." Salih yine kınayarak konuşup ellerini ceplerine koydu ve başını iki yana salladı. "O gün sana taş fırlatmasını unutamıyorum. Sik kafalı orospu çocuğu. Sırf biraz ısrar ettik diye resmen kaldırım taşı attı. Sakat olmasa var ya... İnsanlık yapmayacaksın bunlara."
"Abi bırakın ya. Bunun bacakları değil, kafası ve insanlığı sakat. Bacakları sağlam olsa ne hasta olsa ne. Boş verin." Salih yine ortamı toparlamaya çalışsa da Efe'nin hatırlattıkları sinirimi besledi.
Bir keresinde okul hepimiz için bir piknik düzenlemişti ve rehber hocası, Ajitasyon'u benim ikna etmemi istemişti. İlk iki gün sadece küfredip beni kovmuştu ama o zamanlar onu seviyordum ve gerçekten okul yıllarının güzel geçmesini istiyordum. Okuldan sonra da sokakta peşine takılıp hâlâ ikna etmeye çalışıyordum, aniden kaldırımdan taşı alıp kafama atmıştı. Kollarımla kafamı korusam da sağ bileğim yaralanmıştı. O zaman nefret ettim ondan. Kendine yaptığı zorbalığı başkaları yapıyor sanıyor. Nefret ediyorum. Nefret.
"Ya Merih harbi boş ver abi. Ruh hastasını hatırlayıp sıkma canını. Bugün de kafeye gidek mi lan?" Efe kolunu omzuma atıp bir de makas aldığında kafasına vurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Annem Kadere İnanmayınca -Erkek Versiyon
Roman pour AdolescentsKalabalık bir ailem vardı; abilerim, ablam, ikizim ve gerçekten evlatları için canını dişine takan ebeveynlerim. Kendi ailemin içinde zaten sorularım vardı ama o aileye ait olmadığımı en kötü anımda öğrenirsem? "Bromance içerir, bxb değildir