05- Gerçek, Kurmacadan Daha Tuhaftı

190 37 127
                                    

MERİH KOCAER

Kabul etmek istemesem de Emrah canımı yakmıştı. İnsanların bana zarar verebileceğine inanmazdım, biri canımı yakmaya çalışsa ve saldırsa ben o kadar küçük, güçsüz değilim diyerek bana yapılanları umursamazdım. Ama Emrah gerçekten canımı yakardı, elimde değil. Tamam, abimin ona gülmesi onun suçu değil ama... Canımı yakan insanların birbirine gülmesi, canımı yakmalarından daha da acıtıyormuş.

Karakoldan çıktıktan sonra sığındığım sokakta kaç saat ağladım bilmiyorum ama Salih geldiğinde yarı yarıya kendimden geçmiş gibiydim, kısılan sesim miydi boğazımı acıtan yoksa dışarı atamadığım çığlıklar mı bilmiyorum. Murat abinin iyi olduğunu, ikisinin de salındığını, hakkımızda herhangi bir suçlama olmadığını anlatan Salih'in yardımıyla kalkabilmiştim.

Evimin kapısına geldiğimde bile ağrıdan ağlamaya devam ediyordum. Sinirlerim öyle bozuldu ki her şeye ağlamak istiyorum. Biri selam verse oturur on yıl ağlarım gibime geliyor.

Kapı sonunda açıldığında Sümbül'ün "ikiz!" diye çığlık attığını duydum.

"Bağırma lütfen..." Sesim kısıldığı için ne dediğimi anlamadı ama onun ardından gelen Suat abim anlamıştı. Beni içeri aldıklarında tüm vücudum titriyordu.

"Buz gibi olmuşsun abim. Neredeydin sen?" Soran Suat abim elini hızla tenimde gezidiriyordu.

"Duş almam gerek." Abim bir süre yüzüme baktıktan sonra başını salladı.

"Ne olmuş Suat'ım?" Annemin sesinden sonra kendisi de geldi koridora. Gözleri yüzümde, titreyen vücudumda gezindi. "Annem," derken gözleri dolmuştu. "Ne oldu sana kurban olduğum? Ne bu halin?"

Onu üzmemek için tebessüm etsem de ardından çıkan babam kaşlarını çatmış, yanıma gelmişti. Herkes ne olduğunu, neden bu halde olduğumu sorarken zar zor banyoya attım kendimi. Aynada gördüğüm yüz bana ait değil gibiydi; gözlerinin içi kıpkırmızı, etrafı da şişmiş ve kızarmış, burnumun etrafında da kızarıklar var, dudaklarım Batu'nun vurduğu yerle mosmor. Soyunup protezlerimi de çıkardım ve suyun altına girdim. Sanki gün boyu hiç ağlamamışım gibi yine ağlamaya başladığımda artık kendimi tutamıyordum.

-Eski Anı

'Sakat piç, şimdi de yürüsene!' diye gülen Emrah elinde protezlerimi tutuyordu. 'Siktir. Bacağın bunlardı senin değil mi? Ne oldu ya? Kalkamıyor musun?'

'Emrah çocukluk yapma. Ver onları,' derken yerimde hareket edemiyordum bile. Salih ve Efe kantinde beni bekliyor olmalılar. Beden dersinden çıktık ve üzerimi değişmek için soyunma odasından herkesin çıkmasını beklemiştim. Her ne kadar protez olduğunu bilseler de onların o görüntüyü tamamen görmesini istemiyorum.

'Var ya... Çok komik.' Emrah kahkaha atıp protezleri attı. 'Yarım bedeninle çok aciz görünüyorsun. Kafan çüküme bile denk gelmez artık.'

Bir şey demeden bu cehennemin bitmesini bekledim ama bitirmek yerine gelip çenemi tuttu.

'Okulumuzun özel gereksinimli çocuğu şimdi şikayet eder beni değil mi? Rehberlik hocasına ağlarsın, Emrah abi benimle dalga geçti diye. Cık cık cık. Küçük engellimize de herkes acır.'

'Seni şikayet etmekle bile uğraşmayacağım. Sözlerin umurumda değil Emrah. Gülme, Allah korusun ama gülünecek duruma düşersin. Lütfen git.' sözlerim onun eğlenceli sıfatını bozarken çenemi sıkıca kavrayıp sırtımı duvara vurdu. Şu anda bankta oturduğumdan gerçekten onun yarı bedenindeyim.

'Ama şimdi seni siksem...'

'Emrah!' diye bağırırken çenemi daha sıkı tuttu.

'Ne? Yoksa ayağa mı kalkarsın? Bacaklarınla mı örtersin kendini? Şimdi ağzına versem...'

Annem Kadere İnanmayınca -Erkek VersiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin