“Kaderinde daha ne acılar yaşayacağını görmek istiyorsan sadece bir kart seç. Sanş seninle olsun bebeğim.” Falcının masanın ortasına serdiği kartların hiç biriyle ilgilenmiyordum.
“İyi düşün..” Diye fısıldayan falcı dikkatimi kartlara vermem için ısrar ediyordu. Falcının gözlerine, ağzına, omzundan düşen kıvırcık saçlarına uzun uzun baktım. Koca bir ömrün sırrı bir kartta olduğunu iddia eden ağzına bir yumruk atmak istedim.
“Hadi ama maral!” Benimle yayvan yayvan konuşan ağzıyla midem kalkmıştı. Böyle hurafi şeylerin şaklabanlığını yapıyorken birde bana gülüyordu.
Ya sabır..
Bir saat önce yağız'ın girdiği yere karşımda duvar niyetiyle serilmiş perdeye çevirdim gözlerimi. “O gözlerini perdemden çek.” Her hareketimi laf atan falcı onunla konuşacağımı düşünüyordu heralde! Gerçi O böyle yapmaya devam ederse sabrım kalmayacaktı. Çünkü son demlerindeydim. Eğer yağız birazdan burada olmazsa falcıyı kazayla öldürebilirdim.
Nerde kaldın yağız...
Ona bir şey olacak korkusuyla kalbim durdu duracaktı. Büyük patronun derdi neydi cidden! Sanki polislerin ağına düşelim diye yani bunu ister gibi bizi kabak gibi ortada ki mekanlara gönderiyordu. Hemde en tehlikeli alışverişlerimizde bunu yapıyordu.
Yağız odadan bir çıksın onu kesinlikle geberteceğim. Neden bu gereksiz falcının yanında kalmamı istediğinin hesabını ona çok fena soracaktım.
Masaya sert bir yumruk atan falcıyla gözlerim kesişti. “Ne yapmaya çalışıyorsun?” Sakin, sakin, sakin ol maral.. Üstüne atlayıp boğazını sıkmamam için bir nedenim yoktu. Ama bu gerzek için gereksiz bir aksiyon yaşamak istemiyordum. ‘O yüzden sakin kalıyorum' diye kendime teyit verdim.
Gözleriyle hala masanın üstünde serili olan kartları işaret ettiğin de “Cidden kirli gözlerinin gördüğü saçmalığı kaderim mi sanacağım!Aptal mısın? Beni kandırdığın cahillerden biri sanıyorsan yanılıyorsun.” Sakin kalmayı başarabildiğim de bakışlarım yine perdenin üstündeydi.
“Of be kızım. Altı üstü işimi nasıl yaptığımı gör istedim. Ayrıca bu kirli gözlerim her şeyi görür.” Dedi ve artık ona dayanamıyordum. Elimi onun aksine çok hiddetle masaya vurdum, “Ne kızınım, nede bebeğin. Sadece örgütten birisin.. Ve ben bunu kıçıma sallamıyorum. O yüzden sesini kes! Eğer kesmezsen... Bence sen böyle bir şey olsun istemezsin dimi Altay!” Çattığım kaşlarımın altından ona sert bakıyordum.
Altay beni hafife alır gibi güldü. “Bir kart seç, seni rahat bırakacağım.” Heralde onun için kaldırdığım elimi geri indiririm sanıyordu. Ama büyük yanılıyordu. Tepem atarsa büyük patron da örgütte umrumda olmazdı.
Gözlerim yeniden yağızın olduğu odaya kaydı, “Sen dua et biz şuan görevdeyiz.” Altay sözlerimle memnun olur gibi daha da keyiflendi.
Gülen suratınu görmemeye çalışıp masanın üstünden öylesine bir kart seçtim. Kocaman bir hiçlikle ona doğru uzattım. Kartı elimden aldığında heyecanlanmıştı... Aptal! Cidden aptaldı.. Bir de örgütün yararına yaptığı bu işi ciddiye alıyordu.
İçimden çığlık çığlıga ofladım. Oturduğum yerden de şu kılıbıktan sa fena sıkılmıştım. Kendimi yağızın yanına gitmemek için epey zor tutuyordum. Neden hala içerdeydi? Niye hala çıkmıyordu? Bir sorun vardı. Ama ben ona söz verdim diye yanına yaklaşamıyordum. Onun büyüsüne kapılıp ne diye söz verdiysem! Keşke dilim kopsaydı!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAĞIN KIZI |gerçekailem|
Ficção Geral"Benim annem de babam da olamaz! Ben, ben sadece sokağın kızıyım..." Başka bir klasiğe hoş geldin..