Hava buz gibiydi. İnsanlar renksiz, soluk gökyüzünün altında ceketlerine sıkı sıkıya sarınmış halde aceleyle koşuşturuyor, ben ise kalçamı arabaya yaslamış sigara içiyordum. Dalgınca parmaklarımın arasındaki dala baktım. Gittikçe küçülen dalın dumanı elimin etrafında dolaşıyor, ateşi parıldıyordu. Boş bakışlarım çevreyi tanımak adına etrafta dolaşmaya başlarken, sigaramdan bir duman daha çektim ve düşmek üzere olan külü parmağımla sigaraya vurarak yere attım.
Geleli yarım saati buluyordu. Yeonjun katılacağımız tören için kuaför arkadaşının evine gelmemizi söylemiş, bana katılıp katılmamak istediğimi sorup da red cevabı alınca tek başına içeri girmişti. Başlarda onu beklerken arabada oturmak sorun değildi ancak zaman geçtikçe sıkıldığım için soğuk da olsa dışarıda oyalanmaya karar vermiştim. Oyalanmaktan kastım üst üste sigara içip durmaktan başka bir şey değildi. Bir de etraftaki gökdelenleri süzüp hayretle söylendiğim kısımlar vardı.
Sabah geç gelmeye dair izin almıştım ancak tüm gece gözüme bir damla bile uyku girmediğinden bu izin hiçbir şeye yaramamıştı. Bıkkınlıkla dikilirken, esnedim ve sigaramın külünü bir kez daha attım. Uykusuzluktan sersem gibiydim, sabahtan beri vücuduma giren tek şey sigaraydı ve nedensizce gergin hissediyordum. Kombo. Ayrıca giydiğim takım sanki üzerimde beton varmış gibi rahatsız hissettiriyordu. Klasik Soobin dertleriydi. Yani her şey yolundaydı.
Sıcak duman dudaklarımın arasından havaya karışırken, elimi yeniden kaldırdım ve sigarayı dudaklarımın arasına yerleştirdim. Ancak içime çekemeden sigara dudaklarımdan alındı ve yere atıldı. Acıyla parlak ayakkabı ucunun üzerinden geçişini ve ezilişini izledim. Ardından bakmadan da kim olduğunu bildiğim bedene baktım. "Anlaşmamızda sigaranın yasak olduğu yazmıyordu." dedim göz devirerek. Omuz silkti ve elini bir anda saçlarıma daldırdı.
"Ne yapıyorsun?"
"Seni insana benzetiyorum."Pür dikkat saçlarımla uğraştıktan sonra en sonunda düzeldiğini düşünmüş olacak ki elini çekti ve aceleyle arabaya bindi. Ben de peşinden onu takip ettim. "Artık şoförlüğünü de yapıyorum." dedim homurdanarak. Göz ucuyla yanımdaki bedenine bakıverdim. Torpido gözünde bıraktığı saatini almış, takmaya çalışıyordu. Başarılı olduğu söylenemezdi. "Bekle." diyerek koltukta yan döndüm ve onun bakışları altında elini bacaklarıma yerleştirip sessizlik içinde saatini taktım.
Kafamı kaldırır kaldırmaz göz göze gelmeyi beklemiyordum. Bir saniyeliğine hiçbir şey söylemeden bana baktı, ardından kafasını çevirip bakışlarını kaçırdı. Bugün genel olarak bir tuhaftı. "Şirketteki çalışanlardan birkaçı da bizimle olacak." dedi camdan dışarıyı izlerken. Sanki görebilecekmiş gibi kafamı salladım. "Leş gibi sigara kokuyorsun." diye ekledi ardından. Gözlerimi devirdim. Sigara koktuğum falan yoktu. "Bu sigara kokmuyor." diye üste çıktım hemen. Oralı olmadı ve elini yeniden torpido gözüne uzattı. Bir şeyler arıyordu.
En sonunda bulduğunu belli eden mırıltılar çıkarıp, torpido gözünden çıkardığı cam şişeyi bana doğrulttu. Tabiri caizse tam bir aptal gibi izliyordum her hareketini. Beynim hiçbir şeyi algılamıyordu. Birkaç saniye içinde tenime ve kıyafetlerime sıkılan koku tüm arabayı sararken, kokunun tanıdıklığıyla kaşlarımı çattım. "Bu senin parfümün değil mi?" diye sordum merakla. Kafasını salladı ve şişeyle işi bittikten sonra eski yerine geri bıraktı. "Artık gidebiliriz."
Kafamı salladım ve arabayı çalıştırdım. "Bu arada, Siena'yı da alacağız." söylediği şeye karşın yeniden kafamı sallamakla yetindim. "Barıştınız mı?" belki de burnumu soktuğum için azarlanacaktım ancak yine de sormak istiyordum. Kafasını salladı. Başka bir şey sormadım. O da başka bir şey söylemedi. Sessizlik içinde yolculuğa başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hot to go • yeonbin
Fanfictionbarlarda yüzlerce kişiyi öpebilirsin bir shot daha at ve hissi durdurmaya çalış