Uzun zaman sonra hepinize merhaba cicişler.
Hepinizi çok özledim. Verdiğim sözleri bundan sonra inşallah tutacağım ve haftada en az 1 bölüm atmaya çalışacağım. Daha fazla uzatmadan başlayalım...
KEYİFLİ OKUMALAR💗Derin gelemeyeceğini söyledikten sonra kapattık ve sprite'ı açıp bi yudum aldım.
Çantamdan notları çıkarttım tekrardan incelemeye başladım.
Hâlâ anlamıyordum, hoca resmen 4 ayımı verdiğim projeme sadece 50 vermişti. Ben o ödev için 80 tane hastayla röportaj yaptım. Ki bunların %30'u gençti ve bana yürümekten çekinmeyen tiplerdendi. Sıkıla sıkıla katlandım onlara ve hoca onca emeğime resmen 50 verdi.Kırdığı puanları nerden kırdı diye düşünüp dalmışken aniden masama çarpıp içeceğimi projenin üzerine döken topla sabır çektim.
Şuan gerçekten sabır çekiyordum. Başımı gökyüzüne kaldırdım ve esen rüzgarla daha yoğun gelen oksijen biraz olsun sakinleştirdi. Yavaş hareketlerle topun geldiği yöne çevirdim başımı. 20'li yaşlarda 4 erkek bana bakıyordu. İçlerinden biri bana doğru gelmeye başladı. Yanıma geldiğinde gozluklerimin altından onun yüzünü inceledim. Beyaz tenli, uzun boylu, hafif yapılı gözüküyordu. Benim standartlarıma göre karizmatikti. Geldi ve ıslanan kağıtları bi kenara topladı ve sprite'ıda kaldırıp bana baktı. Bense sinirle onun yaptıklarını izliyodum sadece.
- Çok özür dileriz. Telafi edelim bu kağıtları en iyisi.
- Gerek yok beyfendi. Zaten pek önemi yok onların. Altı üstü kaldığım dersin projesi. Dedim mırıldanarak. O ise kağıtları okumaya başladı.
- Tıp mı okuyosun?? Dedi hâlâ kağıtlara bakarken.
- Evet. Kağıtlarımı alabilir miyim artık.
- Tespitlerinizde yanlışlarınız var. Deyince bi an duraksadım.
- Anlamadım? Doktor musunuz?? Durum gittikçe ilginç bi hal almaya başlamıştı.
- Değilim, ama öylede denebilir. Şey yapalım o zaman, ben bu kağıtları alayım. Hem tekrar yazatim hem de yanlışlarınızı düzeltirim.
Ben olayı kavramaya çalışırken arkasına döndü ve yüksek sesle; " Atakan marketten bir tane sprite al gel." Diye bağırdı.- Hiç gerek yok, teşekkür ederim ben hallederim.
- Telafi edelim hanımefendi. Olmaz böyle.
Biz konuşurken Atakan dediği çocuk sprite ile yanımıza geldi .- Buyrun, diyip elime tutuşturdu.
- Teşekkür ederim ama...
- Hanfendi lütfen ısrar etmeyin. Mahçup olduk size. " NE İNATÇISIN BE!?" Diye içimden geçirdim.
- Beyfendi, bakın; gerçekten hiç gerek yok. Zaten dersten kaldım. Hem bunu da zorla elime tutusturdunuz. Kuruturum olur biter.
- Olmaz, benim içim rahat etmez. İsterseniz telefon numaramı vereyim. Ya da sosyal medya hesabınız varsa oda olabilir. Ben kağıtları bitirdikten sonra tekrardan haberleşiriz.
Sinirlerim yeterince bozulmuştu. Kendimi kahkaha atmaktan alıkoyamadım. Her sinirlendiğimde olduğu gibi.
- Sizin derdiniz belli oldu. Çapkınlığınızı kullanıyorsunuz. Ama gerek yok, hayatımda birini istemiyorum.
- Estagfirullah. Niyetim hiç de öyle bir şey değildi. Peki o zman haberleşmek yerine gün belirleyelim. Orada buluşuruz, size teslim ederim. 2 gün verin bana sadece. Yeri siz belirleyin, olur mu??
İçimden sabır çektim bir kez daha. Anlaşılan kurtuluşum yoktu.
- Peki. 2 gün sonra yine aynı saatte burda buluşalım o zaman.- Bencede en iyisi bu. Bu arada ben Baran. Dedi ve elini uzattı. Bir eline bi ön baktıktan sonra elini sıktım.
- Bende Bahar. Memnun oldum diyeceğim ama hiç de olmadım.
O benim bu dediğime güldü. Ellerimizi sıkarken gözlerime delecek gibi baktı.- Oldukça açık sözlüsün Bahar. Tebrik ederim bu zamanda böyle birinii bulmak zor.
- Tesekkur ederim. Sizde bilgilerinizi paylaşma konusunda çok cömertsiniz. Bu zamanda böyle ısrarcı biriyle karşılaşmak çok sinir edici.
- Siz ekini kaldıralım. Zaten aramızda pek yaş farkı olduğunu sanmıyorum.
- 21 yaşındayım. Ki bence siz benden büyüksünüz. Öyle olmasa bile yine de yeni tanıştığım birine laubali konuşmayı sevmem.
Doktor olmadığınıza göre ya mezunsunuz ya da okuyosunuz. Aksi takdirde yazdıklarımı bu kadar çabuk anlayamazdınız.- Biraz sakin olur musun?? Hep bu kadar hızlı ve çok mu konuşursun yoksa, bu insanlari kendinden uzaklaştırmak için bi bahane mi?
Dediklerine göz devirdim.
- İnsanları kendimden uzaklaştırmak için hiçbir zamana bahanem olmadı. Zaten kimse konuşmaya meyletmez. İstemem zaten. Uzaklaşmak istediğimde direkt kaçarım, merak etmeyin.Suratıma aval aval baktı ve söze girdi.
- Lütfen daha yavaş konuşur musun? Anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum.- Kırıcısın, diyerek güneş gözlüklerimi çıkarttım.
- Kırıcı mıyım?? AHAHAH... Neyse, ben seni daha fazla tutmayayım. Yeteri kadar rahatsız ettik seni.
2 gün sonra görüşmek üzere.- Görüşürüz.
O giderken bende arkasından ona ve arkadaşlarına baktım. Gerçekten hepsi eli yüzü düzgün çocuklardı. Elinde kağıtları Atakan' a verdi ve oda siyah transporter, camları filmli arabaya doğru koştu. Kağıtları bırakıp tekrardan onların yanına döndü ve oyunlarına devam ettiler. Bende yapacak başka bi işim olmadığı için eşyalarımı topladım ve otobüs durağına doğru yürümeye başladım.
Eveeeeeeeettt bu bölümün sonuna geldik cicişler💗 Umarım keyifle okumuşsunuzdur. Bir daha ki bölüm yarın gelir inşallah. Şuan elimde bayağı taslak var elimden geldiğince düzenleyip atıcam. Keşke wattpad kapanmadan önce atabilseydim ama nafile. Şuan da eminim ki bir çoğunuz okursunuz. Sizleri seviyorum. Bir daha ki bölümde görüşmek üzere...
Minik yıldızı parlatmayı unutmayınız...⭐🥺
20241031~
15.45
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN AZRAİLİ
Romansa"Bahar, biz organ mafyasıyız. " İşte tam o anda bende ipler kopmuştu. Yüksek sesle kahkaha atmaya başladım. " Aynen ya. Bende 3. Elizabeth'im. Hatta rahmetliyle taht kavgası yaptık biz. Bi ayağı çukurda diye ona verdim. Saçma sapan şakalar yapmayın...