İçeri uzanan ele bakıp biraz bekledi böyle birşey beklemiyordu.Gözleri yavaşça elin uzattığı taşa kaydı.Ne yapmaya çalışıyordu?
Tereddüt ederek yerinden kalkıp sarsak adımlarla elin olduğu yerin önüne geldi.İlk durdu.İçeri uzanan el pürüzsüz ve biraz esmerdi buğday rengine kaçıyordu damarları kabarıktı ve yer yer kabarıktı.Gözleri biraz daha aşağıya kaydı orta kalınlıkta ve uzun bir parmak yapısına sahipti.İnce damarlar parmak boğumlarının arasında kol gezinip gözden kayboluyordu.
Jimin kafasında tonlarca dönen düşünceyi bırakarak sesini yeni bulmuş gibi titrek ve bir o kadar yorgun sesiyle konuştu "Bu ne?"Taştaki ezilmiş çiçekimsi bir ota bakıyordu iyice dövülmüş ve orta bir kvama getirilmişti.
"Yaraların için yaptım.Daha çabuk iyileşmesini sağlar"Jimin biran duraksadı bu halde dahi onu düşünmüştü öyle mi?İstemsizce buraya geldiğinde beri hep kırık bir porselen gibi duran dudakları yukarı kıvrılmıştı.Kuruyan dudaklarını ıslatıp elin hizasında kafasını eğdi.
Önce kokusuna baktı hoş bir kokusu vardı.Sanki biran burnuna en güzel çiçek kokusu gibi gelmişti.İçerisinde bin bir türlü koku barındıran bir çiçek.
"Ne var içinde?"
"Üstteki yapraklardan yaptım gayet iyi geliyor yaralara"Jimin sadece bir yaprağın bu kadar güzel kokmasına şaşırsada sesini çıkarmadı.
Burnunu çekip taşı nazikçe damarlı elinden aldı ama bununla kalmayıp biraz daha eğilerek taştaki deliği göz hizasına getirerek duvarın öbür tarafına baktı.
Ağzı aralandı ve öylece baktı.Kömür karası gözler ve gecenin siyahı kadar siyah olan saçlar ay ışığında parlayan bir inci gibiydi adeta.
Yüzünde en ufak bir kötü şey yoktu yüzü güzeldi.Sadece görebildiği kadarıyla yanağında ufak bir izin olduğunu görebilmişti ama bu kusursuz yüzüne bir leke değil aksine bir mücevher gibi yakışmıştı.
Jungkook'un gözleri onun hareleriyle birleştiğinde sadece ona baktı.Aynıbonu inceleyen adam gibi o da onu daha yakından inceledi.
Saçları dağılmıştı gözlerinin sanki parıltısı gitmişti dolgun dudakları hafif tebessüm ediyordu.Yanakları pembenin en güzel ve naif rengiyle süslemişti üşüdüğü için burnu da pembeleşmişti.Ama yinede çok güzel duruyordu.Bedeni kendi bedenine kıyasla küçüktü hemde gözle görülebilir bir farkla.
Küçük bedeni bu mağaraya ait olmadığını bas bas bağırıyordu adeta.
Karşısındaki beden önüne gelen tutamı kafasını sallayarak gözünün önünden çekti.Bu görüntü istem dışı ona tatlı gelmişti.Bu çocuğun hareketleri neden ona sürekli tatlı geliyordu?
Jimin'in her hareketini izliyordu ama sadece arada birr yerinde kıpırdanıp gözlerini kaçırıyordu.Utandığı belliydi ama karşında onu inceleyen adama çaktırmamaya çalışarak dik duruyordu.
Jungkook bunu normal bulmuştu ne de olsa ilk defa görmüştü kendisini aslına bakarsak o da kendini heyecanlı hissediyordu onunla konuşurken.
Onun ellerinin aksine ince parmakları ve kolları vardı ince parmaklarıyla onun verdiği taşı tutuyordu.Az önce eline almadan önce kokladığını fark etmişti ama kokusunu beğenmiş olmalı ki gözleri bir anlık dahi olsa parlamıştı.Belki o parlamayı saniye olarak görmüştü ama nedense içindeki bir şey o parıltıyı hep o gözlerin içerisinde görmek istiyordu.O gözler hep parlasın istiyordu.
Onu ilk yıkılmış bir vaziyette görmüştü ama elinden birşey gelmiyordu.Uzaktan konuşmaktan başka.Onun yanına gidemiyordu eğer giderse ejderha ikisinede zarar verirdi kim bilir ölebilirdiler.Ama bu ihtimali düşünmek dahi istemiyordu.
Ölüm aklına en son gelecek şey bile olması onu oldukça rahatsız edip yanında bir endişe getiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I AM DRAGON
FantastikBxB kurgusudur Jimin evleneceği gün gayet mutluydu ta ki soyunun tükendiği sanılan ejderhalardan son kalan ejderha tarafından düğününden kaçırılana dek. Dragon İnside Me filminden esinlenerek yazılmıştır.