Ne zamandır bölüm atmıyorum neden diye sorun
Bence sormayın
Yurt dışına cıktığım için Duru ile iki ay görüşemedik, yazacam yazacam dedi yazmak yerine tüm gün aglamış ben yokum diye:/
Beni çok seviyor boşuna demiyorum:D
***********
Jisoo dan
Bunların sülalesini sikeyim.
Sinirle arabayı sürerken Jimin'in telefonda boş boş triplerini dinliyordum. Neymiş şirket boş kalmışmış, Suga yönetemiyormuş, böyle işin amınakoyacakmış falan. Bekle, o küfür mü etti?
"Ne dedin sen az önce?" dedim ciddi bir ifadeyle. Benimle konuşan kişinin ahlaksız şeyler söylemesinden nefret ederdim. He ben söylüyorum tamam ama işte başkası söyleyince nefret ediyorum, ne yapayım? Benim de huyum bu.
Jimin'den bir süre ses gelmedi, ne söylediğini düşünüyordur salak. "Ne demişim ki?" Yemin ediyorum çakacağım yakında ağzına. "Neyin neyine koyacaksın Jimin? Az önce bağırarak dedin de." Yutkunma sesi duydum, yeminle. Telefonu boynuna mı koyduysa artık o ses arabanın içinde yankılanmıştı yani. "Jisoo valla bak-"
Telefonu suratına kapatıp iç çektim. Şu zamanlarda hiçbir şeyi umursamamaya başlamıştım. Kimin yüzünden? JENNİE KİM. Yıllar sonra hayatıma tekrardan girip üstüne onda tekrardan aşık olunca, gözüm ondan başka birisini görmüyordu artık.
Geleceğim noktaya az kalmışken telefonum çaldı, arayan Jennie'ydi. Sadece iki saattir görüşmüyorduk fakat ben onu çok özlemiştim. Bekletmeden telefonu açtım. "Efendim güzelim?"
"Kim Jisoo sen kimsin!" duyduğum öfkeli sesle kaşlarım çatılınca ne yaptığımı sorguladım. "Ben uykuya dalar dalmaz topuklamışsın otelden, bu ne cüret! İnsan haber verir ya da not bırakır, ilk sabahımızda da yatağımda tek uyanmam ayrı mevzu!" Söylenmeleri aşırı hoşuma gittiğinden gülümsedim, kızması çok tatlıydı, bu kadının her şeyi bana tatlı geliyordu. "Çok tatlı kızıyorsun."
Bir süre ses gelmedi, utandığını anlamıştım. Daha sonra boğazını düzeltti sessizce "Konuyu değiştirme." dedi sakin bir şekilde, güldüm. "Ne yapayım sevgilimi çok seviyorum, her an ona iltifat edesim geliyor. Edemez miyim?" Cici kız.
"Sonra edersin şuan beni yumuşatma. Hem neredesin sen? Onu da sormadım bak." İlk başta onu sorsaydı bu kadar tatlı atışmazdık, "Bir arkadaşıma geldim, bir saate yanında olacağım. Hatta bekle," geleceğim yere ulaştığımda sağa kırdım. "Yanına Jimin'i gönderiyorum beraber kahvaltı yapın daha sonra havalimanına geçin. Kore'ye dönüyoruz."
Sesi gelmedi, hala üzgündü annesi için. Nasıl üzgün olmazdı ki? Annesi ölmüştü, her ne kadar bana göstermese de onun içinin yandığını biliyordum. İç çektim sessizce. "Eğer istemiyorsan bir süre daha kalalım."
"Hayır gidelim." bir anda konuştu sessizce. "Burada daha fazla kalmak istemiyorum, babamı da görmek istemiyorum. Bir ailem yok artık." Haklıydı, bir ailesi yoktu. Onun ailesini tanıyordum. Babası ailesini asla umursamazdı, Jennie bile çok az görmüştü onu. Annesi ise hep Jennie ileydi. Jennie onu çok severdi, gençliğimizde hep annesini görürdüm. "Sen nasıl istersen güzelim, ben hep yanındayım." dedim nazik bir sesle. Burnunu çekti, ağlıyordu benim balım. "Jennie ağlama sil o gözyaşlarını, lütfen." hayatım boyunca asla kullanmadığım bu lütfen kelimesini bu kadında kaç kere kullanmıştım saymadım.
"Seni seviyorum Jisoo." Tatlı sesi beni iyice mayıştırırken gülümsemeden edemedim. "Ben daha çok seviyorum güzelim, hadi kapatıyorum. Birazdan Jimin oraya gelecek." Jennie onaylamış gibi mırıltılar çıkarınca telefonu kapattım ve Jimin'i aradım. Gerizekalı mal mal kekeliyordu, harbi atacaktım bunu işten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Walk To My Assistant / JenSoo
Fiksi Penggemar"Benim asistanım," biraz daha yaklaştı bana, belimden tutarak kendine çekti ve dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Benim olana kimse dokunamaz. Sen benimsin, asistanım." Onun tek istisnası olmak, bir hayal gibi görünüyordu. /Sima