Merhaba!
Bu bölüme kadar okuduysan ve devam etmek için geldiysen çok iyi yaptın! İyi ki varsın.
Düşüncelerin benim için çok önemli. Yorum yapmayı ve yıldız bırakmayı unutma lütfen.
Keyifli okumalar... ^^
İnsanların bana besledikleri tek duygunun annesi tarafından terk edilmiş bir kıza beslenebilecek acıma duygusundan daha fazlası olmadığını gördüğümde insanlara sığınmaya çalışmaktan uzaklaştım. Benim henüz 10 yaşındayken annemi öldürüp başarılı bir şekilde bu işten sıyrıldığımı düşünebilen korkunç zihniyetlerin varlıklarını idrak ettiğimde ise, kendimi bir insanın kalbine layık görmekten vazgeçtim. İşin en kötü tarafı, öyle bir günün geleceğine inancım olmasa da bir gün biri tarafından gerçekten sevilirsem buna inanmayacak olmamdı.
Çünkü benim durduğum yerden baktığınızda dünya düşündüğünüzden daha büyük sanıyordunuz. Bunun doğru olmadığını söylemeniz doğru olanın ne olduğunu bilmeyen ruhunuz için hiçbir şey ifade etmiyordu. Gökyüzü bulutların, güneşin ve ayın ağırlığını taşıyamayıp üzerinize düşecekmiş gibi hissediyordunuz. Bu yüzden hep, veda etmeden giden insanların geride kalanı terk ettiğini düşündüm. Birinin sevgisini kabul etmek ya da birini sevmeyi denemek elimi uzatarak bulutlara dokunmaya çalışmak gibiydi benim için. İmkansız değildi ama en az imkansız kadar uzaktı.
''Bu sefer onu bulacağımı sanmıştım.''
Yüzümü yastığa biraz daha gömdüm ve yorgun gözkapaklarımı kapattım. Hayatımı ayaklarımın altında uzanan buzdan bir zemine benzetiyordum. Üzerine basarak ilerleyebildiğim sürece zeminin dayanıklı olduğunu düşünüyordum ama buzdaki en ufak bir çıtırdama zeminin altındaki soğuk karanlığın orada beni beklediğini hatırlatıyor gibiydi. Önüme bakarsam pekâlâ yürümeye devam edebilirdim. Ama başımı eğip zeminle yüzleşmiyor olmam o zeminin altındaki karanlığın orada var olduğu ve beni beklediği gerçeğini değiştirmiyordu.
''En azından denedin.'' dedi Asya yüzümü görebilmek için saçlarımı yüzümden uzaklaştırırken.
Yatağımda doğrulup saçlarımı ensemde topuz yaptım ve üzerimde dolanan bir çift meraklı gözü samimiyetle karşıladım. Buzdan bir zeminde yürüyebiliyorsam, bunun en büyük sebebi elimi tutan birilerinin olmasıydı.
''Ufacık bir ipucu bile beni anneme götürebilirdi Asya.'' Gözlerimi yakan yaşları uzaklaştırmak için başımı yukarı kaldırdım. Kalbimdeki kırıklar nefes almaya çalıştığımda içime batıyordu.
Dizimin üzerindeki elimi iki avcunun arasına alıp anlayışlı bir şekilde sıktı. Aramızdaki 4 yaş farkın ona benden sorumluymuş gibi hissettirip hissettirmediğini merak ettim. Asya bu dünyada ailemden geriye kalan tek kişiydi.
''Şu atölyedeki adam,'' Kısık yeşil gözlerini boşluğa dikerek bir süre bekledi. ''beni biraz endişelendirdi.''
''Yani, gerçekten ona elinde anne ve babasının bir fotoğrafıyla gidip sorular sorduğunda senden hiç şüphelenmedi mi?''
Aslında bir noktada ben de Asya gibi düşünüyordum. Elimde arkasında ürkütücü bir not olan fotoğrafla karşısına geçmiş, zavallı geçmişimle ailesinin bir bağlantısı olabileceğinden bahsetmiştim.
''Benden şüphelendiğini sanmıyorum.''
Hayatım boyunca annemden bahsettiğimde insanların bana farklı gözlerle bakmasına alışmıştım. Oysa atölyedeki adamın bakışları hepsinden çok uzaktı. Gözlerinde çözemediğim bulutlu bir ifade vardı ama bu bakışa aşina olmadığına emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR TANELERİNİN MEZARI
Teen FictionAnlatılmamış gerçeklerle dolu kara bir bulut göğü titrettiğinde geceden kopan yıldızlar ölü toprağa gömüldü. Maskelerin altındaki çirkin yüzler dışında kimse bilmiyordu ölü yıldızların can yakan yalan tohumlarına dönüşüp yeşereceklerini. Dipsiz bat...