"İkimizde aynı yaralar ile yorulmuşuz.
Ama bak neler getirdim yanımda.
Yara bandı ve biraz da bozuk para.
Güzel bir rüyayı satın alalım ve
lütfen yataktan çıkmayalım.
Sevişmek yasal bu gece."...
Nefesini kesen bir koşuşturma içindeyken etrafındakileri göremiyordu. Her tarafta ışıklar patlıyor ve birileri yere yığılıyordu. Sirius yığılanlar yoldaşlıktan mı yoksa ölüm yiyen mi kimseye bakamıyordu bile. Üstelik beraber geldiği Remus'u kaybetmişti. Bu yüzden ekstra bir panik içinde etrafa lanetler atıyordu. Henüz Harry'lere ulaşamamışlardı. Esrar Dairesinin önüne geldiklerinde en az 50'ye yakın ölüm yiyen hepsini şoka sokmuştu.
Sayıca azlardı.
Dumbledore ortalıkta yoktu.
Sirius Harry'e henüz bir şey yapmayacaklarını biliyordu. Voldemort burada değildi. Eğer olsaydı hepsinin ölme ihtimali yüksekti. Ama diğer çocuklar için de endişeleniyordu. Henüz koruma büyüsü hariç bir şey bilmeyen bu çocukların ölüm yiyenler karşısında şansları yoktu.
Lanet attıkları arasında birkaç tanıdık yüz görmek garipti. Okul yıllarında yanyana oturduğu yüzler ile birbirlerini öldürmek için düello ediyorlardı. Bir ölüm yiyeni daha yere serdiğinde etrafa bakabilme şansı buldu. Moody 3 ölüm yiyen ile düello ediyordu, bu adama hayran olmamak elde değildi. Kingsley, Jack, Tonks ve Arthur'u görünce sayıca ne kadar azaldıklarını fark etti. Yerde yatan ölüm yiyenler kadar yoldaşlık üyeleri de vardı. Kalbi sızladı ve Remus'u göremediği için panikledi.
Savunma büyüleri yaparak etrafta koşuyor ve Remus'a bakıyordu. Onun yaşadığını görmeden devam edemezdi. Yapamazdı.
"Sirius dikkat et!" Bir bağırış sonrası asasını hızla kaldırmış ve son anda kendisine gelen laneti savurmuştu. Ölümü böyle yakın hissetmek adrenalinini arttırmıştı. Ama kendisine bağıran sesin sahibini görünce rahatladı. Remus kendisinden 5 metre uzakta bir ölüm yiyen ile düello ediyordu ve kendisini uyaran oydu. Bunun rahatlığı ile etrafa lanetler fırlatmaya devam etti. Daha fazla kayıp verirlerse hiçbiri buradan sağ çıkamayacaktı. Siktiğimin Dumbledore'u kim bilir neredeydi?
Esrar Dairesinin Kapısına ulaştıklarında daha fazla kayıp vermedikleri için mutluydu. Fakat hiç enerjisi kalmamıştı. Diğerlerinin de öyle olduğundan emindi ve üstelik içerde kıdemli ölüm yiyenlerin olduğunu tahmin etmek zor değildi. Bunun bir tuzak olduğu zaten ortadaydı. Harry'i öylesine bir ölüm yiyene bırakmazlardı. Sirius içerideki isimleri ezberden sayabilirdi.
"Öncelikli amacımız çocuklar. Herkes bir çocuğu alsın ve direkt Yoldaşlığa gitsin. Düello edebilecek güçte değiliz" Moody konuştuğunda ona hak vermişti. Tanrı biliyor içeridekileri öldürmek için asa tutan eli kaşınıyordu. Ama güçsüzlerdi. Çocukları güvende tutmaları gerekiyordu.
İçinde bir yerlerde ilk kez korktuğunu hissetti. Bunu hissetmeyeli 15 yıl kadar olmuştu. Şimdi ise sevdiği bir kişiyi daha kaybetme düşüncesi Sirius'u korkutmuştu. Titreyen elini sıkıp dursa da pek işe yaramıyordu.
"Sirius sakin ol" Yanağına çarpan nefes Remus'tan başkasına ait değildi. Titreyen elini tutmuş, kendisine bakıyordu. Zaten yorgun olan yüzü daha da çökmüştü. Ama Sirius'un aksine daha cesur gözüküyordu. Her zamanki gibi.
"Remus, Harry'e bir şey ol-
"Olmayacak. Onu da alıp çıkacağız buradan lütfen sakin ol" Remus'un tutuşunun sıkılaştığını fark edince biraz daha gevşemiş hissetti. Korkması hiçbir şey değiştirmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the black dog - wolfstar
Fanfiction"Evet millet sanırım hepinize söyleme zamanımız geldi ben ve Remus birlikteyiz!" Yoldaşlık üyeleri ve hatta vaftiz oğlu dahi Tonks ve Remus'u tebrik ederken Sirius Black nefes almakta güçlük çekmeye başlamıştı. 14 yılda değişen şeyler yüzüne çarpma...