ve anlarsın, gitme zamanı gelmiştir

70 12 14
                                    


"Biliyorum bana kızacaksın ama Sirius, senin için hiçbir şey yapmamak çok sinirimi bozuyordu. Hem sen değil miydin bana kafanı dağıtmaya çalış diyen? Dumbledore ile konuştum. Senin masumiyetini kanıtlaması için bir şeyler yapmasını istedim. Başka türlü bu savaşın içinde olmayacağımı da ekledim. Evet onun gibi bir büyücü ile fazla özgüvenli konuşmuş olabilirim ama Sirius seni düşünüyorum ve artık mutlu olmamız gerek bence. İkimizde bunu hak ettik. Yoldaşlıktakilere selam. Noel'de görüşürüz.

Sevgiler,
Harry.

Vaftiz oğlundan gelen mektubu belki de 20 defa okumuştu Sirius. Aslında işin ironisine de gülüyordu. Onu bok çukurundan kurtaran daima bir Potter oluyordu. Yıl veya kim olduğu fark etmezdi.

Harry'nin Dumbledore ile konuşması nasıl bir etki yarattı merak ediyordu. Çünkü yaşlı büyücünün Harry'e değer verdiğini anlamıştı. Sevgi odaklı bir değer değildi. Ama Harry'nin önemli olduğunu biliyordu.

Yapılan ilk yoldaşlık toplantısının üstünden 2 hafta geçmişti. Yani Sirius'un Remus'la yaşadığı konuşmanın üstünden.

Her bir kelimesi ağzına tepilmiş konuşmak istediklerini bırak Remus olayı tamamen başka bir yere çekerek bırakıp gitmişti onu. 3 dakika süren bir konuşma 2 haftadır Sirius'un kafasında yankılanıyordu.

Ağlayacağını sanmıştı ama ilginç bir şekilde ağlayamıyordu. İçindeki duyguların doluluğunu hissediyor bunları paylaşacak birinin olmaması onu daha da geriyordu. Azkaban'dan kaçtığında zaten farkındaydı. O sadece 2 kişiye sahipti. Harry ve Remus. Harry'nin 15 yaşında bir ergen olması duygularını onla paylaşmasını imkansız hale getirmişti.

Ve Remus. Onu ait değildi. En büyük yanılgısı da bu olmuştu. Ne de aptaldı, geçen 2 yıllık süreçte anlamalıydı bir şeyler olduğunu. Çünkü onun Aylağı onu böyle yalnız böyle terk edilmiş bırakmazdı. Oysa Remus bırakmıştı.

Bu günlerde tek uğraşı David Bowie plaklarını tekrar tekrar oynatmak ve Kreacher ile uğraşmaktı. Buna daha ne kadar dayanabileceğini bilmiyordu.

Fazlasıyla boş vakti olduğundan Remus'un dedikleri de aynı dinlediği plaklar gibi kafasında dönüp duruyordu. Böylece gece yarıları öğleden sonraları haline gelmişti.

Çocukluk aşkı. Aslında düşündükçe gülesi geliyordu Sirius'un. Çok pişmandı, orada Remus'un kolundan tutup "Çocukluk aşklarının her gün ve her gece birbirlerini ağzına aldığını sanmıyorum Remus" demesi gerekiyordu.

Onlar güzel bir aşk yaşamıştı. Remus'un şu anki soğuk tavrından çok geçmişlerine karşı kurduğu saygısızca sözler daha çok kırmıştı onu ve tabii sinirlendirmişti.

Çapulcular ile zaten her gün birlikteyken 5.sınıfta sevgili olduktan sonra ekstra vakit geçirirlerdi ikisi. Sirius aile ağacından silindiğinde bunun onu gururlandırdığını söylerdi herkese. James'e bile. Ama gece gidip Remus'a sarılır ve ağlardı. O da sadece kendisine sarılır bir şey demezdi.

Her dolunay sonrası James ve Peter'da yorgun düşer uyuya kalırlardı. Sirius bir keresinde uyumamak ve Remus ile hastane kanadında durmak için iksir içtiğini bile hatırlıyordu. Vücudunda oluşan yaraları Madam Pomfrey'den gizlice temizlerdi, Remus her kendisinden iğrendiğini söylediğinde onu susturur tek tek yaralarını öperdi. Hem mecazi hem de fiziksel olarak.

the black dog - wolfstar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin